DON
KİŞOT-DON QUİJOTE
O bir çılgın,
budala; yoksa bir dahi mi? Bazı ve en gerçekçi yorumlara göre ise; “ O gezgin
şövalye olmayı oynayan bir kişidir.”
Johan Huizinga’ya
oyunu şöyle yorumlar; “ Oyunun dört temel özelliği vardır; Özgürlük,
tarafsızlık, sınırlılık ve düzen. Bütün bu özellikleri Don Kişot-Don
Quijote’nin şövalyeliğinde sınayabiliriz. Don Kişot, kendisini ideal yere ve
zamana yerleştirir; özgürlüğüne, tarafsızlığına, inzivasına ve sınırlarına sadıktır.
Ta ki sonunda yenik düşüp oyunu terk ederek Hıristiyan ‘aklı başında lığa’
dönüşüne ve bu yüzden ölüşüne kadar!”
Kitaplığımın
kitaplarına bakarken yaklaşık bin sayfaya sahip Cervantes’in Don Kişot eserine
ayrı bir sevgiyle sarılıyorum. Çok sevdiğim bir insan oradan bir kitap almak istese;
bir hediye algısı yaratılsa, Don Kişot, hiçbir zaman verilmeyecek hediyelerden
birisidir.
Her olgunluk
eşiğinde ağır ağır okunacak; Don Kişot’un çılgın, çıldırmış felsefesiyle o
hüzünlü bakışın peşinden yürümek bize iyi gelecektir. Bana oldukça iyi geliyor;
kendi özgürlük alanımı, yetinen, yaşama sadık sıradan bir insanın, edebi
dünyanın uzatılan elleriyle çocuk serbestliğine atılan adımlar gibi…
Don Kişot’un çılgın
halinin bana sunduğu şey; neredeyse çocukluğumun tamamı. Yaşlı dut ağacının her
dalına tünemiş bir kuş misali bir çocuk; gülfidanları arasına derme çatma bir
kulübe inşa eden, saray mimari kadar gururlu ve onurlu bir insan. Çiçeklerin
açma vaktini hiç kaçırmadan, sırasıyla; sümbüllerden zambaklara, erguvan ve
güllere kadar olan o ince detayları, erik ağaçlarından süzülen yapışkanlara kadar;
upuzun, derin ve çıldırmış bir çocukluk…
Dehaların ortaya
koyduğu; yarattığı eserlerin peşinde koşan araştırmacılar her daim şaşırmaya,
çelişkiye düşmeye mehillidirler.
Cervantes
araştırmacılarından Miguel de Umamuno; Don Kişot’un; yani saygıdeğer şövalyenin
aklını kaybetmesine şöyle bir yorum yapar;
“ O aklını, bizim için,
bizim yararımıza, bize ruhani cömertliğin ölümsüz bir örneğini bırakmak için
kaybetmiştir.
Ve sözcükleri Harold
Bloom tamamlar; “ Yani Don Kişot bizim sıcaklığımızı, hayal gücümüzün kıtlığını
telafi etmek için çıldırır.”
Ya aklı kıt görünen,
fakir bir köylü olan Sancho; her defasında Don Kişot’a inanan, bir adanın
valisi olacağı hayaliyle şövalyenin peşinde koşan Sancho, Don Kişot’un
tamamlayıcısıdır. Birbirini bütünleyen iki dost; çıldırma anına ve bütün çılgın
hayallere tanıklık eden bir kafadar…
Don Kişot; yani
hüzünlü ve özgür şövalyenin hayalinde yarattığı erişilmez, üzerine toz
zerreciği dahi kondurulamaz olan Dulcinea; hepimizin düşlerini süslemez mi? Tıpkı,
Dante’nin yarattığı o eşsiz sevgili; Beatrice gibi…
Neredeyse bütün
eşsiz sevgililer; erişilmezdir! Kerem’in Aslı’ya olan, Ferhat'ın Şirin'e
süzülen sevdası gibi…
Bir yerde bu konuyu;
yani dünya edebiyatının zirvesine oturmuş olanlardan birisi olan Carventes’in
Don Kişot eserini, ders niteliğinde araştırıp yorumlayan H.Bloom şu sözlerle
neredeyse son vuruşu yapar;
“ Eğer mağduru başka
kadınlar ya da erkekler tarafından aldatılmazsa deliliğin ne anlamı vardır? Hiç
kimse, hatta Don Kişot’un kendisi bile Don Kişot’dan yararlanamaz. Yel
değirmenlerini canavar, kukla gösterilerini gerçeklik sanar fakat kimse onunla
dalga geçmez çünkü o zekâsıyla sizi yener. Onun deliliği edebi bir deliliktir.”
4 yorum:
Bundan kaç yüzyıl önce yazılmış sıra dışı bir eser, öyle değil mi? Çocuk masalı olmaktan çok daha fazlası. Cervantes o yıllarda Osmanlılara karşı bir donanma savaşı içindeyken esir düşmüş, Osmanlı gemilerinde forsa imiş, diye biliyorum. Ülkesi İspanya adına savaşmış, ancak İspanya onu yok saymış, hiç umursamamış. Bu kitabı o yüzden yazmış derler, eğer öyleyse çok da iyi yapmış. Sisteme karşı savaşırken tek başına olmaktan korkma demiş:)Yeniden okuma isteğiyle doldum, çünkü tüm detayları hatırlamam gerek:)
Yazı çok güzeldi. Elinize sağlık...
Gerçekten de öyle;yeniden ve yeniden okunacak bir eser...Tüm insanlık için yazılmış...Düşleri olan ve kendi kavgasını bıkmadan tükenmeden veren insanlık için...Ne zamanki düşlerini bırakıp hastalığa ve dine teslim oldu;yani akıllandı;o zaman Don Kişot ölür...Balzac bu konuda değerli bir tespit yapar; " Ancak en son katedralin en son tuğlası en son papazın kafasına düşüp ezdiği zaman insanlık gerçekten özgür olabilecektir."
Sonuçta,düşleri olan bir kahraman;zekanın bin bir çeşidi dans ediyor;yüzyıllardır kendi hükmünü sürüyor Don Kişot;daha kim bilir kaç yüzyıl da sürmeye devam edecek...Teşekkürler Zeugma...
en sevdiğim roman bu. türkçe çevirisi süper ya, yky klasiklerinde, ingilizce de okudum, keşke ispanyolca da okuyabilsem :)
Kesinlikle;yazarın kendi diliyle yazdığı kitabın tadı daha değerli olacaktır...Ne olursa olsun o bir şövalye,kahraman:))
Yorum Gönder