YAŞAMAK NEDEN BÖYLE İÇLER ACISI!
---------------------------------------------
Kimi, gamsızlığın
ödülüyle eğlendirirken, kimini ise bir karıncanın geçiş yolunun hassasiyeti
içinde oyalanır durur.Milyarlarca yıldız gibi, insan karakteri, yaşam biçimleri
ve algıları olduğu ve arttığı bir zamanın yüzyılın birinci çeyreğine tanıklık
ediyoruz.
Elektriksiz, yolsuz
geçen zamanlar ve yamalı pantolonların utancı çok ama çok gerilerde kaldı.
Görünen bütün; her
şeyin satılık olduğunu gösteriyorken, bütünün parçalarına ait olan diğer
insanların iniltisi niçin bitmiyor? Özellikle narin, zarif ve üretmenin
sanatsal limanına sığınmış olanların!
Virginia Woolf,
yaşamı birkaç sözcükle sorgular; zorlandığı, pes etmeye yakın olduğu da
bellidir;” Yaşamak neden böyle içler acısı! Neden bir uçurumun yanı başından
geçen daracık bir yol gibi?”
Asıl cevabı kim
verebilir ki? Her geçen gün bir şey daha öğreniyorum. Öğrendikçe, daha anlamlı,
detaylı hale gelen yaşam; daha da uzaklaşıyor ellerimden. Daha savurgan mıyım? Yoksa
daha dikkatsiz? Belki de yazı sanatının hürriyetini, yaşama taşımak isteyişimin,
üzerime çöken ağırlığı taşıyamayıp, bükülen bedenimin büyük sancısı, yoruyor
beni…
Zeugma isimli blog
yazarının on yıl önce yazdığı; Sanatçının Dünyaya Bakış Açısı isimli çalışması;
bir insanın, yazarın yaratmaya sunduğu katkının nasıl da zamansızlığa emanet edildiğinin
bir kanıtıdır.
Yazar, bu konuyu,
yazdığı, yaptığı çalışmayı çoktan unutmuş. Ben ise; bir sanatçının geçmişinde
gezinirken altın bulmuş bir çocuk sevinciyle… Oradan, önerilen filme;
SHİNE-Parlaklığa uzandım.
Film başlarken,
burnum, sanatın kokusunu aldı. Gözler, gülümseme ve buğulanmayı bir tuttu… Bir film,
nice yaşamın telef oluşunu anlatacak, çözümleyecek, insana, diğer insanların
hatalarını tekrarlatmayacak kadar güçlü öğretiler, görsellikler ve müziğin
notalarıyla doluysa; insanın ruhunda bırakılan iz de bir o kadar dolu oluyor…
Sanki beynimin içinde
Rachmaninof’un 3. Konçertosu çalıyor; bir baba öfkeleniyor, bir oğul siniyor;
zararı, ziyanı azaltmak, belki de vahşiliğin tatmin olmasını kolaylaştırmak
adına…
Bu film, bu yazı; içi
doldurulmuş bir çalışmaya, oradan oraya savrulanlara bir rehber olmaya aday;
kendi zamansızlığı, kuytuluğu içinde parıltılar saçarak bekleyecek; sevgi denen
şeyin büyüklüğünün, ayarlanamaz oluşunun ne büyük kırılmalara neden olacağını
unutturmayacak olan bir isim kalacak hafızada; David Helfgoth…
Güven Serin
4 yorum:
Yazınız çok güzel. Filmi not aldım. Yaşam onlar için kolay olmasa da, bir karıncanın geçiş yolunun hassasiyeti içinde oyalananlara selam olsun.
Teşekkürler;iyi seyirler;yaşamın bir damla olduğu bellidir ama,o damlanın içinde en güzel oyalanma çaresidir kitaplar;kolaylıklar..
shine eveet. türkiyeye de gelmişti bi ara piyanist :)
Kesinlikle Deep;ülkemize de gelmiş;insan daha da etkilelenilyor sanki:))
Yorum Gönder