Kamera; Güven Kanlıca
SANATIN SESİ
Yine, bir dünya
şehri olan İstanbul’dayım. Yine kavuşmanın heyecanı içinde, şehri Tekirdağ’a
oldukça yakın bu güzelliğin, bu bilinmezliğin, muhteşem çelişkilerin ve
derinliği olan sanatın, mimarinin, geçmişin içinde…
Barış Manço’nın 14. ölüm
yıldönümü anma töreninde, güneşin günle, rüzgârın aydınlıkla, sevgiyle
buluştuğu, bir vapur insanın bir tek insanda, sanatın sesi olan Barış Manço
sanatında buluşmanın o nazik, o zarif, o yükseliş anında olmanın büyük onurunu
yaşadım.
Barış Manço öleli
tam tamına 14 yıl oldu. 14 koca yıl, insan denen canlının önünden akıp gitti.
Kaybolmayan şey, Barış’ın şarkıları, şarkılarına sinmiş ezgileri, felsefesi;
tam da halkın sesi, hakkın, düşünmenin, kendine gelmenin ve öze varmanın sesi;
işte bir kez daha, günü, geceyi, rüzgârı, sevmeyi, birlikteliği hissederken,
bir kez daha bir araya geldik; bir vapur insan…
Boğazın vapurları ve
o vapurlara arkadaşlık eden martıları her zaman şımarık, her zaman coşku içinde
olurlar; bilirim ama Barış’ı anma töreninde çok daha başka şımarırlar; çocuğun
masum şımarmasında, yaşlının mahcup gülümsemesinde olduğu gibi çok daha başka,
çok daha insancıl…
Bu yıl, güneşin güne
büyük cesaret verişinden mi, Barış’ın daha da özlenmesinden mi bilinmez,
katılım inanılmaz çokluktaydı. Tam manasıyla vapur ağzına kadar dolmuştu. Sık
sık uyarılar bu yüzden yapıldı; “ lütfen aynı yerde toplanmayalım, vapur sol
tarafa yatıyor, daha yaşamak istiyoruz” gibi, nazik uyarılar, Barış’ın
müziğiyle, ezgileriyle, nefesiyle boğazın akan berrak sularıyla birlikte
karıştı zamanın akıntısı içine.
Vapur çığlıkları
martı çığlıklarına karışırken, adalar sisler içinden uyanırken, insanlar yaşam
denen büyük mucizenin içine tekrar girmenin adımlarını atarken, Barış Manço
Vapuru yine Moda’dan kalktı. Önce Kadıköy’e, sonra Kabataş’a uğrayıp bekleyen
insanları aldı. Herkes heyecan içindeydi; sanki bir arada olmanın büyük gücünü
keşfetmiştik. Vapurda diğer yıllardan kalmış bir sürü tanıdık yüz; ismini bile
bilmediğim yüzlerce insan bir tek insana, sanatın sesine koşmanın heyecanıyla
seyrettim doyumsuz, büyük manzarayı.
Vapura binemeyenler,
vapuru uzaktan izleyenler de aynı vapurdaki insanlar gibi duygusallığın
insaniyeti içinde bakıyorlardı bize. Gönülden yükselen büyük çığlığın insan
ellerini sallıyorlardı işitilen vapur düdüğünün geçit töreninde.
Kanlıca mezarlığı
yine rüzgarın, çamların, çeşit çeşit çiçeklerin eşliğinde ölümleri selamlayan
yaşam doluluğuyla karşıladı bizi. Büyük yokuşu, büyük insan topluluklarıyla
yürüdüm. Her insanın yanında geçerken, insanların Barış’a yürüyüşlerinin
parlamış gözlerini, çarpan kalplerini de fark ettim.
Gördüğüm en güzel
manzaralardan birisiydi bu buluşmanın kültürleşmiş olanı; her yıl artan oranda
yenilenen biçimi. Bu manzarayı, bu büyük töreni yaşatacak olan; Barışın’
felsefesindeki esas ulaşılan amacın kendisiydi; yani bu törene katılan 7’den,
77’ye olan insanlar.
Başka hiçbir törendi
bu kadar çok insan çeşidi, yaş farklılığı yoktur. Barış Manço’nun narin, müzik
dolu bedeni durduğunda, daha doğmamış çocuklar bile bu törendeydi; Barış'ı o
güzel sesi, tükenmeyen sanatı anmanın, hatırlamanın, onun şarkılarıyla
bütünleşmenin içindeydiler. İşte budur, yaşamın devamı olan; dededen babaya,
anneye; anneden, çocuğa geçen sevgidir, diğer sevgiyi, o muhteşem sanatı
yaşatacak olan…
Gördüm ki bir insan
en güzel sanatıyla anılır ve yaşam içinde yaşadığı fark edilir. Barış, nesilden
nesle sanatıyla, ezgileriyle, halkın içinden çıkarıp tekrar bize sunduğu şu
şarkılarıyla yaşayacak;
Bana yolun seç diyorlar,
bozuk yolu seçer miyim; eğri eğri, doğru doğru…
Bir dilim ekmeği
bölüşürüm senle. Suyu aynı tastan yudumlarım seninle. Eğer kalbin kırıksa dost
yüzünden. Bir selam sana gönül dağlarından. Gel, sende katıl bizle. Dolaş
bahçemizde gönlünce. Uzat korkma elini. Bak beş parmağım var benimde.
Yaz dostum, güzel
sevmeyene adam denir mi? Yaz dostum, selam almayana yiğit denir mi? Yaz dostum,
boşa geçmiş ömre yaşam denir mi?
İşte böyle dostlar;
şarkılar, ezgiler, müzik sesleri, bir insanın felsefesiyle, diğer insanlara ve
onlardan diğerlerine akacak bir ırmağa dönüşmüş durumda. Her dönüşümün kendi
yaşam hakkı vardı; bu yaşam hakkı içinde yeniden var edilen ölümlüler
dirilirler. Bu yaşam hakkı içinde yine o büyük onarım başlar; bizi,
miskinlikten, pişkinlikten, duyarsızlıktan kurtaran büyük onarım…
4 yorum:
Barış Manço, 7'den 77'ye herkesin yüreğinde ayrı bir yere sahip oldu..Hümanizmle harmanladığı ve felsefi derinliğini yansıttığı eserleriyle daima anılacaktır..
Teşekkürler sevgili Güven, bu özel günde değerli sanatçımızı andığınız ve kabrini ziyaret ettiğiniz için...Allah rahmet eylesin ve nurlar içinde yatsın..
Günaydın Esmir. Bende size teşekkür ediyorum.
Ne güzel!
Kesinlikle çok güzel. Teşekkür ederim Hayal Kahvem.
Yorum Gönder