19 Kasım 2011 Cumartesi

KÖPEK

Kamera; Güven- Bozcaada-Çanakkale
Merhaba güneş, merhaba gün-gece...
Merhaba ot,çimen, taş, toprak...
Merhaba insan,böcek, kuş ve köpek; merhaba...

KÖPEK



 Bir sokak köpeği, tüyleri boz mu, sarı mı anlayamadım! Çünkü akşam karanlığı çöküyordu şehrimin üstüne.

Karanlık bir süre sonra tüm renkleri yutacak; renksizliğin imparatorluğu başlayacak; şafak vaktine kadar…

 Sokak köpeğinden korkan iki genç kız önce geri çekildiler. Yeniden yapılmakta olan, asfaltı sökülmüş caddenin toprak yolunda kızlara aldırış etmeden dolaşan çöken akşam karanlığı sayesinde rengini kaybetmiş sokak köpeği kızları korkuttuğunun farkında bile değildi. Kızlar da köpeğin; köpek davranışlarının farkında değildiler. Belli ki uygarlığın boy yığınaklı şehirlerinde köpek denen canlıdan besleyememişler…

 Sadece çöpleri karıştıran, insanların pisliklerinden yola dökülen artıkları temizleyen haylaz köpekten iki genç kız korkmuştu korkmasına ama: “korku” insanın önemli bir silahıdır. Aslında tüm canlıların ortak silahıdır korku.

 Hiçbir hayvan laf olsun diye diğer canlıya zarar vermez. Ya bölgesini korumak için saldırır, ya da ölmemek; yani öldürmesen ölürsün hislerine karşı koyamadığı için tanrısal görevi yapmak adına harekete geçer. Fakat tüm hayvanlar insana karşı; “ Mesafe Hak Getire” felsefesine uygun davranır.

 İki genç kız köpeği görünce biraz geri çekilip, biraz da yan çizip, onlara göre var olan ısırılma tehlikesini gülüşerek yok ettiler. Şimdilik, korkuları sayesinde hiçbir saldırı belirtisi olmayan köpekten kurtulmuşlardı; onlara göre. Ama hayatın diğer saldırıları, o haylaz, o masum köpek gibi olmayacak hiçbir zaman…

 Kızlar, uygarlık adına yapılan şehirleri hayvanları da düşünerek hayvan barınma yerleri ve hayvan besleme imkânları çoğaltılsaydı muhtemelen hayvan davranışını da bileceklerdi. Saldırıya geçecek köpeğin önce kulakların dikileceğini, sonra son bir uyarı için dişlerini gösterip hırlayacağını da görüp bileceklerdi.

 Aynı köpeğe kızlardan sonra iki genç erkek rastladı. Erkeklerin korkusu olsa da kızlar gibi yana çekilmediler. Belki de kuyruğu yere deyecek kadar sarkmış köpeğin iki büklüm halinden zararsız olduğunu anlamışlardı. Erkek çocuğun birisi önce ayağını yere vurdu köpek korkup kaçsın diye. Ama rengini bir türlü anlayamadığım sokak köpeği oralı bile olmadı. Korkuyu, korkusuzluğa çevirmiş erkek çocuğu bu sefer yere daha sert vurdu. Hatta ayakkabısını yerde bulunan çakıllar ve toprak parçaları ile birlikte ileriye; köpeğe doğru savurdu. Bu garip ve gereksiz gürültüyü duyan köpek; her hayvanın yaptığı gibi önce kaçtı; korkunun kurtulmaya giden önlemini aldı. Ama köpek, belli ki bu tür saldırılara, bu tür serseriliklere alışıktı; 4–5 metre öte gittikten sonra yine aynı hantal yürüyüşü ile az ilerideki çöplüğe; yeni keşiflere doğru ilerledi.

 Genç erkek, korkusuzluğu sayesinde köpeği korkutup kaçırdı diye çok sevindi. Sanırım o an, korkunun ne kadar gerekli olduğunu da irdelemedi! Çünkü korkutmak ve erkek arkadaşına korkusuzluğunu kanıtlama peşindeydi. Zaten bu korkusuz gösteri adına arkadaşına seslendi;

“ NASIL TIRSTI AMA!”

 Kazanan kim di? Korkutan, korkusuzluğu için övünen dengesiz erkek çocuğu mu? Yaşama dört ayakları ile sarılmış ve hiçbir zararı olmayan, dökülen soylu çöplerimizi temizleyen köpek mi? Elbette köpek…

 Hor görülen bu sokak köpeği hiçbir kimseye ait değildir. Özgürlüğü insandan çok ötedir. Canı hangi çöplüğü karıştırmak isterse o çöplüğe gider. Canı hangi parkta yuvarlanmak isterse orada yuvarlanır. Çiftleşmek için küçük bir köpeğe tecavüz edip öldürmez de! Para ile hiçbir zaman işi olmaz. Para denen insan icadı için diğer köpekleri öldürmeyi hiçbir zaman düşünmedi düşünemez…

 Adını bile bilmediğim, rengini bile tam çözemediğim köpeğe acımak yerine imrendim. Onun için ağaların, paşaların, beylerin yasaları hiç de önemli değildi. Onun yasaları tabiatın yasalarıydı. Taksit ödeme, kredi kartı ölümcül alışkanlığına bulaşma; aynı zamanda bulaştırılma gibi şansızlığı da yoktu. Aynı zamanda bu köpek insan gibi hem onurlu, hem gururlu, hem de acımasız, merhametsiz değildi. Bu köpek, hem soylu, hem de soysuz da değildi. Sadece canlı olmanın doğal telaşı ile kendi yorgun bedenini gezintiye çıkarmıştı; o kadar…

 Köpekler, insanların eski dostlarıdırlar. Eski dostları diyorum çünkü insanın en büyük özelliği eski dostlukları unutmaktır. Nedeni çok basitti; artık onlara ihtiyacı kalmamıştır. Karanlığın düşmanlarını korkutacak, ürünlerine gelecek saldırıyı önleyecek, beklenmeyen kötülüklere karşı uyarı avlaması yapacak köpeklerin bu gelişme çağında insana bir faydası olmayacaksa; onlar yok sayılacaktır. Ve ne hazindir ki istisnalar hariç; bu güzel hayvanlar vefasızlığın en fazla olduğu bu zamanda bile sessizce ve erdemli bir kabul ediş içinde bizlerin karmaşık ve zavallı hayatlarına iyi niyetle uyum sağlamaya çalışıyorlar.

 İnsan, insanlık adına bir gün çevresinde bulunan tüm canlıları tükettiği için ve körleşmiş gözleri açıldığı zaman; belki de tekrar gördüğü zamana ağlayacaktır…

 Güven Serin















4 yorum:

Momentos dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
GÜVEN SERİN dedi ki...

Evet "bu dünya" gerçekten de sorunsuz olurdu Sezer...

Hamiyet Akan dedi ki...

En güzel canlı insanken, ne acıdır ki insan kendini en aşağı yaratık haline getirebiliyor. Ve inan ki bazı insanlara hayvan dahi demek hayvanlara haksızlık oluyor. Çünkü nedenini sen yazında en güzel haliyle anlatmışsın. Bunun üzerine daha fazla söze gerek yok. Harika bir yazı, tabi ders alabilene...

Teşekkürler Güven
Selam ve sevgiyle...

GÜVEN SERİN dedi ki...

Merhaba Hamiyet. Teşekkür ediyorum; en güzel canlı adına! Ve hüzün duyuyorum; en kötü yaratıklar adına!