Kamera; Yunus İğneada -Kırklareli
Şeytanımı aradım sahilin incecik kumlarında. Karadeniz'e
sordum; "şeyatanımı gördünüz mü ?" Bugün
huysuz olmayan Karadeniz; "görmedik" dedi.
Kimse görmemişti şeytanımı ; kimse...
Ben dahil...
ŞEYTANIMI ÖLDÜRDÜM
Bu kadar iddialı bir başlığı görünce elbette iddianın sahibi bu adam ne yapmak istiyor diye kafa yora bilirsiniz! Bu dünyaya Âdem Peygamber ile gelmiş ve neredeyse tüm kötülüklerden o sorumlu tutulmuş; yenilmez, kurnaz, zeki ve mahşere uzanan yaşam bonkörlüğünde biz insanlardan çok daha fazla şanslı olan iblisi nasıl öldürdüğüm merak konusudur; bazı akıllı dostlarımın düşüncesinde.
Küçük kızım Doğa Irmak oldukça sosyal ve her çocuk gibi meraklıdır öğrenmenin derin gizemli heyecanlarına doğru. Akşam yürüyüşüne çıkmadan önce ; “ Baba ‘Şeytan’ ne demek?” iş günü yorgunluğu ve yürüyüşe koyulan bedenimin dingin bir an yaşamasını arzularken, daha adım atar atmaz “iblis ne demek” sorusunu duyunca yutkundum elbet. Öyle ya; sorduğu şeytan, her an peşimizde kim bilir ne şeytanlıklar planlıyordur. Ben daha şeytanı anlatmadan benim tepemde dikilmiş sonsuz kurnazlıklarını kuyruğunu sallayarak yapıyordur.
Doğa Irmak, iblisi merak etmişti bir kere. Açıklayıcı bir cevap vermezsem şeytanı da peşime takacağı muhakkaktır. Ne yapmalı, bu şeytanı Doğa Irmağın, küçük bir kız çocuğunun anlayacağı bir dille nasıl anlatmalıyım? Sahi sizin çocuğunuz veya bir arkadaşınız yanınıza gelse; siz, sizin şeytanınızı nasıl tarif edersiniz? İnanmak ile inanmak arasında kıvranır ama bize ezberletilen korkuların soylu şeytanına, iblisine mi sığınırsınız?
Şimdi Goethe yanımda olsaydı, Faust’a git bu adama yardım et, yanlış bir şeyler söyleyip küçük kızın kafasını karıştırmasın, derdi! Eminim derdi. Faust’da arkadaşı olan şeytana ‘Mefisto’ “ hadi Mefisto kendini tanıt da bu küçük kız şeytanın ne olduğunu öğrensin” derdi diye düşündüm. Ama yakınımda ne Faust ne de Mefisto vardı! Doğa Irmak da sabırsızlıkla cevap bekliyordu.
Doğa Irmağın küçük bedenini, öğrenmeye aç ruhlu başını ellerimi arasın alıp; “ sen o iblisten sakın korkma. Senin şu güzel başın, ilim, sanat, felsefe, tarih” ile doldukça sana anlatılan iblisler, hinler bir bir yok olacaktır. Elbette Doğa Irmak tam manası ile tatmin olmamıştı. Yine sazı ele alıp; “ Doğa, şimdi bize öğretilen ve her an her yerde olan, bizlerin yaptığı her kötülüğü, her günahı yüklediğimiz iblis aslında insanın yarattığı başkahramandır.”
Doğa; “ yani şeytan bir hayal ürünümüdür?” diyerek şaşkınlık gösterdi. Ona anlatılan o küçük bedene daha şimdiden “iblisin” varlığı ile korku salan şeytanı şimdi hayatta olmayan nineme sorsaydık; ninem, iblisin dualarla, anlamını bile bilmediğimiz dualar ile yok olacağını, bize zarar veremeyeceğini söylerdi. Ninemin duası da boldu, hayır işleri de. Merhameti kendinden başka her canlıya gösterirdi…
Goethe’nin şeytan ile mücadelesi ise Akıl, Tanrı Bilimi, Doğa Bilimi, Tıp ve Felsefe ilimlerini önemsemek ile olmuştur.
Sizlere soruyorum dostlarım; dünya ilimlerini, sanat dallarını akademisyen gibi değil, sadece amatörce bile anlamaya çalışan, bu öğretilerden biraz faydalanmış insanlar; şeytan, hin-cin ve kâbuslarla uğraşırlar mı? Zaten asıl sorun daha ilkçağlardan bu yana aydınlanmanın var oluşunu sindirememekten gelmektedir. Kaza yapan birçok araçta, özellikle kamyonlarda büyük harfler ile dualar, “Allah Korusun” yazıları başköşeye asılmıştır. Ama ne hazindir ki kazaları yapan, suçu işleyen insandır. Şeytanın hiçbir kabahati olmadığı halde, kendi dünyamızda var ettiğimiz bu ölümcül derecede tehlikeli iblis, nedense aydınlıktan, bilgiden, akıldan kaçar? Neden acaba? Çünkü akıl, diğer bilimlere sahip çıkar. Bilimleri öğretileri de insana sahip çıkar.
Mustafa Kemal, Cumhuriyet ilan edildikten sonra Bursa’dadır. Bursalılar Mustafa Kemal’e büyük coşku, sevgi gösterisinde bulunup; “ Yaşa Mustafa Kemal, Yaşa Gazim, seni çok seviyoruz. Sana inanıyoruz” tezahüratlarında bulunurlar. Mustafa Kemal söz alır; “ Bana, severek inanmayınız. Beni anlayarak, bana inanarak seviniz.” der.
Şimdi geldiğimiz bu çağda, bilginin, ilimlerin çığ gibi genişlediği, uzayın derinliklerine bile el attığımız bu zamanda çocuklarımız; hâla şeytan, iblis, hin gibi kavramlarla meşgul oluyor. Bizler yeterince aydınlıktan yoksun, hâla Allah’ı bile korkular, günahlar yüzünden sevmeye çalışıp, inancın en güzel olanını bilgi ve felsefe ile yoğurmuyorsak; acaba, bu milletin şeytanı da, hini de, cini de, kazaları da, kurbanları da; biter mi?
Cenaze ve düğün törenlerimize bir bakın Allah Aşkına! Artık, sevmeden, inanmadan da vazgeçtim, saygının bile olmadığı törenlerde ki yapaylık, yozluk nasıl da en güzel törenlerimizi o kadar çok insan içinde bile yapayalnız bırakmıştır…
Baştan da söylediğim gibi dostlar; ben, benim şeytanımı öldürdüm. Aslında, benim şeytanım, benim yanımdan ayrılırken bana teşekkür bile etti. Çünkü insanlara bakıp da bu dünyanın bu kadar güzellikler ile bile çekilmez olduğuna karar vermişti. Benim ona yaptığım son vuruşu; bana teşekkür ederek; belki başka bir boyutta seninle arkadaş da olabilir, diyerek el sallayarak ayrıldı, artık bıkmış olduğu iblislik görevinden…
Peki, benim şeytanım öldü de ben kusursuz, günahsız bir adam mı oldum? Hayır, asla… Ne kusursuzluk, ne de günahsızlıktır hayat boyu bana verilen hayatımın esas amacı. Ama bilirim ki insanın yaptığı ve yapacağı her iyi veya kötü; insanın bilgi ve becerisi onların da karışımı olan kaderiyle ilgilidir.
Aklı ön planda tutmayan insan; her kusuru birilerine yüklemeyi yaşam biçimi haline dönüştürmüştür. İflas eden, kaza yapan, kötülüğü besleyip büyüten insan; en son anda bile kendini sorguya çekmez! Neden çok basittir. Çünkü bütün hatalarını, günahlarını yükleyeceği bir şeytan vardır nasıl olsa. Bir de tövbeden gelip, geçmişi güzel bir şekilde silip, geleceğin namuslu, huzurlu hayatına sığınmak isteyenler vardır…
Şükürler olsun ki benim şeytanım ölmeyi kendi istedi. Ölürken bile mutlu ayrıldı. Ben şeytanımı öldürdüm. Ve ben, artık günahlarım, kötülülüklerim, iyiliklerimle kendi öğretilerim, öğreneceklerim ile yüzleşerek yaşayacağım…
Asıl güzel olanı da, “beni arkamdan hançerlediler. Beni yaktılar-yıktılar. Beni, kandırdılar.” soylu yalanlara sığınmadan, bedenimin en çıplak haliyle buz gibi dondurucu bir havada yürümek bile gerekse; bu benim soğuğum, benim çıplaklığım deyip kendi yolumda yürüyeceğim; gök kubbenin sınırsız ve sonsuz zenginliği, boşluğu altında…
Güven
8 yorum:
Kainatın yaratıcısı ve alemlerin Rabbi yüce ALLAH'a sonsuz şükürler olsun. Gireceğimiz Kurban Bayramımız bereketiyle, bolluğu ile gelsin. Tüm insanlık için hayırlara vesile olsun. Kesdiğimiz tüm kurbanlar, etdiğimiz tüm dualar kabul olsun, hayallerimizin gerçek, sevdiklerimizin hep bizimle olması dileğiyle, tüm okuyucularımın, arkadaşlarımın, dostlarımın Mübarek Kurban Bayramlarını tebrik eder sağlık, huzur ve mutluluklar dilerim.
Teşekkürler,nice güzel ve huzurlu sanat-sevgi dolu bayramlar dilerim... Dilemekten öte, şiddetle istiyorum...
Tebrikler kendi şeytanını öldürmüşsün...Geçmişte insanlar cehalet içinde korkularını,hatalarını hep şeytana yüklemişler. Bugün akıl ve bilim geliştiği halde hala şeytanlarını içlerinde yaşatmalarını anlamak zor ...Ben de sormaz mıyım sevgili Doğa Irmak gibi,bir de "kör şaytan" var.Nedir nedir....
Teşekkürler Hocam. Öğretilerin öğrencisi olmak, öğretilere inanmış gerçek öğretiçilere teşekkürü sonumak;benim sonsuza kadar ödenemeyecek borcumdur. Sizlerin öğretileridir şeytanları, melekleri irdeleyen. Sizlerin öğretileridir insanı düşünmeye, farketmeye taşıyan... Asıl sorun, insanın ne melek, ne de şeytan olamamasında... Kendini bulamayan, birilerinin birisi olmaya adanmış insan; daha çok kurban verecek şeytan kandırdı diye...
Kutlarım Güven.Bilginle, inancınla asırlardır hala korku salan
şeytanı öldürdün..Oysa en basit yaptığız hatada HAY KÖR ŞEYTAN demeyi adet edinmiş bizlere ne güzel örneksin..Doğa ırmak çok şanslı bir çocuk onun bilgi haznesini ne boş ne korkuyla dolduran büyükleri yok..
İnsanın kendi şeytanını kendi elleriyle öldürmesi kadar güzel bir şey olamaz bence. Keşke hepimiz kendi şeytanımızı öldürebilsek...Yukarıdaki tüm yorumlara içtenlikle katılıyorum bende.
Sayenizde bir vesile olur bu yazınız kendi şeytanının öldürmek isteyenler için diyorum..
Saygılarımla...
Merhaba Ege.İnsanlık kendi şeytanlarını öldüren insanlar ile düşlerine, Kaf Dağlarının ardında olan Altın Çağlara varacaktır; eğer şeytanların öldürüldüğünü,insan tarafından yok edilebileceğini anladığımız zaman...
Mehpare hoş geldin. Bende sana katılıyorum. Ve inanıyorum ki beslediğimiz soylu şeytanlar yine bizlerin tarafından öldürülecek. İnsan, kutsal toprakların, kutsal kurtarıcıların peşinde koşarken, kendi kustallığını unutmuştur.... İnsan, sanatların en güzeli...
Yorum Gönder