21 Haziran 2024 Cuma

DİYARBAKIRLI ÇOBAN

 

İnternet

                                               DİYARBAKIRLI ÇOBAN

 Bazı olayları, sürekli gündemde tutup güncel olmaya yazgılıdır. Şöyle ki, artık kaybolan köy değerlerimizi, köy insanlarımızı ve köy çobanlarımızı bugüne ve yarına taşımak zorunda olduğumuzu ifade etmek isterim…

    Bu öyküyü birkaç kez dinledim. Erzurumlu Nasip Bey’den anlattıkça öykünün anlamını zihnimde defalarca yoğurdum. Çok basit bir insanlık olayı gibi görünse de,1970’li yıllarda yaşanan bu olayın kahramanı olan Diyarbakırlı Çoban’ın ismi caddelere, okullara verilmelidir düşüncesindeyim…

  Diyarbakırlı Çoban kimdir? Karakteri nasıldır, tam olarak bilmesek de onun koyunlarıyla dağlara, yaylalara, bayırlara çıktığı, kır yaşamı ile insan yaşamları arasında çok huzurlu ve derin bağlar kurduğunu düşünüyorum.

   O yıllar, yani 1970’li yıllarda bir savaş uçağımız Diyarbakırlı Çoban’ın koyunlarıyla yaylalarda olduğu, belki de ıslığın, kavalın ve yüce insan öykülerinin doğup öldüğü vakitlerde uçak arızalanarak yere düşmüş. Dinlediğim kadarıyla pilot son anda paraşütüyle atlayarak yaralı olarak kurtulmuş. Olay yerine koşan, ilk gelen, Diyarbakırlı Çoban olmuş.

  Düşen, yaralanan pilotu sırtladığı gibi en yakın yerleşim yerlerine ulaşıp, hastaneye kaldırılmasına yardımcı olmuş. Tabi ki o günün tek televizyon kanalı TRT bu olayı kayıt altına almak ve haberini yapmak için Diyarbakırlı Çoban ile röportaj yapmış…

  Soruyor TRT muhabiri Diyarbakırlı Çoban’a şu soruyu sorar:

—Düşen savaş uçağı pilotunu nasıl taşıdın? Çok zor olmadı mı? Gayretiniz çok büyük! Pilotu sırtında taşıyan Diyarbakırlı Çoban içinden geldiği, hissettiği gibi cevap verir:

—Hayır, hiç zor olmadı. Bizim gibi çobanlardan çok var. O göklerde uçuyor. Onlardan çok az var…

  Damıtılmış düşüncenin eyleme geçme hali böyle bir şey olmalı… Kadim toplumların, şehirlerin insanlarını görmeden, tanıyıp anlamadan dünyaları gezip görmenin büyüsü ve derinliği olur mu?  

   Günümüzden kırk elli yıl önce çobanlık yapan boldu. Bol olduğu, pilotların çok az ve zor yetiştiği için, çoban dediğimiz insan onu sırtında taşıyor; canla başla ve yüreğiyle…

   Ya şimdi? Bu diyarlarda çoban bulabilir miyiz? Ganoslar, Istranca, Ergene, Trakya’nın veya ülkemizin herhangi bir yerine gidip hayvancılık yapacağınızı söyleyin. Paranın çok olduğu ama çoban lazım; kaç para isterse vereceğim, diyerek bir duyuru yapın bakalım;

 “ Ben çobanım! Ben dağlardan, ovalardan, vadilerden, kuzulardan, koyunlardan, köpeklerden, hayvanların dilinden anlarım” diyen birisi çıkacak mı?

  Bol olanı onurlandırmaz, binlerce yıllık geçmişi birden hor görüp, ben değişeceğim, ben köyleri, tarımı azaltacağım derseniz, buna uygun politikaları yaşama geçirseniz, artık çobanın pilotlarımızdan daha az olduğuna şahitlik yaptığımız kıt zamanlardayız…

   Artık, dağlarda, yaylalarda, vadilerde yaralananları sırtlayacak çobanlarımız olmadığı gibi, meralarımızda, yaylalarımızda otlayan hayvanlarımız, o muhteşem çan sesleri, köpek sesleri de yoktur; tükenmenin eşiğine gelmiştir…

 Güven SERİN 

 

 

 

 


Hiç yorum yok: