İstanbul - Tiyatro Pera
VENEDİK TACİRİ
Venedik Taciri Shakespeare’nin
eserlerinden birisidir. Bir oyun olmaktan öte yaşamın hiç bayatlamayacak
hallerini, insan ustalığı, sanat zekâsıyla sahneye koyar…
Tiyatro sanatı
insanı, insan yolunda daha insan olmak isteyeni o hassas yere taşır. Düşüncenin
rahatsız edici sorgulamaları, tükenişe giden çılgınlıkları özel bir ruh
formülüyle analiz etmeyi öğrenir; yığınla gürültü, eşsiz ve erişilmez
düşünceler arasında yaşam ferahlığı hissetmenizi sağlar.
Elbette bütün
eylemlerde, beslenmelerde olduğu gibi o ince çizgi aşılmadığı takdirde! Yani,
kültür boğulması yaşamamak şartıyla! Bilirsiniz, yaşam sunan tabiat döngünün
bütün hallerine ihtiyaç duyar. Rüzgâr, fırtına, haylaz bir yel… Güneş, yağmur,
kar ve böcekler… Kuşlar; bütün canlılar; yaşamın renkleri ve o muazzam denge
için vardırlar.
Sanatçılar da öyle.
Sanatın dallardan önce kökleri salınmaya başladıysa, sanatın özü hissedilmiş,
evrensel var oluş zamansızlığa adanmışsa; ortaya konacak eserler, zamanlar
ötesine akacak demektir.
Shakespeare Venedik
Taciri oyununda insana tabiat eliyle sunulan birçok olguyu gözler önüne
seriyor. İnsanın sıfatlarını, insanlığın kendi aristokrat yolculuğunda diğer
insanları aşağıladığını; her aşağılamanın kendi iç hesaplaşmasını, kendi
nefretini oluşturacağını da anlatıyor.
Tiyatro Pera’nın
sahnelediği oyunlardan birisidir Venedik Taciri. Küçük; bir aile tiyatrosu
sıcaklığında; oksijen kıtlığını yaşarken, kültür bolluğu yaşayacağınız bir yer…
Tiyatro Pera’nın
Sanat Yönetmeni, çevirmeni aynı zamanda Venedik Taciri oyununda Portia rolünde
olan bir sanatçı. Bu sanatçının seslenişi, beyaz kâğıda düştükleri oldukça
önemli;
“ Bir sabah uyanıp
da, doğup büyüdüğünüz yerde, ailenizin hatta atalarınızın ülkem dediği,
insanlarıyla aynı milli duyguları paylaştığınızı sandığınız topraklarda yabancı
olduğunuzu görseniz ne yapardınız? Düşmanlık ve aşağılamanın tek gerekçesinin
var oluşunuz ve farklı yaşam biçiminiz olduğunu bilerek büyüseniz ve çıkarların
zedelendiği ilk fırsatta, içinde yaşadığınız sistem tüm silahlarıyla karşınıza
çıksa?”…
Bu Shakespere
eserinde bunu bulacaksınız. Aşağılamanın nasıl bir şey olduğunu, parasal varlığın,
insanı kılık ve kıyafet soyluluğunun bir anda; kanun, kural, gelenekler
karşısında en tepeye çıkıp, yerle bir olabileceğini tüm yüreğiniz ile
göreceksiniz.
Shylock isimli
Yahudi tüccarın varlığına kızarken, Yahudi oluşuna insanca bakacağınızı, aşağılanmış
bir insanın muhteşem bir canavara dönüşeceğini anlayacaksınız. İyi bir savunma
ile son anda bile ölüm değil yaşam sunulacağını görürken, her şeyini kaybeden
insanın, belki de esas şeyini; canını, özünü kazanacağını göreceksiniz. Shylock
isimli Yahudi’nin 450 yıl sonra da yaşam içinde başka isimler altında; hemen
her yerde, her kılıkta, her ırktan, dinden insanlar arasında şansını deneyip
yol aldığını göreceksiniz…
Adalet, usta ellerde
bazen can kurtarırken, vicdanı, adalete inancı yıpranmış ellerde her an
can-canlar almaya devam edecek…
Şehrimize oldukça
yakın olan İstanbul; bütün milletleri anlamamıza; onlardan önce kendi özümüze
inme şansını verecek muhteşem bir kent. Bütün Anadolu’yu burada görebilir;
diğer uygarlıkların izlerine dokunabilirsiniz.
Tiyatro Pera bize
birkaç saat uzaklıkta neredeyse insanlığın sentezlendiği yerde; Taksim’de,
Sıraselviler Caddesinde…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder