Kamera; Güven Pheselis-Likya Tırmanışı
Kırmızı çizgiler;sanki zaman yolculuğu için bir davet;
Dikkat; kırmızı çizgiler...
Kamera; Güven Pheselis Likya Yürüyüşü
Esinti bütün kokuları taşıyor;gelmiş geçmiş,
bütün kokuları...
Kamera; Güven Likya Tırmanışı-
Pheselis Tekirova Hattı...
DÜŞÜNMEK!
Ruh doktoru Otto
Fornichel ; “ Düşünmek harekete geçmek için bir hazırlıktır."Der. Düşünmeyen,
düşünemeyen insanların, düşünmek istemeyenlerin nasıl bir kaosun içine
düştükleri, gelişen dünyanın gelişmiş insan topluluklarıyla karşılaştırdığımız
yaşam biçimleriyle ortaya çıkıyor. Bir taraf, huzurun, sanatın, bilimin
alkışlarıyla şenlenirken, bir taraf ise; kuşkunun, merhametin, acımanın,
yokluğun, kin ve nefretin zalimlileriyle boğuşuyor…
Düşünmekten
korkmayıp, düşünceleri bilgi ve görgüye dönüştürmenin heyecanı, marifeti içinde
olmanın seçenekleri, özgürlüğü, estetiği ve zarafeti ise sonsuza uzanan
renklerin, yaşamların gizemleriyle doludur.
Yıllardır,
yüzyıllardır verilen savaş, insandan insana, toplumdan topluma değişik de olsa;
geçtikleri, geçecekleri ve ulaşacakları yol hep aynıdır; insan, düşünmeye,
sevgiye, buluşlara, neşeye, hüzne, heyecana, besine, eğlenceye ihtiyaç duyar;
bu ihtiyaçları ne kadar iyi ve kararlı ve dengeli karşılarsak o kadar huzur
dolu, o kadar çok sesli ve güçlü oluruz; düşüncesizliğin sessizliğini erdem
saymayıp, boşboğazlığın, çığırtkanlığın boşluğuna düşüp, evrenin kara
deliklerine düşen yıldızlar gibi kaybolup gitmeyiz…
Bu düşünceler içinde
2012 yılında başlattığı Likya Yolculuğumu kısım kısım gerçekleştiriyorum.
2012 yılı Kaş yakınlarındaki Likya yolunun küçük bir
bölümünü geçmiştim. Şimdi ise antik Phaselis Kentinden, tarihi kalıntıların,
hünerli ellerini, kurdukları şehrin caddelerine baka baka Likya Yolunun bir
parçasını daha yürüdüm. Likya Yolunu belirten kırmızı işaretleri takip ederek,
binlerce yıl önce kullanılmış bu efsanevi yolu tekrar yürümenin, çam ve baharat
kokularını, geçmiş ile gelecek arasında bugünü yaşamak; masalımsı bir lütuf,
büyük bir minnet duygusuyla göklere el kaldırmak gibi bir şey…
Phaselis Antik Kenti
bugün bile insanı düşündürecek kadar güzel bir konuma sahip. Denizin
oluşturduğu bir liman koruyuculuğundaki koylar Akdeniz’in korkutucu
büyüklüğünden çok, bir ananın şefkatli kucağı gibi; etkiliyor insanı.
Phaselis Antik
Kentinin batıya bakan kısmından dağlara tırmanıp çam ve sedirlerin arasından
Tekirova’ya ilerledik. Olimpos Milli Parkı içinde kalan bu dağlardan Akdeniz’i,
Phaselis Antik Kentini izlemek; insanı zamanlar arası geçiş tanıklığına
sokuyor. Yaşlı çam ağaçlarının görkemi kadar, genç ağaçların şımarık bakışlı
tazelikleri de çok önemli ve yakışan güzellikteler.
Düşünme, bilgi edinme
plan yapmaya, geçmişin, tabiatın anlattıklarını, bugüne çevirme yine insanın
elinde. Tabiat ile ne kadar çok barışık yaşanırsa, insan denen canlının huzuru,
görgüsü, zanaatı artacaktır diye düşünüyorum. Düşünen insan aynı zamanda
gözlemleyen ve öz güveni sayesinde uygulayan, eyleme geçen insandır.
Fethiye’den
Antalya’ya kadar uzanan Likya Yolu 1992 yılında başlatılan çalışmalar sayesinde
bir İngiliz olan Kate Clow tarafından 1999 yılında hizmete açılmıştır. Dünyanın
en iyi uzun yürüyüş rotaları arasına girmiş olan Likya Yolu, tabiat ve tarih
severler için paha biçilmez güzellikler, hikayeler; renkler, kokular ve sesler
barındırıyor.
Düşünen, araştıran
insanlara ne kadar minnet duysak azdır. Doğayı katlederek yapılan her şeyin
sonu geliyorken, doğa ile barışık bir çalışma olan Likya Yolu, bir ülkeye
yapılacak en güzel hizmetlerden birisidir; onlarca fabrikadan çok daha değerli
ve zararsızdır…
Kısa vadeli sadece
bireysel çıkarları düşünerek ince değerimizi yok ettikten sonra var etmek için
milyarlarca, trilyonlarca para harcandığı gibi, milyonlarca insanımız zarar
görüyor. Tekstil Fabrikalarının düşüncesiz olarak ve çok hızlı açılıp,
kuralsız, denetimsiz üretim yapmaları; binlerce insanı istihdam etmesine etti
ama yörenin doğal hayatını yerle bir etti. Doğal su kaynakları, ekim yapılacak
araziler hızla yok oldu. Şimdi derelerden simsiyah fabrika artıkları akıyor. Ve
insanların solgun, bitkin yüzlerinde neşeden bir tek iz görünmüyor…
Düşünen insan, doğru
yargılayan insandır; nefreti yok edip, önlem almayı bilen, ilimin, sanatın,
felsefenin yağmurlarıyla yıkanan insandır. Düşünen insan, hiçbir şeyi tam
olarak kötü görmez; kötülüğün esas özünü merak edip, özüne iyilik ve sevginin
tohumlarını aşılar; onun yaratılışında var olan güzellikler; düşünmenin,
görgünün ve öğretilerin yardımıyla filizlenir…
Düşünen, araştıran merak eden insanlara ihtiyacımız var.
YanıtlaSil
YanıtlaSilKesinlikle var;hem de her daim;renkler ve ara renkler...