Sayfalar

7 Ocak 2015 Çarşamba

VENEDİK TACİRİ


İstanbul - Tiyatro Pera

VENEDİK TACİRİ

  Venedik Taciri Shakespeare’nin eserlerinden birisidir. Bir oyun olmaktan öte yaşamın hiç bayatlamayacak hallerini, insan ustalığı, sanat zekâsıyla sahneye koyar…

  Tiyatro sanatı insanı, insan yolunda daha insan olmak isteyeni o hassas yere taşır. Düşüncenin rahatsız edici sorgulamaları, tükenişe giden çılgınlıkları özel bir ruh formülüyle analiz etmeyi öğrenir; yığınla gürültü, eşsiz ve erişilmez düşünceler arasında yaşam ferahlığı hissetmenizi sağlar.

  Elbette bütün eylemlerde, beslenmelerde olduğu gibi o ince çizgi aşılmadığı takdirde! Yani, kültür boğulması yaşamamak şartıyla! Bilirsiniz, yaşam sunan tabiat döngünün bütün hallerine ihtiyaç duyar. Rüzgâr, fırtına, haylaz bir yel… Güneş, yağmur, kar ve böcekler… Kuşlar; bütün canlılar; yaşamın renkleri ve o muazzam denge için vardırlar.

  Sanatçılar da öyle. Sanatın dallardan önce kökleri salınmaya başladıysa, sanatın özü hissedilmiş, evrensel var oluş zamansızlığa adanmışsa; ortaya konacak eserler, zamanlar ötesine akacak demektir.

  Shakespeare Venedik Taciri oyununda insana tabiat eliyle sunulan birçok olguyu gözler önüne seriyor. İnsanın sıfatlarını, insanlığın kendi aristokrat yolculuğunda diğer insanları aşağıladığını; her aşağılamanın kendi iç hesaplaşmasını, kendi nefretini oluşturacağını da anlatıyor.

  Tiyatro Pera’nın sahnelediği oyunlardan birisidir Venedik Taciri. Küçük; bir aile tiyatrosu sıcaklığında; oksijen kıtlığını yaşarken, kültür bolluğu yaşayacağınız bir yer…

  Tiyatro Pera’nın Sanat Yönetmeni, çevirmeni aynı zamanda Venedik Taciri oyununda Portia rolünde olan bir sanatçı. Bu sanatçının seslenişi, beyaz kâğıda düştükleri oldukça önemli;

 “ Bir sabah uyanıp da, doğup büyüdüğünüz yerde, ailenizin hatta atalarınızın ülkem dediği, insanlarıyla aynı milli duyguları paylaştığınızı sandığınız topraklarda yabancı olduğunuzu görseniz ne yapardınız? Düşmanlık ve aşağılamanın tek gerekçesinin var oluşunuz ve farklı yaşam biçiminiz olduğunu bilerek büyüseniz ve çıkarların zedelendiği ilk fırsatta, içinde yaşadığınız sistem tüm silahlarıyla karşınıza çıksa?”…

  Bu Shakespere eserinde bunu bulacaksınız. Aşağılamanın nasıl bir şey olduğunu, parasal varlığın, insanı kılık ve kıyafet soyluluğunun bir anda; kanun, kural, gelenekler karşısında en tepeye çıkıp, yerle bir olabileceğini tüm yüreğiniz ile göreceksiniz.

  Shylock isimli Yahudi tüccarın varlığına kızarken, Yahudi oluşuna insanca bakacağınızı, aşağılanmış bir insanın muhteşem bir canavara dönüşeceğini anlayacaksınız. İyi bir savunma ile son anda bile ölüm değil yaşam sunulacağını görürken, her şeyini kaybeden insanın, belki de esas şeyini; canını, özünü kazanacağını göreceksiniz. Shylock isimli Yahudi’nin 450 yıl sonra da yaşam içinde başka isimler altında; hemen her yerde, her kılıkta, her ırktan, dinden insanlar arasında şansını deneyip yol aldığını göreceksiniz…

  Adalet, usta ellerde bazen can kurtarırken, vicdanı, adalete inancı yıpranmış ellerde her an can-canlar almaya devam edecek…

 Şehrimize oldukça yakın olan İstanbul; bütün milletleri anlamamıza; onlardan önce kendi özümüze inme şansını verecek muhteşem bir kent. Bütün Anadolu’yu burada görebilir; diğer uygarlıkların izlerine dokunabilirsiniz.

 Tiyatro Pera bize birkaç saat uzaklıkta neredeyse insanlığın sentezlendiği yerde; Taksim’de, Sıraselviler Caddesinde…

 Güven Serin 


 







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder