Kamera; Güven Erguvanlar;bir yaz yeli gibi gelir geçerler
MOR BÜYÜ
Bu renk için “ışının
maddeyle dansı” ifadesi kullanılır. Doğada az bulunan mor rengi lavanta
çiçeğini hatırlatır bana. Ardından erguvanları, sümbülleri…
Birkaç gün önce
gördüğüm gazete haberi; Lavanta Kokulu Hasat başlığını atmıştı. En çok lavanta
hasadının yapıldığı Isparta Kuyucak Köyü yeterince olgunlaşan lavanta
çiçeklerini toplamaya başlamışlar.
Sabundan, kolonyaya
ve parfüme, şifa niyetine içilecek çaya, banyo sularına kadar neredeyse her
alanda kullanılan mor büyü; belki de insana doğanın en güzel hediyelerinden
sadece birisi. Bütün kavramlar insan eliyle, etkisiyle ve hissiyatıyla
şekillenip anlam kazanıyor.
Mor rengi erkeği
temsil eden mavi, kadını temsil eden kırmızının karışımıyla elde ediliyor.
Yani, erkek ile kadının eşitliğinden; iki yarımın bir bütün oluşturmasından da
söz edebiliriz.
Mitolojide ise Âdem’in
ilk eşi; Havva’dan önceki eşi, onunla aynı çamurdan yapıldığına inanılan
Lilith’in teninin rengi olarak biliniyor. Bu mor renge sahip kadının eşitlik
iddiasında bulunan ilk insan olduğuna inanılır. Kendisine adanmış bir şekilde
hizmet etmesini isteyen Âdem’e eşit olduklarını hatırlatan Lilith, karşı koyar.
Ve kendisine sunulan cenneti reddeder. Tanrının söylenmemesi gereken adını
ağzına aldığı için; o günden sonra kötü bir kadın olarak değerlendirilir.
İnsan eşitsizliğinin
temeli efsanelerde bile adil bir adalet üzerine kurulmadığı anlaşılıyor. Mor
tenli Lilith bugünün modern kadınının yaptığı şeyi yapıyor; insan olarak
anlaşılmak istiyor; tıpkı erkeğin istediği gibi…
Lavanta’nın
mitolojide bir başka hikâyesi daha vardır. Artemis ile birlikte anılmakta.
Artemis’in doğumundan itibaren onun kutsal bitkisi olarak bilinmekte. Tanrıça
lavanta yağılarını başından aşağıya; tüm bedenine sürermiş.
Okçuluk ve avcılık
tanrıçası olan Artemis Olimpos’ta yaşarmış. Mor büyünün mitolojik yolculuğu
böyle! Tanrıça Artemis’ten Âdem’e kadar uzanan hikâyeler. Bugünkü hikâyesi ise
oldukça gerçek… Yüzlerce dönüm tarlada ekimleri yapılıyor. Temmuz ayı
içerisinde olgunlaşan lavanta çiçekleri Ağustosta toplanıp kurutuluyor. Sonra
eleklerden geçirilip satılıyor.
Lavanta doğada az
bulunan bir renge sahip. Mavi ile kırmızının bir araya gelmesiyle mor renge;
lavanta rengine kavuşa biliriz. Gururun, gösterişin, farklılığın rengi…
Elbette, gururu, akılla, edebiyatla, sanatla ve lavantanın büyülü kokusuyla
yoğurup mayalamak bizim elimizde…
Lavanta diyarı
Isparta Kuyucak Köyü, aynı zamanda uygarlıkların da yeşerdiği, yüzyıllar
ötesine kök saldığı yerlerimizden sadece birisidir. Üç Bin antik kentin olduğu
neredeyse uygarlık mezarlığı taşkınlığı yaşayan Anadolu, aynı zamanda bitmeyen
kavgaların, anlaşılmayan insan kültürlerin bin bir çeşide karışıp, her yıkım,
her yangın sonunda küllerinden doğumların yaşandığı yerlerdir.
Üstünlük arayışı
kadın ile erkeğin ilk anında beri var. İnsanlığın yayılması, kendi kültürlerini
yaratırken, diğer kültürleri benimseyip benimsememesi iki şeyi çıkarıyor
ortaya. Barışı veya savaşı…
Aklın, felsefenin
gerçek kavuşumu politikayı doğurur elbet. Siyaset bilimdir aynı zamanda.
Ölçüsü, nizamı, istikrarı, nezaketi ve anlaşırlığı olmalı.
Aynı zamanda lavanta
çiçeği de; o mor büyü de, nezaketi, istikrarı, aklın beden eliyle emeğini
sever. O zaman, sabun, kolonya, parfüm ve şifaya dönüşen içecek olur. Tıpkı, bu
coğrafyada yaşayan insanların, aklı, insafı, şefkati, merhameti hiçbir zaman
bırakmaması gibi…
2 yorum:
Lavanta ve mora olan hayranlığım, pastoral dünyamın en büyülü uzantılarından biridir. Doğadaki renklere düşkünümdür. Lavantanın kokusu, rengi harika anlatımınızla daha bir anlamlı ve güzel geldi bu sabah. Sahi bu okunası(hissedilesi) yazılarınızı neden bir kitapta toplamıyorsunuz?
Teşekkür ederim Begonvilli Ev;renklerin gösterisi,yaydıkları koku;çiçeklerin var oluşumuza, değerli kavramlara katkılarına;cennetsel yaşam alanlarına;minnet ile selam ediyorum. Bir kitap; evet; kulağa hoş geliyor ama sanki daha çok sonra...
Yorum Gönder