Kamera; Güven Sabancı Müzesi
Görkem,güzellik ve yeşillik...
BİR SES
Yedi günün yedi
gecesi, üst üste aynı rüya ve aynı ses;
“ Üzülme evlat! Bırak istediklerini yapsınlar… 150 yıllık
topraklarımızı, yerimizi, yurdumuzu talan etsinler. Biz kötülük ekmedik; iyilik
ektik biz…
Onlar, yitik
dünyalara ait haydutlar, onlar tüm zamanların lanetiyle kutsandılar. Üzülme
evlat! Sen üzülme, biz kötülük değil iyilik ektik…”
Olağanüstü
hikâyeler, olağanüstü inanmışlık ile ortaya çıkarlar. Olağan dışılığın hüküm
sürdüğü, gözyaşlarının, yürek acılarının, insan onurlarının yok sayıldığı
zamanlarda…
Yedi günün yedi
gecesi, o ses tekrarladı durdu kendini. Sonsuzluğun sonlu dünyevi oyununda, et
ve kandan ve kemikten oluşmuş bedenimi ürpertircesine haberdar etti iyiliğin
var olacak tohumlarından…
Kurtarıcı, bir
çağırmışlık içinde teskin edici tınısı, yeryüzünün gizemli inançlarının içinden
çıkıvermiş bir ses; insanın bitap düştüğü, insanlık yürüyüşünden yorulup tam da
bir kenara çekileceği vakit; evrenin iç içe geçmiş milyonlarca kapısından
birisi açılmış ve o kapının içinden tanıdık bir ses; dedemizin, ninemizin
insancıl, merhamet yüklü sesi…
Biz kötülük ekmedik
evlat; biz iyilik ektik; bırak haydutlar, tüm zamanların lanetiyle kendi
sonlarını bir kez daha tekrarlasınlar; milyon kez tekrarladıkları gibi…
Artık insanlar
batışlarına eskisi ağıt yakmıyorlar. Batışlarını eskisi gibi gururun arkasına
sığınıp saklamıyorlar da. Çiftçinin malı, mülkü neredeyse büyük çoğunluğunun
bankaların eline geçti ve geçmek üzere. Emekli denen canlı zaten yeryüzünde yok
sayılır hale gelmiş; kira, elektrik ve doğal gaza yetmeyecek parası sayesinde
gerçekten de emekliyor…
Taşeron mantığını
yücelten bu iktidar; taşeronun işçilerimizi nasıl da esir kamplarının çaresiz
ve bitkin yüzlü insanlarına çevirdiğini anlamak için o işçilerin soluk
yüzlerine iyi bakın.
Kıyısından döndüğümüz
kıyametin, büyük tufanın insan neslini, hayvan neslini koruyacak direnişçileri,
büyük gençlik korosu ve yolcuları; ilahi bir çağrının, bin yıllık türkünün ve
insanın yüce hatırına her akşam sokaklarda, caddelerde…
Yine o ses çınlıyor
kulaklarımda;
“ Sen üzülme evlat; biz kötülük ekmedik. Biz iyilik ektik…”
Şimdi, bütün iyilik ekenler, suskunlar, bitkin duruma düşmüş olup da nefes
almaya devam edenler; her insanın yapacağı, kırmadan dökmeden kendi varlığı ile
bir damladan bir dereye, ırmağa dönüşeceği gün gibi ortadadır.
Artık, birisi bizim
için su, ekmek taşımayacak. Birisi bizim için ülkemizi, topraklarımızı,
malımızı, mülkümüzü, canımızı kurtarmayacak. Çünkü yok etme, alt etme,
hilebazlık üzerine kurulan kapitalist dünyanın çaresizliğe, bitmiş insanlara
tahammülü yoktur.
Öyleyse, çarenin siz,
biz olduğunu, bitkinliğin insan denen canlıya yakışmayacağını bilip; sürü
olmadığınızı, yüce yaratıcının aklını ve ruhunu taşımanın haykırışını yapın;
lütfen yapın; yoksa bu solgunluk, bu korkunç gidişat; bütün gelecek neslimizin
sonu, esareti olacak…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder