Kamera; Güven Ganoslar; bir efsanenin bitip diğerinin
başladığı yerler.
BİR TEL KOPAR BÜTÜN AHENK BOZULUR
Ne zaman ve nerede
okudum bilemiyorum ama bildiğim bir şey; bir Türk şairin sözüdür, bunca
konuşmaya, kargaşaya, yoruma dur diyecek bu söz. Yaşamın hakikatleri
içerisinde, yaşamın ta kendisidir de.
İnsanlığın seçkin yaşamı
tam irdelense bizi muhteşem hayal kırıklıklarına, şaşırmalara götürür. Her gün
ahkâm kesenlerin, soyluluk gösterisi, ahlaksallık töreni içinde olanların,
kamera arkasına baksak, tanrının gözüyle onları gözlesek; yeni sözcüklere, yeni
inançlara doğru yol alırdık. Çünkü hiçbir şey göründüğü gibi değildir yaşamın
kalbinin attığı, kargaşanın, sessiz sevgilerin dolu olduğu bu dünyada.
Her gün
milliyetçilikten söz edenlerin fırsat bulunca evlatlarını askere yollamaktan
kaçındıklarını, vergi verme zahmetine girmediklerini, yardımlaşma konusunda
muhteşem unutkanlığa sahip olduklarına da tanıklık ederiz. Yazdıklarım elbet
her insan için geçerli değildir. Bizi şaşırtan, kendi sessizliğinde bütün
güzellikleri kendisinde taşıyan insanların büyük sessizliği, sabrı karşısında
nutkum tutuluyor. Onların çektiği bizden daha mı az? Onların gördükleri,
yaşadıkları, kayıpları, bizden daha az değil elbet ama onların dayanıklılığı,
uzağı gören hissedişleri var. Nasıl olsa, yaygaranın, merhamet ve adalet
dilemenin büyük önem taşımadığını çoktan görmüş onlar. Görmüşler ama merhametin
olmadığı yerde merhamet dağıtıp, adaletin olmadığı yerde de adalet
bırakıyorlar; işte ben buna şaşıyorum dostlar.
Peşin hükümlerin,
adam sendeci, at gözlükleriyle bakmanın diyarı bu diyarlar olsa da, asıl
medeniyetin, asıl özün buz altında olduğunu da bilmenizi isterim. Acıları,
kayıpları olan insan, insan halinden anlar. İyi bir mirasyedi, kimsenin
derdinden anlamaz. Bu diyarda var olan miraslar, paylaşımlar bitmediği sürece,
büyük insanlık dersleri, bizi kurtaracak sanat entelektüelleri, lokomotifleri
de boşu boşuna beklemeyelim!
Bir arkadaşım
hastalanana kadar yükseklerde gezinmeyi, büyük gurura hizmet etmeyi severdi.
Bir gün, büyük acılarla gelen hastalığı ona şu sözü söyletti;
“bana da mı? Bu kadar erken mi?”
Bir başka arkadaşım
neşeden neşeye koşan, kendi zekâsı ile muhteşem kurnazlığı, aklı ile suya
sabuna dokunmadan yaşarken başına bir iş geldi. Büyük suskunluğa büründü ve şu
seslenişi yaptı;
“ Bana da mı? “
Ülke hapishaneleri
doldu taştı. Mahkum denen canlılar üst üste, büyük bir girdabın içinde güya
insanlaşmayı bekliyorlar. Yediemin depoları dolduğu için küçük ev eşyalarına
icra olayı kalktı kalkmasına ama inim inim inleyen, her gün bir malına mülküne
haciz gelecek korkusu yaşayan yüz binlerce insan var. Her gün parmak
kaldırmakla meşgul vekiller, bu işin ortası yok mudur, adalet her zaman her
kişiye, kuruma lazımdır diye kafa yorup, tarihe geçme, vicdanlarına ölümsüzlük
iksiri verme şansını kullanamıyorlar.
Büyük yıkım,
,borçlanma, haciz, iflaslar başlayalı 10-15 yıl oluyor. Her kes birilerini
seyretti. Sadece seyretti ve şu sözü söyledi, “almasaydı kardeşim! Harcarken
iyi ya!” hep şu meşhur söz gelir aklıma dostlarım;
“ hırsızın hiç mi
suçu yok be komşular?” Nasrettin hocanın sözü gelir aklıma ama yapılacak bir
şey yok. Bir toplumun aileleri çökerken, yani iflaslar, intiharlar, krizler
yaşanırken, o insanın, çocukları ve eşi de perişan olur. Yani, ceza sadece
alana, harcayana verilmez. Bütün aileyi yerle bir eder.
Şairin dediği gibi;
BİR TEK TEL KOPAR BÜTÜN AHENK BOZULUR…
Siz siz olun, diğer
insanların kopan tellerini at gözlükleriyle, çokbilmişlik ve pis gurur ile
değerlendirmeyin. İflasın da, kaybetmenin de namusu olmalı. Nasıl mı? Bir
esnaf, bir işveren veya başka işle meşgul aklı olan, vicdan sahibi kaybetmeyi
de düşünerek girer o işe. Ama evini, arabasını, son kuruşunu da kimse kaybetmek
istemez. Bu kayıp, bu dibe vurma; sadece ailelerin ahengini değil, bütün
toplumu bozar.
Şimdi, eşinden, dostundan,
akrabasından kaçan insanlar haline geldik; ahengin anlamını, bir tek telin
önemini kavraya bildiniz mi soylu insancıklar!
Güven Serin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder