Kamera; Güven Uyuyan Kadın
Doğan Yıldırım Erdem
Uyumak zorunlu ve güzel bir ihtiyaç. Ele
ele; uykunun doğru zamanıysa... Bir de
uykunun son bulmuş anın,güzel insanlığını
yaşamak varken; uyutuluruz; ben buna
yanarım.:))
Kamera; Güven
Doğan Yıldırım Erdem
Sanatçı çocukları resmederken; kendi
çocukluğunun zamanlarını anlatmış.
Bu resim biraz dikkat ve biraz orta yaş
ile sizlere 10 köfte ve bir ayran
kazandıracak:)) Nasıl mı?
Elbette en soldaki çocuğun elindeki
demir aletin ne işe yaradığını bilmek
gerekecek.:))
Bilene, koşulsuz,kurasız 10 köfte ve bir
ayran..))
Kamera; Güven Yunus'un Yeri
Millet eğlenirken, dağıtırken ben, boş mu
duracağım. Ben de eğlenip, dağıtacağım
anasını satayım..)) Nerede mi?
Tepelerin tenha vadilerinde, rüzgarların el ele
verip törenler yaptığı diyarlarda. Yunus'un
koşulsuz, kuralsız davet ettiği elcezleriyle
yaptığı taş kulübede, şöminenin sımsıcak
alevlerinde, sımsıcak şarabın keyfinde;
bende eğleneceğim anasını satayım.:))
CÜMBÜR CAMAAT EĞLENİYORUZ
Vur patlasın çal oynasın anasını satayım! Her şey o kadar güllük gülistanlık ki karamsar yazılar yazmak; güne ve ülkeye, siyasetçilere karşı ayıp olur. Zaten istesek de yazamayız. Çok konuşanın “sessiz” olmaya davet edildiği bu ortamda güzel yazmak, iyi ötmek bir işe yaramaz. Olan size olur, artık kahraman da ilan edilmezsiniz. İçeriye girip mahpus yatsanız; eski mahpusların tadı da kalmadı artık. Yani her şey boşa gider…
Millet eğlenirken, cümbür cemaat güler, yer-içerken biz ne yapacağız? Elbette şarabımızı içip, alışık olmadığımız viskileri yudumlarken de içimizin yanmasını hoşgörü ile karşılayacağız. Bir tarafımız buz tutarken bir tarafımız sıcaktan kavrulacak. Bir tarafımız yaman çelişkiler yaşarken; bir tarafımız; eğlen, coş, yık, yak anasını satayım diyecek…
Siyasetin büyük prim yaptığı ve mutluluğa giden yolda halkımıza büyük açılımlar yapıldı bu zamanda; hükümetimiz de elinden geleni yapıyor hani. Ülkede dert-keder kalmayacak bu gidişle. Tekel işçileri hakkını mı aradı; reddedecek bol biber gazı ile uğurlayacaksın. Milletin efendisi köylü; ürününe fiyat mı istedi; bugün git, yarın anan ve baban ile gel diyecek; köylü olana artık şehre göç et diyeceksin. Eczacılar demokratik bir ülkede, demokratik bir mücadele içine mi girdi; anlaşmaları fes edip, marketlere müjde vereceksin. Bir yılda trafikte ölen sayısı 5 bin kişi mi oldu, bol bol çocuk yapın diyecek, ölenlere rahmet okuyacaksın. Gazeteler, televizyonlar halkın duygularıyla oynayıp halkı gerçekler altında oyalamaya mı çalışıyorlar; onlar ve biz diyip onların gazetelerini almayın, televizyonlarını seyretmeyin diyeceksin…
Ülke eğleniyor; hem de cümbür cemaat. Eskiden onur, namus sayılan birçok davranışın yer değiştirdiğini görüyorum. Tabiatın yasaları insanın yasaları ile uyum bulmaya başladı. Bireysel hata yapan ve bireyselliğin yanlışına kapılan insanlar çok azdı. Bu yüzden yüzleri kızarır, topluma nasıl hesap vereceğiz korkuları yaşarlardı. Ele evinize bir icra gelmesin. Mektubu bile korkunun efendisini, utancın kraliçesini davet ederdi size. Siz; siz olmaktan çıkar boynu eğik dolaşırdınız bir ömrün uzantısında. Şimdi öyle mi; satmanın, kaçmanın, yalanın, aldatmanın, atlatmanın da kendi kültürünü oluşturduğunu görüyorum. Artık bu insanlar çoğaldı. Kimselerden utanmalarına, sıkılmalarına gerek bile yok. İnsanların yasaları, tabiatın yasaları ile uyum sağladı.
İnsanlar eğleniyor, insanlar el ele vermenin, el ele aynı işsizliği, parasızlığı, aldanmışlığı, serseriliği yaşamanın keyfini çıkarıyorlar. Eğlenin anasını satayım eğlenin! Hayatı ciddi kabul edip, onun, bunun namusu ile uğraşacağınıza; artık kendi dertlerimiz için eğlenelim. Öyle de yapıyoruz. Artık karşı ki komşunun eşyası, kızlarının giydikleri etek boyları, eve geç gelmeleri ilgilendirmiyor bizleri. Artık kendi şamatamızın, gerçek dışı yaşam tarzımızın eğlencesini yapıyoruz. Hem de cümbür cemaat…
Tanıdığım bir dost, birkaç yıl önce oğlu tarafından ciddi bir sınavdan geçti. Oğlu, çalışmış olduğu kurumda büyük bir hata yaptı. Hatasının karşılığında yüklü bir para ödemeleri gerekiyordu. Baba, bir süre alışılmış gururun etkisi ile başı eğik dolaştı. Boşa koydu olmadı, doluya koydu yine olmadı. Sonunda pis gurura nazikçe “hadi oradan” dediler. Ve oğul, yaptığı hatanın karşılığını para ile ödemek yerine, mahpus yatarak ödedi. Bugün hep birlikte yaşıyorlar. Hayatlarına çeki düzen verdiler. Mutlular. Yeni bir iş, yeni bir evlilik ve de az gururlu, az hatalı yeni bir yaşam; tıpkı doğanın yepyeni oluşumlarının yaşamları gibi.
Tanıdığım bir başka ailenin genç adamı bilinen nedenler ile borç yapmış. Artık borçlu olmak yarı yarıya kahramanlık sayılıyor. Borçlu ve icralı olmak; bence savaşçıların bedenlerindeki yaralar kadar önemli. Yapılan her borç, bedenin yeni oluşturacağı kahramanlık için bir çentik sayılır. Artık korkunun, kaçmanın, saklanmanın modası geçiyor.
Neyse biz yine asıl konumuza gelelim. Bu ailenin genç üyesi yaptığı borcu babasına anlatmış. Baba, eskilerin ar-namus ve ahlakını taşıyor. Hemen telaşa kapılmış. Bulup, buluşturup oğlunun borcunu ödemeye karar vermiş. 5 bin TL için çıkmış olduğu borç ödeme yolculuğu, tam tamına 100 bin TL ile son bulmamış. Ve tam bir kara mizah gösterisi içinde diğer oğluna seslenmiş; “ oğlum biz bu işi daha fazla karıştırmayalım, altından kim bilir daha neler çıkacak!”
100 bin TL ödeyip oğlunu borçtan, utanmazlıktan, rezillikten kurtaracağını sanan baba; geçte olsa hatasını anlamış. Bu babayı tebrik ediyorum. Artık gençlerimize kendi ayakları üzerinde durma şansı vermeliyiz. Kendi hataları, kendi sevinçleri, lüksleri ile yüzleşme şansları olmalı. Yapacakları her işin oluşacağı güzel bedeli kendileri ödemeli. Yoksa babanın dediği gibi; “ karıştırdıkça altından kim bilir daha neler çıkacak.”
Ülkemin güzel, vefalı ve çok bilir insanları eğleniyor. Göstere göstere eğleniyorlar. Aynı zamanda güzelim büyük sermaye sahiplerini de eğlendiriyorlar. Yeni bir ürün mü çıktı, en sevilen sanatçı ile büyük ve hoş reklâmlar yapacaksın. Bu reklâma kanacak, bu reklâmı ayakta alkışlayacak bir sürü mutlu insan var. Daha evlenir evlenmez evlerini eşya depolarına çevirecek, işyerlerini açar açmaz ceylan derisi koltuklara oturan bir sürü mutlu insanımız var. Ve bu insanlar kendi eğlencesini hak ettiler. Hep birlikte cümbür cemaat eğleneceğiz. Araya kimseler, kimsecikler girmesin…
Şimdi eski düğünlerin, sohbetlerin, komşulukların arayışını yapma zamanı değil! Şimdi; korkunun, kaçmanın, saklanmanın, kandırılmışlığın ve saflığın büyük eğlencesini yapma zamanı. Hem de cümbür cemaat…
Güven
8 yorum:
merhaba barış bey,
bu yeni blogunuzdan şimdi haberim oldu..benim blog adresime yazdığınız yorumunuzu şimdi gördüm..aylardır blogcu.com'a bakamamıştım..yeni siteniz çok güzel..yazılarınızı tek tek okuyacağım..hayırlı olsun..güzel paylaşımlar dilerim..sevgiler ve selamlar..selma er.
http://www.selmaer3.blogspot.com
http://www.selmaer7.blogspot.com
http://www.selmaer.blogspot.com
Ne diyeyin Güvenciğim yaa,boğazıma bir yumruk oturdu.Ne güzel anlatmışsın, ne güzel örneklemişsin.O kadar çok ki böyle hikayeler.Alıştık.Alıştıkça alışkanlığımız arttı ve ar damarımız çatladı milletçe.İşte namus kavramını da bu yolda kaybettik biz.Değerlerimiz yol değiştirdi yozlaştı.Daha ne diyeyim ne söyleyeyim.En güzelini sen demişsin Güvenciğim..
bu günkü durumumuzu ne güzelde anlatmışssın emeğine kalemine sağlık dostlukla..
Sevgili Selma seni görmekten dolayı keyif almışam.:)) Blog kültürünün güzel sanatçısını burada da görebilmek çok güzel...
-------------
Gerçekten de böyle hikayelere alıştırıldık. Biz suskun,biz küskün ve de uygar güzel insanlar; kim bilir hangi sürpriz kurtarıcıları bekleriz! Artık tek başına çıkıp kahraman olmanın da modası geçti.:)) Yoksa, pijamalarımı giyip yollara düşeceğim.Kendimce ulusal kurtuluşun deliliğini yapacağım ama; neye yarar! :))
-----------------
Teşekkür ederim Bilge. Gerçekten de duruşu sağlam, ne dediğini unutmayan kelimelerin anlamını çoktan anlamlandırmış olan dostluğa derim.:))
Her yazınız gibi bu anlatım da, harika. Bir nefeste zevle okudum demeyi çok isterdim. Ama okurken,yazdıklarınızla ilgili o kadar çok örnek varki. Hepsi gözlerimin önünden tek, tek geçtiler.Geçtikcede mimiklerim ne hallere girdi Allah bilir.Çok teşekkürler bizimle paylaştığınız için mükemmel yazılarınızı. Selam sevgilerimi bırakıyorum sayfanıza..
Sonra gelip tekrar okuyacağım..
Evet Egeciğim; insan bazen yüzleşmekten korkuyor. Tv izlerken artık kanlı olayları izleyemiyorum mesela! Halbu ki kafamızı çevirdikçe onlar çoğalacak biliyorum. Banane,çevir kafanı,bana dokunmayan bin yıl... gibi kültürlerin bencil tarafına o kadar yanaştık ki; harika dünyanın huzurlu tarafı bomboş bizleri bekliyor...
Ve ben korktuğum, kaçtığım,saknalndığım için; çok üzgünüm; çok...
son perdeden coştum, yüce kubbe muhit olmalı
herkes görsün eşim, dostum, düşmanım, gök şahit olmalı
bu katta ölürsem mezarım
lahit olmalı.
Hoşgeldiniz.Saygı ve sevgiler
Yorum Gönder