Kamera; Güven Şile
"Hey aylak, hey meşgul okuyucu! "
DOĞA YASASI ve RÜZGARIN SESİ
Otuz yıllık
kütüphane yolculuğum hep aynı çocuksu heyecan ile yeni bir keşif yapacak kâşif
gibi, bugün, hangi kitabı-kitapları alacağım, hangi yazarın dünyasına konuk
olup, ondan süzülen cevherleri kendi ovama akıtacağım düşüncesiyle kütüphanenin
yolunu tuttum.
Kütüphane sokağında
keser sesleri, testere gidip gelmeleri ve taze bir talaş kokusu; ahşabın,
zanaatin kokusu yayılıyordu etrafa. Yeni onarılan, eski ahşap binaların insana
ve huzura yakışan görüntüleri ağır ağır, ortaya çıkmaya başladı. Bu sokaktan
her gün geçsem, hiç bıkmayacağım biliyorum; bir senfoni orkestrasının sesleri
gibi; testere, keser ve ahşabın toprak, çiçek, odun kokuları…
Kütüphane dönüşü,
güneşin bonkör ışıklarından biraz daha fazla yararlanmak için denize bakan
tarafından Rokoczi Müzesinin hemen yanından ilerledim. Rüzgâr, ahşap binaları
yalayarak, sanki onlarla sohbet ederek kendini belli ediyordu. Bu ses, sanki
doğanın muhteşem yasasını; olmazsa olmaz olan, değişimi, yenilenmeyi ve
döngünün yaşama akan biricik kuralını da hatırlatıyor; ölüm ve yaşam,
birbirinden ayrılmaz iki parça…
Haylaz olmanın en
karlı tarafı, daima çocuk kalırsınız. Çocuk ve haylaz tarafımla rüzgarın sesini
dinleye dinleye bir başka rüzgarı, bir esere imza atmış Cervantes’i ve büyük
eseri Don Qujote’yi düşünmeden edemedim.
Cervantes’in dünya
klasiklerine armağan ettiği bu büyük eser, insanı, aklı, mizahı ve doğanın
yasalarını hissetmek adına oldukça önemli. İşte o zaman, rüzgarı, yağmuru,
fırtınayı, geceyi ve gündüzü, ölümü, yok oluşu bilerek yaşar ve yaşamın her
türlü anından tat alırsınız; bazen, acı ve hüzün en zirve haliyle size seslense
bile…
Arif Dino bir gün
Yaşar Kemal’e bir koli kitap hediye eder. Bu hediyelere oldukça sevinen Yaşar
Kemal, kitap kolisini açınca şaşırır; çünkü içinde aynı kitaptan üç adet çıkar.
Bu kitap, Cervantes’in Don Qujote romanından başkası değildir. Yaşar Kemal şaşırır
ve Arif Dino bir yanlışlık yaptı sanarak, aynı kitaptan üç adet yolladığını
söyler. Arif Dino;
“ Hayır, yanlışlık yapmadım, bu kitabın ne kadar önemli
olduğunu anlatmak istedim; birine bıkarsan, diğerini oku!” der…
Şimdi, bir fırtına
gibi yağan bilgi karmaşası içinde bu kitabın girişinden, Cervantes’e ait bir
seslenişi, doğa yasası gibi, içimizi ısıtan, üşüten ve bize yaşam hakkı sunan
sözcüklerin bir kaçını sizlerle paylaşacağım;
“ Aylak Okuyucu,
Yemin etmiyorum ama
inanman gerekin ki zihnimin çocuğu olan bu kitabın hayal edebilecek en güzel,
en hoş, en alaycı, yapıt olmasını istedim; ama her varlığın kendi benzerini
yaratmasını isteyen doğa yasasına karşı çıkmadım. Şu benim çorak, iyi işlenmiş
zihnimde kafası hiç kimsenin düşünemeyeceği kadar acayip şeylerle dolu kuru,
çelimsiz, çılgın bir çocuğun hikâyesinden başka ne anlatıla bilinirdi ki!
Üstelik bu hikâye insana hüzün veren gürültülerden başka bir şeyin duyulmadığı
rahatsız ve huzursuz günlerin geçtiği bir hapishanede hayat bulmak zorunda kalmışsa!”
Hey meşgul okuyucu,
bir sayfalık makaleye bile uzun görürsün. Bir tek sözcüğü bile bir iki harfe
indirgemiş hızlı hayatın yorgun bedeni; biraz duraksamak, bazen şairlere,
ressamlara, ilim adamlarına, sıradan halkın yaşayışına, doğanın yaşam döngüsünü
en iyi takip eden, çiçeklere, ağaçlara ve kuşlara zaman ayırmak gerekir; bir
parça zaman, sizi değerli meşguliyetiniz den ayırmadığı, koparmadığı gibi size
bir şey de kaybettirmez; biraz düşünür, belki de oyalanırsınız!”
Güven Serin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder