Sayfalar

5 Nisan 2014 Cumartesi

DOĞA YASASI VE RÜZGARIN SESİ


Kamera; Güven   Şile

"Hey aylak, hey meşgul okuyucu! " 



DOĞA YASASI ve RÜZGARIN SESİ

  Otuz yıllık kütüphane yolculuğum hep aynı çocuksu heyecan ile yeni bir keşif yapacak kâşif gibi, bugün, hangi kitabı-kitapları alacağım, hangi yazarın dünyasına konuk olup, ondan süzülen cevherleri kendi ovama akıtacağım düşüncesiyle kütüphanenin yolunu tuttum.

  Kütüphane sokağında keser sesleri, testere gidip gelmeleri ve taze bir talaş kokusu; ahşabın, zanaatin kokusu yayılıyordu etrafa. Yeni onarılan, eski ahşap binaların insana ve huzura yakışan görüntüleri ağır ağır, ortaya çıkmaya başladı. Bu sokaktan her gün geçsem, hiç bıkmayacağım biliyorum; bir senfoni orkestrasının sesleri gibi; testere, keser ve ahşabın toprak, çiçek, odun kokuları…

 Kütüphane dönüşü, güneşin bonkör ışıklarından biraz daha fazla yararlanmak için denize bakan tarafından Rokoczi Müzesinin hemen yanından ilerledim. Rüzgâr, ahşap binaları yalayarak, sanki onlarla sohbet ederek kendini belli ediyordu. Bu ses, sanki doğanın muhteşem yasasını; olmazsa olmaz olan, değişimi, yenilenmeyi ve döngünün yaşama akan biricik kuralını da hatırlatıyor; ölüm ve yaşam, birbirinden ayrılmaz iki parça…

 Haylaz olmanın en karlı tarafı, daima çocuk kalırsınız. Çocuk ve haylaz tarafımla rüzgarın sesini dinleye dinleye bir başka rüzgarı, bir esere imza atmış Cervantes’i ve büyük eseri Don Qujote’yi düşünmeden edemedim.

 Cervantes’in dünya klasiklerine armağan ettiği bu büyük eser, insanı, aklı, mizahı ve doğanın yasalarını hissetmek adına oldukça önemli. İşte o zaman, rüzgarı, yağmuru, fırtınayı, geceyi ve gündüzü, ölümü, yok oluşu bilerek yaşar ve yaşamın her türlü anından tat alırsınız; bazen, acı ve hüzün en zirve haliyle size seslense bile…

 Arif Dino bir gün Yaşar Kemal’e bir koli kitap hediye eder. Bu hediyelere oldukça sevinen Yaşar Kemal, kitap kolisini açınca şaşırır; çünkü içinde aynı kitaptan üç adet çıkar. Bu kitap, Cervantes’in Don Qujote romanından başkası değildir. Yaşar Kemal şaşırır ve Arif Dino bir yanlışlık yaptı sanarak, aynı kitaptan üç adet yolladığını söyler. Arif Dino;

“ Hayır, yanlışlık yapmadım, bu kitabın ne kadar önemli olduğunu anlatmak istedim; birine bıkarsan, diğerini oku!” der…

 Şimdi, bir fırtına gibi yağan bilgi karmaşası içinde bu kitabın girişinden, Cervantes’e ait bir seslenişi, doğa yasası gibi, içimizi ısıtan, üşüten ve bize yaşam hakkı sunan sözcüklerin bir kaçını sizlerle paylaşacağım;

  Aylak Okuyucu,
  Yemin etmiyorum ama inanman gerekin ki zihnimin çocuğu olan bu kitabın hayal edebilecek en güzel, en hoş, en alaycı, yapıt olmasını istedim; ama her varlığın kendi benzerini yaratmasını isteyen doğa yasasına karşı çıkmadım. Şu benim çorak, iyi işlenmiş zihnimde kafası hiç kimsenin düşünemeyeceği kadar acayip şeylerle dolu kuru, çelimsiz, çılgın bir çocuğun hikâyesinden başka ne anlatıla bilinirdi ki! Üstelik bu hikâye insana hüzün veren gürültülerden başka bir şeyin duyulmadığı rahatsız ve huzursuz günlerin geçtiği bir hapishanede hayat bulmak zorunda kalmışsa!”

 Hey meşgul okuyucu, bir sayfalık makaleye bile uzun görürsün. Bir tek sözcüğü bile bir iki harfe indirgemiş hızlı hayatın yorgun bedeni; biraz duraksamak, bazen şairlere, ressamlara, ilim adamlarına, sıradan halkın yaşayışına, doğanın yaşam döngüsünü en iyi takip eden, çiçeklere, ağaçlara ve kuşlara zaman ayırmak gerekir; bir parça zaman, sizi değerli meşguliyetiniz den ayırmadığı, koparmadığı gibi size bir şey de kaybettirmez; biraz düşünür, belki de oyalanırsınız!”

 Güven Serin 









 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder