29 Mart 2016 Salı

İNSAN CEPHESİNDE DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK !


Rüya mı gerçek mi? Evrimin muazzam
kandırma sürecinde hiçbir zaman
düşlerimizde ki insanlığa ulaşamayacağımız
birer hayvanlar mıyız sadece? 

İNSAN CEPHESİNDE YENİ BİR ŞEY YOK

  En yorgun zamanda, insanın insanlık yolcuğunda tükenme eşiğinde bile imdada yetişir edebiyat. Bazen bir romanın uçsuz derinliğinde; kimi bir hikayenin kısacık öze dokunan tesirinde.

 Yeni Kuşakların; Z ve Y, yakın zamanda gelecek olan diğerinin bizi anlamasını beklemiyorum. Çünkü onlara sunduğumuz yaşam, çelişkilerle dolu… Onlar da bu çelişkilere yırtık pantolonlarla, uzun saç veya kel kafalarla; bize göre “bu kadar da olur mu?” dedirtecek yaşam tarzlarıyla karşılık verecek.

 Bir roman; Erich Maria Remarque’nin Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok; bizlere; özellikle, hikâyeden, romandan, tiyatrodan yaşam kırıntısı, ümidi çıkartacak aydınlara bir şeyler sunacak;

 “ Askere hayranlık ve iyi niyetle koşmuştuk. Ama bunları söküp içimizden uzaklaştırmak için her şey yapıldı. Süslü üniformalı bir postacının üzerimizde, eskiden ana babalarımızın, eğitmenlerimizin ve Eflatun’dan Geothe’ye kadar bütün bu kültür çevresinin etkisinden daha fazla kudreti bulunduğunu ise üç hafta sonra hiç yadırgamadık.

  Ahlaki değerlerin değil kundura fırçasının, düşünün değil sistemin, özgürlüğün değil zorbalığın daha ağır bastığını öğrenmiş olduk.”

  Uçsuz bucaksız kırlardan, ovalardan çıkılan yolculuk, bu zamana kadar devam eden neslimiz atalarımızın, bin bir türlü zorluklarla mücadele etmiş olmasındandır. Bunca yol alınırken, ince kavga ve kargaşalar yaşanırken etrafın kültüründen; çelişkilerinden, zorbalıklarından etkilenmemek mümkün değil.

 Bu etkileri bu kadar büyük olayların içinden çıkmış bir halkın evladı olarak şöyle anlıyorum. Kazanılacak en büyük savaş; kas gücünün değil, ilimin, sanatın, edebiyatın, ahlakın savaşı olacaktır.

 Anladığım odur ki, hiçbir büyüklük, zafer, güç sadece kas, beden büyüklüğü, çokluğuyla korunamıyor. Mühendisleri, mimarları, sanatçıları, bilim insanları, öğretmenleri eksik, yetersiz olan toplumların yaşamlarında akla-hayale sığmayacak çelişkilerle doludur.

 Ağıtlarımız, asker türkülerimiz, destanlarımız halen yürek sızlatır ama kolayını bulacak herkes, bir şekilde oğlunu askerlikten uzak tutmak veya batı da bir yerde askerlik yapması için her türlü imkandan yararlanmak ister.

 Niçin?

  Çünkü İnsan Cephesinde Değişen Yeni Bir Şey Yok!

 Bölgelerimiz, insanımız; insanlarımız arasındaki yoksulluk veya zenginlik eşitlenemediği gibi aklın, ilimin, sanatın desteklemediği ölçüde farklı bir hale geliyor. Çoğalan zenginliğin, malın mülkün köksüz olan anlayışımız yüzünden ikinci ve üçüncü kuşağa gidemediği bellidir.

  Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok romanı, savaşa sürülen insanı, her gün ölüm ve kalım içerisinde gördüğünü, duyduğunu anlamsız hale getirişini de görmek mümkündür;

 “ Kızgın ve keyifli askerler olarak yola çıktık ve cephenin başladığı bölgeye gelince hayvanlaşmış insanlara dönüştük.

  Kalkıp oturuyorum. Kendimi öyle yalnız hissediyorum ki! Şu ateş oyunları tehlikesiz olsalardı!

  Tehlikeli birer hayvan olduk. Bizim yaptığımız savaşmak değil, mahvolmamak için savunmak. Fırlattığımız bombalar insanlara değil. Şu anda hiçbir şey bilmiyoruz bu konuda.

  Ölüm bizi elleri ve miğferleriyle koruyor; ilk defa üç gündür ölümün suratını görüyor ve ilk defa üç gündür ona karşı kendimizi savunuyoruz.

 1918 yılının Ekim ayında vurulup öldü. O gün bütün cephe öylesine sakin ve sessiz ki, ordu, ‘Batı Cephesinde kayda değer bir şey yok’ demekle yetindi.”

 Kafamızı kumdan çıkartmak yetmiyor dostlar. Kumdan çıkan kafamıza, tarihin, sanatın, politikanın, felsefenin, ahlakın da özgür iradesini çağırmak zorundayız. Büyük uygarlıklar, büyük ülkeler; büyük kararları, buluşları ve büyük hukuku, adaletiyle yaşarlar ve yaşatırlar…

 Güven Serin 



Hiç yorum yok: