2 Kasım 2020 Pazartesi

BURHAN KUZU KOMEDİSİ 2014 ARŞİV ÇALIŞMASI

 İzmir'de ölenlerin anısına arşiv çalışmasını tekrar yayınlıyorum; hırsa.hilebazlığa,gurura kurban gitmenin her daim mazeret hazırlayan yüzü kara yöneticilerin vicdanlarını bir parça sorgulamak ve anlatmak amacıyla; ölenlere,o canlara "huzur içinde" kalanlara da bir an önce yeni yaşama dönün demekten başka bir şey gelmemenin sancısı ile yeniden yayınlıyorum...




BURHAN KUZU KOMEDİSİ

 Bir güç, ne kadar büyürse o kadar da kontrolden çıkma olasılığı artar. Tarih, nice güçlerin, güçsüzlüğe dönüşmüş mezarlarıyla doludur. Büyümenin, yayılmanın kendi varlığınızı var ederken diğer canlıları da korumanın şartı; evrensel merhameti vardır.

 Kamil Masarcı’nın çizmiş olduğu karikatür kaç gündür oyalıyor beni. Sanatçılar, en nazik zamanlarda, en gerçekleri mizahi yolla aktarırlar bizlere. Sanatçıları anlaya bilmiş iktidar; yani güç sahipleri, kendi alanlarındaki öz denetimleri de, oto kontrolleri de arttırıp, kendi huzurlu geleceklerine huzur ve kalıcılık katarlar.

 Ne hazindir ki, gücü eline geçirmiş siyasetçi, gücü, adaleti, hakkı sorgulayan sanatı ve sanatçıyı pek sevmez. Çünkü sanatçının elinde tuttuğu bir ayna vardır. Siyasetçi de yüzünü, esas yüzünü bu aynada görmek istemez.

 Kamil Masarcı ibretlik çizimini üç aşamada tamamlamış; dalgın dalgın yürüyen bir adam, ilk sözcüğünü söylüyor;

“KİMSEDE PARA YOK! “

  Ve yürümeye devam ederken, ikinci cümlesini mırıldanıyor;

“ HERİF GENE DE”

 Dedikten sonra, son cümle ile sanatın gerçek ibretialem hatırlatmasıyla aynayı tutuyor; insanlığın yüzüne;

“ÇALACAK PARA BULUYOR”

 Karikatür sanatı böyledir işte; çok kısa çizgiler ve söylemler ile günlerce, aylarca anlatacak konuları, özetler; derdimize tam bir çare olmasa da, baygın lığımıza güzel bir limon kolonyası gibi küçük bir esinti katar.

 Şimdi, bazı muhteremlerin bu sözcüklere karşı çıkacağını biliyorum; hadi canım sende, kimse de para mı yok; öyle olsaydı, bu kadar araba, ev nasıl satılırdı? Ne güzel bir cevap! Bankalara, borçlanma miktarlarına, icralık, hacizlik adli işlemlere bakmak, kulak kabartmak, birbirini beş-on kuruş için dolandıranları, mal-mülklerin hızla el değiştirmesini anlatsam da, bu soylu muhteremler anlamaz.

 Kamil Masarcı’nın değerli çizimiyle kafa yorar, hafiften gülümserken, neredeyse bir kara mizah örneği olan değerli profesörümüz Burhan Kuzu’nun Enver Aysever ile yaptığı röpertaj ise tam da ; “Çevir kazı yanmasın” şarkısı gibi kulaklarımda, beynimi saran nöronlarımda dans etti.

 Enver Aysever, bilmişliği konusunda ün salmış Burhan Kuzu’ya şöyle bir soru soruyor;

“ Neden Türkiye’de solcular düşünce suçlusu, sağcılar yolsuzluk suçlusu oluyor?”

 Burhan Kuzu’nun tarihe, harika bir Yıldırım Akbulut fıkrası gibi düşecek, insanları gülümsetecek cevabı ise şöyle;

 “ Solcular pek fazla iktidara gelemediği için! ”

 İktidara gelmenin önemi de anlaşılmış oluyor böylece. Ne hazin bir şey; savcı ayrı telden, polis ayrı telden şarkılar söylüyor; sanki kurtuluş savaşı; her cephede bir gurup insan; sözüm ona ülkemizi-vatanımızı savunuyor; bir ileri, iki geri; doğuya giden bir gemide batıya koşan insan çığlıkları, gibi...

Güven SERİN 

 


4 yorum:

Zeugma dedi ki...

Ne geliyorsa başımıza ayrışmadan geliyor. Neyi paylaşamıyoruz şu üç günlük dünyada acaba? Burhan Kuzu'nun o yanıtı çok düşündürücü aslında. Bilerek mi söyledi, ağzından mı kaçtı meçhul. Koskoca profesör olmuş, coronavirüsü önemseyenleri eleştirip durdu ama ölüm neden oldu.
Bugün bir arkeolog arkadaştan öğrendim. Sümer kanunlarına göre ''Eğer bir mimar bir adama ev yapıp yapıtını sağlam yapmazsa ve yaptığı ev çöküp ev sahibinin ölümüne neden olursa o mimar öldürülecektir'' benzeri maddelerden oluşan yazılı anlaşmalar yapılıyormuş. ''Çöken evin oğlu ölürse mimarın oğlu öldürülecek, kölesi ölürse mimar o eve köle gönderecek, kimse ölmediyse evi yeni baştan yapacak'' gibi olasılıkların ve cezasının tek tek belirlendiği caydırıcılığı yüksek maddeler.
İşte bizim en büyük eksiğimiz. Aradan asırlar geçmiş,kişi ya da kişilerin hatalarını millet olarak halen biz ödüyoruz:(
Bu güzel yazı için teşekkürler Güven Bey...

GÜVEN SERİN dedi ki...


4-5 Bin yıl öncesinin insanların mimari anlayışına gıpta ile bakıyorum.Daha yeni öğrendim; 4 Bin yıl önce Orta Asya'da tam donanımlı 100 tane şehir varmış; basbayağı şehir; kerpiçten bile olsa,kanalizasyonu,ısıtma sistemi,suları,kütüphaneleriyle birlikte insana huzur veren şehir...Ne hazindir ki uygarlığı hileli kazançlara teslim ediyoruz; ısrarla; bu kadar göz yaşı kayıp ve o kadar telaş çıkartıyoruz ama önce öldürerek,yıkılmasını bekleyerek; oysa,bütün bunların olmaması için çok daha az çaba gereklidir; aklı,bilimi,sanatı,felsefeyi,mimariyi benimseyenler için...Çok teşekkürler Zeugma; katkıların kadim mimari kadar değerli...

EsTen dedi ki...

Geçmişteki o muazzam yapıtları yapan mimarlardan bir şeyler örnek alınsaydı zaten böyle yapıtlar olmazdı. Sonumuz hayır olsun ☹️

GÜVEN SERİN dedi ki...

Teşekkür ederim EsTen,yaşam,eğri büğrü de olsa devam ediyor,nice dönüşüm,nice deneyim ama yine o bildik kadim hatalar...