FACİA
YAKINIMIZDAYDI
Tekirdağ il sınırları,
Çorlu İlçemizin yakınlarında toprağın yağmurla bolca bereketlendiği bir zamanda
yaşanan hüzünlü, acılı bir olay... Onlarca ölüm; yüzlerce yaralanma…
Bir zamanlar, ağır yük
taşıyan, bakımsız, eski kamyonların bitip tükenmez kazaları, ölümlü, acılı
görüntüleri gündemden hiç düşmezdi.
Bu dehşet anı; tren
vagonlarının raylardan çıkışı; hemencecik yağmura bağlandı. Tek suçlu, yağmur
ve rayları tutan toprak kabul edildi.
Her gün yağmur yağan
ülkeler ne yapsın? Dağlardan, bataklıklardan, vadilerden geçirilen trenler? Söz
konusu, mühendislik ve istikrarlı bir kontrol, denetim olunca; yani insan denen
canlı, insanın, siyasetçilerin, yöneticilerin başköşesine oturursa her şey değişiyor.
Bizim gibi; ah gelişti;
ah gelişecek olan ülkelerin acıları, her daim tekrarlanan büyük faciaları, esas
sorunlar analiz edilmeden biteceğe benzemiyor. Kim bilir daha nice ray, rayları
tutan toprağın altı yağmurlar, rüzgârlar, Depremler nedeniyle nasıl da
boşalıyordur…
Denetimler, verilen cezalar,
eğitimler can taşıyan hizmet işletmelerinin vazgeçilmezi olmak zorunda. Denetim
ve kontrollerin teknolojik tarafı ne kadar gelişirse gelişsin; esas olan insan
tarafı. Verilen hizmetleri, sorumluluğu alınan yolcuların, insanların can
güvenliğinin ne kadar önemsendiği; hukuki, vicdani ve ilimsel olarak ortaya
çıkartılmalıdır.
Daha çok duyacağız;
ölenlere dilenen rahmetleri… Durup dururken niçin ölsünler? Yazgı, kader; uygar
dünyaya zamansız uğramazken, ölüm onların kapılarını bize göre çok daha az çalıyorken;
bizler niçin, bu gelgitlerin ortasında beşik gibi; doğudan batıya, batıdan
doğuya sallanıp duruyoruz.
Gelişmenin tarifi tek
bir cümleyle verilir mi bilemem! Yapılan büyük araştırmalarda, insan merkezli,
iletişim ağırlıklı ilişkilerin büyük huzura, mutluluğa ulaştığı biliniyor.
İnsanlarımızın demirden, çelikten oluşan vagonlarla, bir şehirden diğerine
giderken uğradıkları bu facia çok büyük…
Başka büyük
faciaların da habercisi olma ihtimali ACİLEN göz önünde bulundurulmalı… Bütün
bunların yanında, kendini sorumlu hissedenler; Çorlu, Tekirdağ hastanelerine
koştular. Yaralılara ŞİFA dilemek, onların durumunu kontrol etmek amaçlı…
Ortaya başka bir
facia çıktı; sevgili dostlarım. Giden siyasetçiler yaralıları o acılı halde
bile arka fonmuş gibi, fotoğraf karelerinde kullanmaktan geri kalmadılar. Allah
aşkına; böyle bir facianın fotoğrafı mı olur? Poz mu verilir? Bu bir film
sahnesi mi?
Siyaset
insanlarımızın düz, kısır, renksiz ve vicdanlardan uzak tutumları, robotumsu
görüntüleriyle şaşırmıyor görünse de; bu derin acılı manzaraları izlerken;
acının yanında bu görüntüler karşısında, görüntülere kurban olan siyasi düşünce
insancıklarına daha çok acıdım…
Bizler görüntü
vermezsek acaba o yaralılar iyi bakılmayacak mı? Gidip birkaç dakika şifa
diledikten sonra hemen düzelecekler mi? Kendini sorumlu hisseden, bu acıları
paylaşmayı dileyen her siyasetçi hastaneye gitmeli! Burada sorun yok! Ama bir
tek fotoğraf dahi çekmeyi düşünmemeli.
Zaten, acısı, acıları
paylaşan yüreği olan bir insanın o halin fotoğraflarını çekmek aklına bile
gelmez! Kimin aklına gelir? Bizim, çakma, ezber, atanmış siyasetçilerimizin
aklına gelir. Öyle ya taraftarlarına İYİLİK, ahlak, merhamet, işin başında olma
mesajları verecekler…
Kim bilir kaç bin
yıl önce bu diyarlarda söylenmiş Dionysos şarkılarından birini; bu faciada ölen
insanların ruhlarına bir rahmet, kalanlara ise bir teselli olarak paylaşmak,
kendi yazı sanatımın adanmışlığı, sessizliği içinde ses olmak isterim;
Güneş batıyor;
Susuzluğun bitecek artık
Az sonra, yaralı yüreğim.
Serinlemeye başlıyor hava,
Meçhul ağızların soluklarını hissediyorum;
Büyük soğuklar geliyor!
Rüzgâr sakin ve temiz;
Bana yan ve büyüleyici
Bir bakışla bakmadı mı bu gece?
Sıkı dur, ey yiğit yüreğim!
Nedenini sorma, ey hayatımın
Alacakaranlığı.
Güneş batıyor!
Acıları, büyük hüzünlere
tanıklık etmiş, bunların içinden geçmiş medeniyetlerin insanları anlar. O yüzdendir;
dünyada bu kadar çok acı oluğu halde; merhametin, şefkatin hiç tükenmemesi… O yüzdendir;
Hoca Nasrettin damdan düşünce; etrafını saran büyük topluluğa; “ Bana damdan
düşen birini çağırın” demesi…
Güven Serin
4 yorum:
Hem de ne acı!.insan hayatı bu kadar ucuz bu ülkede...
Çok üzüldüm, üzüldük tabi ki! ancak asıl ateş düştüğü yeri yaktı!
Yakınlarını kaybedenlere başsağlığı ve sabırlar diliyorum...
Acılara tutunmayı başaran insanların acılı dünyası,nice büyük koşu içerisinde ki şımarık dünyadan çok daha anlamlı hale geliyor;törensel bir hal alıyor yaşamak,özlemek,anmak,hatırlamak;ağıtların şarkıları,ruhların zamanın ötesinden gelip sarmaş dolaş olmasıyla teselli buluyor...Teşekkürler Esin...
of evet yaa büyük geçmiş olsuun.
Teşekkür Deep;onlar çoktan tarihin sayfalarında yerini aldılar bile;halkın yaratıcı söylemleri vardır; " Kurtuldular,huzura kavuştular" Sanırım,kurtulamayan şey;ADALET...
Yorum Gönder