ENTEL ZONTALAR
---------------------------------
Hüsrev Hatemi, böyle
seslenir zontaların entellerine. Tıpkı, Cemil Meriç’in nice seslenip, sesini
duyuramadığı gibi…
Şeyh Galip ise,
bugün yozlaştırdığımız sözcüğe gönül vermiş, gönüllere seslenmiş; “ Hoşça bak
zatına” diyerek, ne büyük hoşluk sunar, çilesine kurban olduğu
Mevlevihanelerde.
Biter mi hiç entel
zontolar? Kalıplar, beylik sözcükler, giyim kuşamlar onları korur, kollarken,
biter mi onların attıkları voltalar? Gezgin kığlında Paris’in Evyelini
arkalarına alırlar. Romanın Pizzasını aldıkları gibi… Kocaman katedrallere
sığınmak, bütün ömürleri kurtarmak isterler de; katedrallerin öykülerine,
mimarisine, tütsülerine, ilahilerine dokunamadan, anlam veremeden, nice
anlamsızlıklara koşarlar.
Belki de bu yüzden
yazmıştır şiirini Hüsrev Hatemi;
Bizim işimiz çok zor, biz ki,
Nazım Hikmet’in, Yahya Kemal’in
Akif ve Hacı Bektaş’ın
Haşim’in ve Pir Sultan’ın
Yüreklerini anlarız.
İslav kederinden ve Tamburi Cemil’den
Ayrı zevkler devşiren dervişleriz ki,
Yaremiz ilaç kabul etmez
Galata Mevlevi
hanesinde çilesi bitmiş büyük bir sükût içinde yatan Şeyh Galip’i yine onun
sözüyle anmak isterim; “ Hoşça bak zatına!” Entel zonta olsan, olsak bile…
Güven Serin
6 yorum:
Değişik...
ay ben deee kaliteli kalas, medeni kıro derim onlaraaa :)
Teşekkür ederim Beyda;edebi dünyanın ve yaşamın ne çok rengi,çilesi ve coşkusu var...
Deep,günaydın;laf ettirmem Entel Zontalara;zaten laf edince görüyorsun nasıl da kamburu oluyorlar,bir kenarcıkta dururken,merkeze doğru hortluyorlar:))
Zamanla anlam farklılıkları nasıl oluşuyor değil mi?
Okumak,anlamak ve dinlemek;o zaman,tadına duyulmayan bir söz sanatı çıkıyor ortaya;teşekkürler Beyaz Yakalı...
Yorum Gönder