27 Haziran 2020 Cumartesi

JEOLOJİK YANKI; PİETA


internet; Salvador Dali

                                JEOLOJİK YANKI; PİETA

 
   1949 yılında yayın hayatına başlayan Yaprak Dergisinin ikinci sayısını okudum. Derginin üst sol yaprağında Ahmet Muhip Dıranas’ın bir şiiri; Bir Tren Yolculuğu da yer alıyor. Dranas’a özgü,değerli bir şiir.Eserin on üçüncü dizesi;

“ Yeşil ışıktan bir damla beynimde “ diye başlayıp;

“ Yeşil ışıktan bir damla beynimde
Koşuyor sağa sola inimde

Ama-şairane, mahzun bir hayvan
Aya dalmış öyle bir dal ucunda!

Ya bu yüzler ne yüzler, maske gibi.
Yüzler; güzeli, çirkini, garibi…”

  Şiirin dizelerindeki derinliği bir yana, bir tek sözcüğün bir başka eserle buluşması, kendi evrimsel süreci için izin istemesi ayrı bir yana… Yıllar önce Sakıp Sabancı Müzesi’nde Salvador Dali sergisi vardı. Aradan yıllar geçtiği için sergide izlediğim eserleri unuttum sanıyordum. Ta ki, Sabancı Müzesinin yapmış olduğu değerli çalışmaları, eserlerin video tanıtımlarını izlemeye başladığım an; Dali’nin Gala aşkını, sanata duyduğu koşulsuz, sansürsüz ve uçsuz bucaksız arayışlarını karşılığı olan eserlerini izledikçe, bugünkü hissiyatım ve bir başka ruh âlemi içinde kavradım eserin iç yankılarını.

  Bir şiir ve bir mısra ve bir tek sözcük; “Yeşil” şair ile ressam arasındaki seslenişi, gösteriyi kendi bakış açımla kaleme alma fırsatına dönüştü. Salvador Dali, Jiolojik Yankı-Pieta isimli çalışmasını yaşamının son zamanlarında yaşlılık hallerini yaşarken yapıyor. Yarım yüzyılı birlikte paylaştıkları karısı Gala hastadır! Onun acısı sanatına, düş gücüne baskı yapıyordu. Tıpkı, karısı için söylediği sözlerin anlamlarını hiçbir zaman yitirmeyecekleri kadar yeşil rengin ölüm örtüsü içinde;
“ Gala, beni evlat edindi. Ben onun yeni doğan çocuğu, oğlu, sevgilisiyim. Gala benden ölümün etkilerini söküp attı. Delirmememin nedeni, deliliğimi onun üstlenmesidir.”

  Dali, her ne kadar ölüm korkusunu yendiğini ifade etse de, yolun sonuna gelmiş, elli yıllık karısını fiziksel sevgiden beslenen dünyevi zevkler içinde değil, ruhani ve sanatsal bir sevgi içerisinde, başka sanatçıların hayran olduğu eserleri tekrar yorumlama kudreti içinde; Michelangelo’nun Pieta isimli heykel grubunu yorumlar. Bu çalışmanın ismi; Jeolojik Yankı; Pieta olur.

  Bu eser oluşurken, Dali’den alınan eser hakkındaki bilgiler;

“ Geçici heveslerin, rüyaların, otomatizmin peşinde değilim. Artık, kendi yaşamımdan, hastalığımdan, anılarımdan olan önemli şeyleri resmetmek istiyorum.”

   Böylece Jeolojik Yankı; Pieta doğar. Ölümü anlatan bir çalışma. Çalışmanın temelinde ise Roma’da bulunan heykel grubu; Michelangelo’ya ait Pieta vardır. Meryem kucağında tuttuğu ölü oğlu için derin acılar içindedir. Esere sinen soğuk yeşilimsi renkler ölüm duygusunu vurgular. Denizdeki kaya, resmin-eserin her yanında tekrarlanıyor. Salvador Dali için akıldan hiç çıkmayan bir anı, üzerine çöken yaşlılık, Gala’nın hastalığı ve ölümü ve hayran olduğu sanatçının eseri bir başka esere dönüşüyor. Yıllar sonra yerel basının gazete köşesinde belki bir başka insana ilham verecek, cesaret bulacak yeni ufuklara adım atacaktır…

  Okuduğum Antik Felsefe kitabından geriye şu notlar kalmış;

“ Çoğaltır toprak kendi şeklini. Su suyu, ateş de ateşi…”

Güven SERİN  



5 yorum:

Zeugma dedi ki...

Ne tesadüf. Geçen ay Pieta'nın Aziz Petrus Bazilikası'ndaki mermerden tasvirinin büyük ebatta çok net bir fotoğrafına rastlamış ve gözlerimi alamamıştım ben de. Twitter hesabımdan paylaşmıştım. O kumaş kıvrımlarına kim bilir kaç kez baktım. Tasvirin yansıttığı ağıt çok deliciydi bir taraftan. Mermere bu kadar ustaca şekil verebilmiş başka sanatçı yoktur herhalde. Sizin yorumunuzla daha bir değer kazandı gözümde. Dıranas'ın “Yeşil”inden yola çıkarak şair ve ressam arasında kurduğunuz bağ etkileyiciydi. Kaleminize sağlık Güven Bey...

Zeugma dedi ki...

Yayın saati problemimden sonra bloglara yazdığım yorumlar kaybolmaya başladı. Sanırım dün bu yazıya yazdığım yorum da yok olmuş:(
Belki bu yazdığım da kaybolacak, kim bilir...

GÜVEN SERİN dedi ki...

Sanırım iki yorum da kaybolmamış Zeugma; buradalar:)) Güzel tesadüf,içselleşen bize ve ruhumuza yerleşen her görgü,bilgi eninde sonunda bir başka kimlik,görüntü,öykü ile karşımıza çıkıyor.Sanırım bunun adı,kültürel zenginlik ve üretme şekli ve hasadı...Teşekkürler Zeugma...

Esin Bozdemir dedi ki...

Avrupa'da gezdiğimiz ülkelerde özellikle katedrallerin bulunduğu alanlarda beni de çok etkileyen heykellerden biridir; Meryem Ana'nın ölmüş oğlu İsa'yı kucağında tuttuğu 'Pieta' heykelleri.

Michelango'nun şaheseri, Dali'ye ilham verirken...Anadolu'dan bir başka şaire de, resimdeki yeşil rengin yarattığı derinlik başka bir açıdan ilham oluyor. Sanat iç-içe sanatlar doğuruyor. Ne büyük bir zenginlik. Bu çoğalımlarla sanat, ne güzel işlevini yerine getiriyor.

Sanata dair, sanatçı bakışıyla ve felsefi derinliğiyle çok güzel bir yorumlama olmuş Güven. Kalemine sağlık. Esenlikle...


*Sanat tarihi mezunu olan Sezer de, bir zamanlar bu konuya yer vermişti sayfasında, senin de ilgini çekecektir mutlaka. https://sezer-eser.blogspot.com/2015/02/pieta-michelangelo-roma.html

GÜVEN SERİN dedi ki...

Teşekkür ederim Esin; sanat ve bilim; her daim yeni şeyler söylüyorlar; eskiden de esinlenerek ve her daim güne dokunur,yarına uzanır biçimde...