İstanbul Ali ile Güven'in çeyrek yüzyılı aşmış dostluğu.
Dostluklar güzeldir küçük şeylerden besleniyorsa.
Güzeldir dostluğun denizine dalıp hatıralar ile
günü bir araya getirmişliğin gülümsemeleri; güzeldir.
DOSTUM PİYER LOTİ
Dost, seslenişini
yaşamın içinde, bu zamanda samimi olup çok güvendiğimiz insanlar için
kullanırız. Ama bazen, dünyanın sürpriz ve gizemli halleri gibi insan da, kendi
gizeminde bir şeyler keşfeder; yüz yıl öncesinin yaşanmışlıkları, tarihe büyük
bir miras gibi kalmış sözleri, aradaki zaman kavramını yok eder ve bu yok ediş,
bedenden çok ruha sarılan bir dostluk andı gibidir.
Piyer Loti, Fransız
deniz subayıdır. Bu ülkeye, Osmanlı'nın son zamanlarında sıkça gelip gitmiş ve
bu gelmelerde, bu ülkede yaşayan Türk insanını, kendini bu ülkeye adamış
insanları bir insanın yapabileceği en yüksek dostlukla sevmiştir. İspatı ise,
son nefese kadar; yani 71 yaşına kadar, ülkemiz için yoğun uğraşlar veren bir
hayatın sahibi olmuştur.
Piyer Loti isimli
takma adı, gerçek adının önüne geçmiş, Türk ve Türk halkı sevdalısı olma
sebebinden dolayı Kilise tarafından aforoz edilmekle karşı karşıya kalmış, ama
yılmamış, Türklüğün meşru hakları için elinden geleni son nefese kadar yapmış
bir dosttur Piyer Loti.
Tarih, dostu,
düşmanı anlattığı gibi, insan ruhunun bedeniyle nasıl bir uğraş içine girip,
rezalet ile metanet, soysuzluk ile asalet arasında seçim yapmış olan insanları,
hikâyeleri de anlatır bize.
Piyer (Pierre) Loti…
Asıl adı Louis-Marie-Julien Viaud. Loti ismi Hintli nedimeler tarafından
verilmiştir. Ve gerçek isminin önüne çıkmış, sanki hiç yaşamamış, yaşanmamış
zamanların, mitolojinin kahramanı gibi onu sevenlerin benliğine kazınmıştır bu
isim. LOTİ, Hint deniz adalarında yetişen ve kendisini saklayan nadir bir
çiçeğin adıdır. Gerçekten de bu isim, çok nadir bulunan bir insana; Louis’e
büyük bir armağandır.
İstanbul sevdalıları
Piyer Loti tepesini bilirler. Orada esen çam kokulu rüzgârı, dingin hayat
sessezliğini ve Loti’nin hikâyesindeki aşk serüvenini de hatırlayanlar vardır.
Ama Loti’in esas aşkı; “hasta adam” olarak bilinen Osmanlı’nın nasıl bir sonla
yok olacağıdır. Böyle bir halkın, yok olması, yok edilmeye çalışılması onu
çileden çıkarıyor, elinden gelen bütün tepkileri göstermeye, sesini duyurmaya
çalışıyordu.
Piyer Loti bir
cümlesinde şöyle sesleniyor;
“ Vatanları için feleğin çilelerini bağırlarına basarak
kahramanca dövüşen Türklerin ortaya koydukları ulvi manzara karşısında benim
yapabildiğim nedir? Hiçtir!.. Fakat gözlerimi kaparken huzur ve gururumdur.
Selam sana ey milletlerin en yücesi!..”
Tarihe merak salmak,
tarihin sayfalarını tarafsız gözlerin, ellerin yardımıyla okumak işte böyle bir
gerçeğin insanca tarafıdır. İyi bir tarih okuyucusu en büyük insan rezilliğini,
yani peşin hükümlü bütün sarayları, kaleleri, surları yıkar; yok eder. Tarih
böyle bir şeydir işte; hoşgörüyü, gerçeği, insanlığı, dostluğu çıkarır ortaya.
Piyer Loti yetmiş
yaşına geldiğinde hasta yatağında bile Balkan Harbi ve etrafımızda dönen
entrikalara şiddetle karşı çıkıyor, edebi dünyasındaki şöhreti Türk ulusu için
kullanıyor ve bu yüzden ölüm tehditleri dahi alıyordu. Hasta yatağında en yakın
arkadaşı Klod Farer’e şu tarihi sözü söyler;
“ Benim yolumda
yürüyeceksin… Bu asil milleti tek başına kalsan da bütün bir kin ve gazap
dünyasına karşı müdafaa edeceksin…”
Bu asil milleti kim
bilir kaç kez yerle bir etmeye çalıştılar; büyük yaratıcı, evrenin yaşam
sırlarını büyük eser olan insanlığa armağan etmiş tabiat; bu halkı bir türlü
yok etmeye razı olmadı. Sadece büyük yaratıcı mı, Piyer Loti gibi Türk
sevdalıları, bugüne bile meydan okuyan bir onur, yüksek erdem ve korkusuzca
bizim haklarımızı, vicdan, adalet ve tarihi bilgiler ışığında savunmuştur.
Piyer Loti’yi hasta
yatağında iki Türk, Müfide Ferit ve Hüseyin Ragıp Bey, Fransa’da ki evinde
ziyaret ettiler. Hasta Loti misafirleri karşılama görevini en yakın arkadaşı
Klod Farer’e verdi. Loti’nin engin denize bakan kendilerini adeta Osmanlı
müzesinde sandılar. Evin içinde cami vardı, mihrap vardı, yatak ve misafir
salonları aynen, asil, zengin, ananelerine bağlı bir Osmanlı aristokratının
konağı gibiydi. Özel hizmetini gören kadın, yalnızca kıyafetiyle değil, terbiye
ve tarzı ile de TÜRK’tü.
Loti misafirlerini
oğlunun kolunda karşıladı. Ve onlara şu sözleri söyledi;
“ Sizin yüzünüzde, giyiminizde, hal ve tavrınızda o güzel İstanbul'u yine yaşıyorum. Beni minnettar ettiniz.”
İnsan sevgisi yoktan
var edilemez. Sevgiye sebep olan nedenlerin de sevgi, saygı ve onurlu
davranışlarla vücut bulması gerekir. Tarih, tarafsız gözlerle, temiz
vicdanlarla bakıldığında bütün milletleri yargılar. Ama bu yargılamaların
insanlık kefesine, saflık, temizlik, merhamet kefesine bakıldığında Türk
insanının temiz ve saf vicdanıyla da karşı karşıya gelirsiniz. Her millette
hilebazlar, reziller, vatanı satmaya, milletini yok etmeye kalkışanlar olduğu
gibi, bu aziz milletin de bin bir toprak ile yoğurduğu bu büyük miras içinde
böyleleri her zaman çıkmaya devam edecektir.
Tarihe, bizden önce
yaşamışların bıraktıkları izlere, sözlere her zaman ihtiyacımız olacaktır; çok
hassas zamanlar yaşadığımız bu zamanlar tekrar tarihe en hakiki vicdanımız ile
önem vermemizin gerektiğine inanıyorum.
2 yorum:
Ülkemiz çok hassas ve zorlu süreçlerden geçerken...vermiş olduğun Piyer-Loti örneğinde ki gibi, ülkemize emek vermiş ve tarihimizde izler bırakmış öngörü sahibi bu değerli insanları yeniden ama çok daha duyarlı bir şekilde incelemeli ve hepimiz gereken özeni göstermeliyiz.. Çok haklısın sevgili Güven bizlerde bu tür postlara daha fazla yer vermeliyiz...teşekkür ederim bu önemli paylaşımın için...
Gerçek dostlarınla birlikte geçireceğin nice güzel anların olsun...esenlikler dilerim...
Hoş geldin Esmir. Evet, kendimize vuralım. Eksiklerimize,yaptığımız yanlışlıklara ama bu kadar da vurmak, kendini yok etmek, ne bilgeliğe, ne merhamete, ne felsefeye ne de başka bir şeye sığıyor. Bir millet bu kadar büyük badireler atlatmışken, kendini yokluk ile varlık arasına sıkıştırmanın can çekişmesini yapacağı yerde, Mustafa Kemal'in bilimine,sanatına, felsefesine tutunsa, içsel zenginliği de, insan denen canlının onurlu duruşunu da yakalamış olur.
Dostluklar ve insanca yaşamlara adım atmaların şerefine; teşekkür ederim.
Yorum Gönder