9 Ocak 2010 Cumartesi

BEN GELDİM


Posted by Picasa
Kamera; Güven
GANOS (IŞIKLAR) DAĞLARI
Her insanın bir hikayesi vardır. Her dağın, tepenin ve
yaşlı bir ağacın olduğu gibi... Kimi bilerek yaşar
hikayenin gidişini.Kimi hiçbir şey bilmeden
gidişin yolcusu olur...

BEN GELDİM



Bazen uzun ayların, yılların ardından çıka gelir “ ben geldim” deriz. Bizi bekleyen anneler, babalar, sevgililer ve eşler; bedenin bedene koktuğu yerde bize sarılırlar. İnsan, insana bu kadar mı güzel kokar hissine kapılırsınız. Doğanın bakir tepelerinden dışarıya fışkırmış bin-bir çiçeğin kokusunun çağrısını hisseder; tütsü kokan mağaralarda ayin çıngıraklarını duyar gibi olursunuz…

“Ben Geldim” sözcüğü, gelen ile bekleyen arasındaki en hakiki köprüdür. Gelmişliğin anlamı, gelmenize sebep olanın size gönderdiği tütsü kokularından çok ötedir. Ne matematiksel, ne siyasi, ne felsefe ile anlamlandırabilirsiniz gelmiş olanın haykırışını. Bazen “ Ben Geldim” haykırışını yapmak için bir-kaç ay, bazen bir-kaç yıl, bazen de belki bir ömür beklenir. Gelişin haykırışa giden ayak sesleri Türk Filmlerindeki kavuşamayanların çekim sahneleri gibidir. O kadar yürür, o kadar yol alırsınız da sarılışın son noktasını yapabilme tutkunluğunu bir türlü dindiremezsiniz.

Bazen özlenmiş bir sevgiliye, bazen bir dosta, bazen de bir anaya, bir ömrü senin uğruna harcamış, neredeyse bedensel bir adaklık içinde var olmuş bir eşe seslenirsiniz; “ben geldim” diye!

Nostaljinin mumla arandığı, çan seslerinin, koyun kokularının, çelik-çomak oyunlarının özlendiği zamanda; romantizmin çoktan demir alıp gittiği limanda “ben geldim” diyemezsiniz. Bilirsiniz ki, konuşulan her şey; var oluşun tek sebebi gibi; para-puldur. Zenginlik pırıltılı bir zehir saçar. Ama oldukça çekicidir. Siyaset arenası toz duman içindedir. Kıyısından geçmek isteseniz, şaha kalkmış atlar gibi dövüşen savaşçılar sizi yok eder. Sığınacak bir yeriniz, savunacak bir silahınız yoktur; öğretilerin kitaplara sinmiş kokularından başka. Ve bu iç çekişi bir korkun, bir çekilme olarak kabul etmez, uygarlığın pişman yaşlarını dökmemek adına kendi yerinizi nazikçe belirlersiniz.
Genç erkelerin kıyasıya savaşacakları genç kadınları yoktur artık. Bahçelerin kokan biberleri, karanfilleri, yaseminleri, gülleri de yoktur. Genç kadın ile erkeğin her gün bir başka çiçeğin sevdasına tutulmuş türküsünü dinlersiniz ve anlam veremezsiniz. Ve bunca iletişim, bunca teknoloji içinde “ ben geldim” haykırışını yapamayanların beklenmeyen hüznünü duyarsınız.

“Ben Geldim” sözü, haykırışı her yerde, her canlıya, her nesneye yapılmaz. Bir anlamı, bir iteneği olmalı bedenin çalışan motorları sayesinde. Beden heyecan ile çalıştırdığı motorlarını özlem ile besler ve gelinen yere varıldığında yapar seslenişini.

Türk Ulusu nice dağlardan, tepelerden, yaylalardan geçmiş, her geçişin gelişi için yüzlerce yıl söylemiştir bu türküyü. Sözde yerleşik hayata geçtiğinden bu yana ve öğretilerin öğrenmemelere karıştığı, uygarlığın büyük holdingleri daha bir semirttiği bu zamanda “ ben geldim” seslenişi yapılamaz. İster bir sevgiliye, ister bir anaya, isterse bir tepeye seslenmeyi deneyin! Sizi bekleyen bir ana, bir sevgili, bir tepe yoksa ve siz onlar için ayrıca yanmıyorsanız; “ ben geldim” sözcüğü ağzınızda büyür ve yutulamayan lokma haline dönüşür.

Sevgili Aziz dostum böyle bir seslenişi yapmak için tam tamına bir ömür beklemişti bu türkünün son nakaratı için. Çıkmış olduğu Avrupa yolculuğunda Rodop Dağlarından geçerken seslenmiştir bekleyişin yürek yakan özlemi ile. Rakım 1230 metrelerde. Dağlar daha bakir denecek kadar bozulmamış. Atalarımızın yüzyıllarca vatan bellediği yerler yabancı olmasına yabancıydı bize ama bekleyen ile gelen arasındaki sesleniş oldukça duygulu ve insanıydı.

Rodop Dağlarında yankılanan ses; “Ben Geldim” seslenişiydi. Tepeden tepeye geçen ses dalgaları; ne yapsa da dağların beyazlığı içinde kaybolmuş. Dedeleri Radoplardan gelmiş Aziz dost; bir borç öder gibi Radop Dağlarına, Kara Yusuf’a seslenmiş.

“Ben geldim kardaşım Yusuf; ben geldim.” demiş. Yusuf’un bedeni çoktan toprak oldu. Yusuf’un dağlarda bıraktığı izler kayboluverdi. Tıpkı bizlerin atalarının vatan bellediği topraklardan göç edip birkaç gün içinde başka diyarlarda kaybolduğumuz gibi kaybolup, yerli diyarların mahcup göçebeleri oldular.

Rodop Dağları geçilirken rakım 1230 metre. Aziz dost aracı durdurmuş ve beyaz tepelerin, Yusufçuk kuşlarının ötüştüğü yerlerin hemen kıyısında ses vermiş; “ Ben geldim Yusuf; ben geldim kardaşım” seslenişi yankılanmış, o tepeden diğerine gidip Radop Dağlarında kaybolmuş.

Arif Şentürk’ün Deryalar şarkısındaki Yusuf’un öyküsünü dinlerken müziğin nağmelerinde Yusuf’un öyküsünde duyudan duyguya geçeriz. Radop Dağlarının eteğinde yaşamış bir zamanların bıçkın Kara Yusuf’un da bir hikâyesi olmuş. O da gençliğin taptaze duyguları ile sevmiş. Sevmiş ve sevilmiş Kara Yusuf. Bir pehlivanmış Kara Yusuf. Ama ne hazindir ki sevdiğinin ağabeyleri girmiş araya. Silahlar patlamış ve Yusuf dağa çıkmış.

Kara Yusuf’u özleyen ana sık sık seslenmiş; “ Aman bre kara Yusuf’um dön gel artık eve” Silahlar patlamış Yusuf’un eli kana bulanmış. Radop Dağlarını mesken tutmuş Yusuf; hem yardan, hem anadan olmuş. Ve ananın seslenişine o da dağlardan cevap vermiş; Dönmem anam, babam dönmem artık eve ilamım çıkmış bir kere.”

Radop Dağlarının hikâyesi çoktur. Dadopların türküleri hiç bitmez. Yusufların sevdaları, Yusufların anaları, sevgilileri nesilden nesle aktarmışlardır bitmeyecek serüvenlerini. Şimdi Radop Dağları sessiz ve Kara Yusuf’un ruhuna seslenen Aziz dost; neredeyse bir ömür beklediği seslenişi belki de ilk ve son kez yapıyor;

“ Ben geldim Kara Yusuf, ben geldim kardaşım.” derken geçmiş ile şimdinin kendi hikâyesini gözlerimin önünde var ediyor. Dost Aziz duygulu ve mutlu seslenişi adına! Bizler büyük dedelerimizin geldiği diyarların kokusunu unutmuş ama türkülerini unutmamış, Kara Yusuf’un türküsünü öğrenmekten, hikâyesini dinlemekten dolayı mutluyuz. Kara Yusuf Rodop Dağlarında bir ömür sürerken, ömürden ömre aktarılacak türküsü de çoktan yollara çıkmıştır.

Sandıkta çeyizim basılı kaldı
Duvarda elbisem asılı kaldı
Kara gözlü Yusuf’um kimlere kaldı aman.
Ah be Yusuf Kara Yusuf gel gayri eve aman aman
dön gayri eve…

Güven




8 yorum:

Adsız dedi ki...

Zevkle, keyf alarak bir solukta okudum bu güzel geçmişten günümüze uzanan bu yazıyı. Hem okudum okurkende neler geçti içimden yaşadım sanki oralarda..Harikasın Güven çok teşekkürler bize sunduğun için bu güzel yazıyı.İzin verirsen spaces arkadaşlarımla paylaşmak isterim ismini yazarak..Selam ve sevgilerimi bırakıyorum sayfana sağlıcakla kal..http://bb321abb123bbz1.spaces.live.com/yayınlıycam yer burasıdır cevap evet ve ya hayır derseniz sevinirim.

GÜVEN SERİN dedi ki...

Tabi ki Egeciğim yayınlaya bilirsin. Yazılar bizim kalemimizden çıkar belki; bizden ötelere gitmesi çok ama çok daha önemlidir. Keyif alırım; ayrıca kendimce övünç de çıkarır ben bir yazı adamı olmuşum derim:))

ÇOBAN YILDIZI dedi ki...

Güvenciğim babaannem 7 yaşındayken atalarıyla birlikte hiç bilmedikleri anadoluya "biz geldik!" diyerek ayak basmışlar.Bu topraklar ve güzel insanları kabul etmiş onları.Tütün ekmişler,pamuk ekmişler ekmek yemişler. Kollarımızı sevgiye,barışa,yaşama açtığımızda bize gelenler de şaşırtmayacak üzmeyecektir bizleri.

Sevgi ve selamlar arkadaşım

GÜVEN SERİN dedi ki...

Tütünde,pamukta,bugdayda,mısırda,başakta;sevgiye,barışa,yaşama açılan kucaklar vardı Zühreciğim. Ya şimdi; mayası sadece kazanç sağlamak üzerine kurulu yaşam anlayışı; sevgiden ve aşktan bile ne kadar kazanç sağlarızın hesaplarını yapıyor.

Yaşanan ve yaşanacak korkunç rezilliklere rağmen;şahsi ümidimi kaybetmeyip tabiatın özel yardımına sığınmış durumdayım:)) Umuyorum ve istiyorum ki; "ben geldim" seslenişleri asla ama asla bitmesin. Ve sesleneceğimiz beden;günü ve geceyi yaşarken seslene bilelim...

nihansum dedi ki...

Ben Geldim...
İşte nihayet ben de bu sayfaya geç de olsa geldim.
Yazılarınızın her biri henüz kirlenmemiş içinde sevgi ve umut dolu bir zamana götürüyor beni.
Bu da öyle çok güzel bir yazı idi.

GÜVEN SERİN dedi ki...

Size kocaman kocaman bir HOŞGELDİN yapıyorum. Blogcu kültüründen sevdiğim; yazılarını izleyip yorumlarına önem verdiğim güzel bir kalem sahibini burada görmek mutlu etti beni.

Arzu Sarıyer dedi ki...

Selam olsun"Ben geldim"diyen Aziz öğretmenime
Selam olsun Yar için dağlara mesken tutmuş "Kara Yusuf'a"
Selam olsun böyle güzel yazı yazan dostum Güven'e.
Sevgiler.

GÜVEN SERİN dedi ki...

Sevgili dost; selamınız alınmış ve gerekli tepelere,hikayelere,efsanelere ulaştırılmıştır:))

Rumeli diyarından sevginin,kahramanlığın,ülke sevgisinin,insan sevgisinin bol olduğu Ege diyarlarına da selamlar olsun. :))