Kamera; Güven Uluslararası Katılımlı
Plastik Sanatlar Sergisi
Kamera, Güven Doğuş Üniversitesi
Kamera; Güven Turnaların Dansı-
Sanatçı; Selçuk Kızılışık
Serginin en göz alıcı eserlerinden birisi;bu esere ilgi büyüktü.
Kamera; Güven Maviden Siyaha
Sanatçı; Sonay Demirhan Demir
Serginin önemli eserlerinden birisi daha...
Kamera; Güven TURNA ÜÇLÜSÜ
Sanatçı, Mustafa Akbay
Kamera; Güven - TURNALAR
Sanatçı, Pesent Doğan
İlk göze çarpan güzel bir çalışma daha...
Kamera; Güven İSİMSİZ
Sanatçı, Biles Öcal
Turnalar böyledir işte; gökyüzünde özgürce ve inanmış olarak
uçarlar. İnsana insandan akan bir şeyler de taşırlar;
sevgiyi, bereketi, saygıyı, onuru...
Kamera; Güven ÇIĞLIK
Sanatçı, Mehmet Sabri Haspolatlı
Ne güzel çığlık atıyorlar; sağır olmuş insana, kör olmuş
insanlığa...
Kamera; Güven ALLI TURNAM
Sanatçı, Semra Bolat
Kamera; Güven HAYAL KIRIKLIĞI
Sanatçı, Nazan Hansoy Sezer
Bu eser çok şey anlatıyor; diğer eserler gibi; turnanın
gözüne, tam göz bebeğine bakmalı...
TURNALAR YOK OLMASIN
Selçuk öğretmen sergi haberini yaptığı
çalışmasını bitirmek amaçlı Tekirdağ'a getirdiği zaman verdi. Doğuş
Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi “ turnalar yok olmasın” Projesi,
Uluslar arası Katılımlı Plastik Sanatlar Sergisine dönüştü.
Her an yok olan
yüzlerce canlının yok oluş serüveni bilim insanlarını korkutuyorken, tabiata
gönül vermiş nice insanı da aynı hüzünlere sürüklüyor. Doğuş Üniversitesi
“turnalar yok olmasın” projesi için yapılan söyleyişiler bu işe gönül vermiş
doğa dernekleri ve onların üyeleriyle birlikte, tabiata ve doğallığa inanan
insanların, sanat ve sanatçıların bir araya gelmesiyle güzel, çok renkli ve çok
sesli bir sergi çıktı ortaya.
Turnalar insanın
içinde barındırdığı, bütün savaşlara, kötülüklere rağmen terk etmediği sevgiyi,
mutluluğu, şansı, güzelliği, bereketi anlatıyor. Dünyanın bütün kültürlerinde
çok önemli bir yere sahip turna kuşu, Anadolu Alevileri tarafından da kutsal
kabul edilir. Saflığın, temizliğin, dürüstlüğün, sadakatin, sabrın, onurun,
özgürlüğün simgesi olarak kabul görür.
İnsanın olduğu her
yerde, kötülükler, yok edişler kendi girdabını oluştursa da, yine insanın
tabiatın ve o tabiatta yaşayan canlıların da yardımıyla saflığı, temizliği,
sabrı, sevgiyi koruduğu bellidir. Turna kuşu da önemli simge olmanın yanında,
bizim dünyamızda bizden çok önce var olan güzel bir kuştur.
Turnaların dansları,
yuva kurmaları, yavrularını büyütmeleri ve sonra, tekrar o muhteşem göç
hazırlıklarıyla birlikte tekrar güneye, sıcak ülkelere gidişleri; insandan çok
önceye gider. Geçmişe, geçmişten bugüne miras kalan bütün değerlere; canlara ve
canlılara saygı, yine iradesi, insaniyeti olan insan tarafından yaşatılacak,
insanın hiçlik girdabına düşmesi önlenecektir.
Sergide oldukça güzel
çalışmalar gördüm. Selçuk öğretmen ve mavi gözlü eşi; bir aylık, yaklaşık 300
saatlik çalışmanın bir ömre yayılan üretimleri olan eserlerinin yanındaydılar.
Özlemle ve saygıyla hal hatır sorduktan sonra diğer eserleri tek tek gezdik ve
irdeledik. Akılda kalacak önemli çalışmalardan bazıları;
Sanatçı Biles Öcal’ın
İsimsiz, tuval üzerine yağlı boya çalışmasıydı. Gökyüzünde uçan iki turna;
huzurla dönüyorlar göçebeliğin yollarında. Oldukça yumuşak renklerle ulvi bir
gökyüzü ve bütün insan çirkinliklerinden uzak; arınmış iki turna kuşu…
Sanatçı Mehmet Sabri
Haspolatlı’nın Çığlık eseri ise suyun kenarında üç turnanın havaya
kaldırdıkları başlarıyla, etrafa yayılan seslerini; aslında çığlıklarını
anlatıyor. Hızla yayılan insan, gelişi güzel yapılan yerleşim alanları;
turnaların göç yollarını, yaşam alanlarını her geçen gün daraltıyor; işte bu üç
turna ve sanatçı bu çığlığı insanlığa yolluyorlar.
Sanatçı Mustafa
Akbay’ın Turna Üçlüsü çalışması da oldukça ilginç ve güzel eserlerden birisi.
Üç turna kuşunun düşünceli ve hüzünlü halleri; yaşam alanlarının, yaşam
haklarının biz insanlar tarafından yok edildiğinin acı gösterisine dönüşmüş…
Sanatçı Nazan Hansoy
Sezer’in Hayal Kırıklığı çalışması kanvas üzerine yağlı boya. Tek bir turna
kuşu doğduğu yere geldiğinde artık o yerin olmadığını görüyor. O sulak, sazlık
alan insanlar tarafından yok edilmiş ve bu hayal kırıklığı içindeki turna kuşu,
tüm güzelliğiyle insanlara yalvarıyor; “Neredesiniz? Hey insanlık!” der gibi…
Serginin çok dikkat
çeken eserlerinden birisi de sanatçı Selçuk Kızılışık’ın “turnaların dansı”
çalışmasıyla ortaya çıkan eseridir. Her çalışma ilgiyle izlendi, irdelendi ama
bu çalışma; kâğıt üzerine mürekkepli kalemle çok titiz ve uzun bir emek sonucu
doğdu.
Sanatçının çalışması
oldukça evrensel temalar işliyor. Anadolu Aleviliğinin turna sevgisini, semah törenlerini,
geçmişi 11 bin yıl öte dayanan Göbeklitepe dünyanın en eski dini yapıların;
tapınaklar topluluğunu, orada bulanan bir taş sütün ve taşın üzerinde semah
gösterisi yapan semah âyini yapan kadın ve erkekler…
Dans eden iki turna
kuşu; sazlıkların, gölün hemen kenarındalar. Belki yuva kuracaklar, belki
göçten yeni döndüler; ama ikisi de dans ediyor. Dans eden turnaların hemen
arkasında Göbeklitepeye ait bir taş sütun. Sütunun hemen üzerinde göğe yükselen
küçük bir kız çocuğu. Hiroşimo’da atılan atom bombasında hastalanan ve yaklaşık
10 yıl yaşadıktan sonra ölen genç kızın anısına…
Sanatçı Selçuk
Kızılışık dünya ve Anadolu kültürüne geçmiş turna kuşunu, turna kuşunun
simgelediği anlatımları, hikâyeleri insanlığa adanmış insan sevgisi ve sanatçı
duyarlılığıyla işlemiş, ortaya çıkartmış.
Gökyüzüne yükselen
kız ve onun elinden doğup uçun turna kuşları; Japon inancına göre hasta
birisinin kâğıttan bin tane turna kuşu yapınca sağlığına kavuşacağı sanılır.
Atom bombası yüzünden hastalanan küçük kız Sadoko’da kâğıttan turnalar yapmaya
başlar. Amacı bin tane turna kuşu yapmaktır. Bin tane olunca yakalandığı
hastalıktan kurtulacaktır.
Ama ne yazık ki 25
Ekim 1955 günü 644. turnayı katlarken küçük kız ölür. Arkadaşları geriye kalan
356 turnayı tamamlar ve onunla birlikte gömerler. Turna kuşu o zamandan beri de
barışın, nükleer silahsızlanmanın simgesi haline de gelmiştir.
Biliyorum, ölümlerden
ölümlerin beğenildiği; dünyada ve ülkemde turna kuşu, turnalar yok olmasın
çağrısı, muhteşem çığlıkların ve kargaşaların arasından çok az duyuldu. Ama
esas olan da budur işte; en zor zamanlarda, gürültü ve bilgi kirliliği, eğitim
suskunluğu, düşünce esaretleri, tabiat kıyımları yaşandığı zamanlarda bile;
bugün turnalar için, yarın kartallar, öbürü gün ise başka bir canlının hayatı,
yaşam alanı için; bir avuç ses, kalp; atmaya, seslenmeye ve haykırmaya devam
edecek.
Güven Serin
4 yorum:
Turnalar dile gelmiş usta ressamların hünerli ellerinde! Tüm sanatçılara yürekten teşekkürler. Her çalışma birbirinden değerli..
'Turnalar Yok Olmasın'
hiç bir varlık köklerinden koparılıp atılmasın!..
Ses verenler çoğaldıkça, ne yerdeki ne de göklerdeki sahneler hiç boş kalmayacaktır!..
Saflığın, temizliğin, sadakatin, onurun, özgürlüğün simgesi turna kuşlarının yaşamını, sanatçı özeni ve insan duyarlılığıyla resme, yazıya aktarmak ne güzel.
Japonya'daki küçük kızlar gibi bin kağıt turnayı el birliğiyle, güç birliğiyle tamamlamak bile bir umudu simgeliyor.
Göklerde turnaların kanat çırpışı hiç azalmasın.
Günaydın Esin. "hiçbir varlık!" kesinlikle "köklerinden koparılmasın!" Muhteşem doğa,insansız da yolunu almayı bilir elbet. İnsana yakışan,doğanın o biricik harika şeyin yanında olmak; yanında olunca, insan kendi akan nehirlerini dinliyor ve bu nehirlerden besleniyor; huzur içinde...
Günaydın Makbule Hanım. Doğada doğum sancılarına emek harcayan ve bu emeğin karşılığında yaşam hakkı bulmuş her canlı;en az insan kadar önemlidir,diye düşünüyorum. Güzelliği, azlığı,utangaçlığı ile turna kuşları da çok önemli;insanlık göklerdeki kanat çırpışlarıyla daha da güzel..
Yorum Gönder