Kamera; Güven Ganoslar Ardıç Ağacı
Sımsıkı yapışmış toprağa
Kamera; Güven HORA FENERİ
Gerçek ile düş arasında çok ince bir çizgi
ah görüldü ah görülecek;ah hissedildi,
ah hissedilecek vaziyette...
Kıyı Emniyet Müdürlüğüne minnetle;
nihayet onarıldı.
Kamera; Güven
Mürefte Yakınları;Karabatak sürüsü
en sevdikleri şey;haylazlık;benim gibi...
MÜRFETE TEPEKÖY
Ben,Yunus Usta,Köy insanı;Hasan Bey,
Bülent
Kamera; Güven Tepeköy Kilise
Dört Hak Din güya;her daim birbirini
alt etmekle meşgul insan ve insancıklar...
Kilise yakınında yaşayan Ümmügül Hanım
Kiliseden daha viran görünüyor;oysa
yaşı;73...Onun da beklentisi,acaba burada
hazine var mı?Komşuda pişer,bize de düşer!
Öyle inandırılmış insanımız;mucize öyle
bekletilmiş;tıpkı yüzyıllarca tanrılara
kurban adayan medeniyetler gibi;beklenti
her daim hiçliğe mahkum...
Kamera; Güven
Tepeköy yakınlarında ki Meşe Ağaçları
Arkalarında zeytinlikler,önlerinde deniz ve
adalar;gel gör ki bir rüya gibi geçer gider
insanlar nice hazine peşinde...
Kamera; Güven
Tepeköy Yakınlarında bağ
Bir başkasının,yabancının bağı,Yunus Usta
dayanamadı;budaması gereken küçük bağı
kaşla göz arasında budadı. Bülent ise figüranlık
yaptı.Marifetli insanların yaşamdan
aldığı haz;çoğunluk karşılık beklemez...
Kamera; Bülent
Tepeköy Yakınları;gündüz kampları gece kampı gibi
olmasa da,bir ateş muhakkak yakılıyor. Bir de manzaraya
tabi bir tepe...Mülkiyeti tüm evrene ait olan bu yerlerde
mülkiyetsiz,tapusuz sevmek;bir yudum şarap ile
kutsanma törenine katılmak;hiçbir din adamının
onayını beklemeden;mucizevi bir şey...
Kamera; Güven
Mürefte Yakınları;zeytinlikler ve deniz...
GANOSLAR’DA ŞENLİK VAR
Halk takvimine göre,
havaya, suya düşen cemrelerden sonra toprağa düştü düşecek olan cemrenin ayak
sesleriyle birlikte doğa da uyanmış. İnsanımız, insanlar olduğu gibi Kumbağ,
Yeniköy, Uçmakdere yeşilliklerine uzanmış.
İşin ilginç yanı, bu
bölgelerde kış, giderayak kışlığını da yapmış. Kumbağa’dan Yeniköy’e uzanan yolların,
tepelerin, yamaçların kenarında; yer yer, yarım ile bir metre kar yığınakları
var. Bir taraftan yüce beyazlık, ağır ağır toprağa süzülen hayat kaynağı, bir
taraftan gün yeli rüzgârına rağmen doğayı ve insanı ısıtan yüce güneş!
Aracına atlayan
doğanın kucağına koşmuş. Ganoslar-Işıklar Bölgesinde ki imkânların haddi hesabı
yok görünse de, en büyük sorun; buralara gelen güzel, mutlu insanlar tarafından
inanılmaz bir şekilde kirletilmesi.
İnsana dair alınacak
en önemli önlem, kirliliktir. Turizmin gelişmesi için de önemli engellerden birisi;
kirlilik…
Orman Müdürlüğünün
titiz çalışmaları tepelerde ki yeşil çam ağaçlarının gösteriye dönüşmüş
şölenleriyle ispata gerek görülmeyen bir panorama… Güzelliklerin ardı arkası
kesilmiyor; her dönemeç, ayrı bir şölen; beyaz karların, yeşille kavuşumu,
sevdası ve sevişmesi…
Yeniköy’e yaklaşırken,
karşıki tepede görünen köyün yalnızlığı, köy politikalarının yanlışlığını çok
güzel anlatıyor. Burada ki insanların niçin terk edip gittiğini anlatacak bir
tane inançlı, aklı başında bir açıklama yoktur. Yeniköy kar ve yeşil ile
destansı bir sessizlik içinde her zaman olduğu gibi kendi çağrısını yapıyor.
Uçmakdere kendi
zamanının uyanışı, kıpırtıları ve neşesi içinde; turizmin kıpırtılarını
hisseden esnaf, yöre insanı bin bir telaşı, heyecanı işletmelerine
yansıtmışlar. Her geçen gün gelişme, tatlı bir rekabet içindeler. Marifetleri
bir yana, işletmelerinde ki temizlik, birbirinden daha büyük olsun düşüncesiyle
gösterişli tabelaları, ustalıklarının önüne geçmiş derecede.
Ganoslar Diyarında
Şenlik Var. Baharın, yeşilin, dönüşümün, denizin; ardıçların, katırtırnakları,
ıhlamurların, adaçaylarının şenliği… Bu şenliğe çok fazla görmediğim yırtıcı kuşlar;
doğanlar, şahinler de katılmış. Hava akımlarını kanatlarıyla yoklayan,
yönlendiren, kimi süzülüş, kimi olduğu yerde bir uçurtma gibi sessizce duran
yörenin kuşları.
İlk durak; Hoşköy
HORA FENERİ. 2018 yılı içerisinde Kıyı Emniyet Müdürlüğü tarafından onarılan
Hora Feneri; şairleri, yazarları bekler gibi ona gelecek güzel insanları
bekliyor. Fener onarılmış onarılmasına ama turizme açılma zamanını tel
örgülerinin içinde bekliyor.
Nice zamandır Hora
Feneri ile başlayan dostluk, neredeyse birbirimizi anlama, dinleme aşamasına
geldi. Bu dostluğa katılan iki arkadaşım; Yunus Çakır ve Bülent Yorulmaz da bu kaplatışları,
nefes alışları duyan değerli insanlar.
Hora Feneri’nin
neşesi yerine gelmiş. Tepesine kurulmuş vaziyette; kar beyazlığında, Fransız
işçiliğinin Türk insanına emanetinin iki yüzüncü yaşını beklemekte. Bir isteği,
dileği var bizlerden;”Beni insansız bırakmayın” diyor. Yeterince rüzgârın
şarkılarını dinledim. Şimdi insanın, çocukların, neşenin de şarkılarını dinlemeliyim,
diye fısıltısı karıştı keşişleme rüzgârının içine.
Gaziköy,Güzelköy,Hoşköy,Mürefte;kısacası yöre insanlarının çoğunluğu
doğaya;tarla ve bahçelerine gelmişler. Zeytin fidanları budanıyor; ortaya çıkan
çalı çırpı temizleniyor, tel örgüler onarılıyor. Doğa ile birlikte insan da
kendine düşeni yapıyor.
Yol yordam sorduk;
Tepeköy’ün yolunu öğrendik. Tabelası olmayan yollardan; sağa ve sola zeytin
bahçelerinin olduğu tepelere doğru yöneldik. Tabiatla birlikte yeşilin her tonu;
zeytin ağaçlarının insan üzerinde ki olumlu, yatıştırıcı, huzur verici etkisini
hissettik.
Ganoslar-Işıklar
Bölgesi Tekirdağ insanı, ülke insanı için yüce yaratıcının ayrı bir hediyesi
olmalı! Deniz ve adalar; ışığın dansı, her an değişen pırıltısı eşliğinde,
büyük tonajlı yük gemilerine eşlik ediyorlar.
Yörede ki insanların
büyük çoğunluğu Türk insanının büyük çoğunluğu gibi; hayali bir zenginlik
peşinde! Buralarda bir düş var; “ Define Bulmak!” Ne yazık ki en büyük define
bir türlü fark edilemeden boşaldı birçok köy, kasaba…
Zeytin, Üzüm,
İpekböceği, Adaçayı, Ihlamur; bu bölgenin definesi olsa da, yanlış politikalar,
beceriksiz idareciler ve kolay pes eden çiftçiler tarafından bir yenilgiye
dönüştürüldü.
Zafer, kaçmayanların,
korkmayanların ve yenilikçilerin olacağı bellidir. Kolaya herkes gider. Mesele;
zor olana; Ganoslar gibi rüzgârın, doğa şartlarının her çeşidine göğüs germek
lazım…
Hoşköy de Tepeköy’ün
adresini sorduğumuz gencin bize yaklaşımı; “ Ağabey define arıyorsanız ben de
anlarım o işlerden. Adam lazımsa gelirim.”
Tepeköy’ü sormamız,
define arayıcı rolüne bürünmemize neden oldu. Bu gibi karşılaşmalar kim bilir
ne kadar fazla oluyor ki, gelen yabancıların neredeyse tamamına defineci
gözüyle bakılıyor. Hoşköy’de ki genç adam bizden ayrılırken son uyarıyı da
yaptı;” Tepeköy’de viran kiliseyi görmeye gidecekseniz, orada bir deli var,
dikkat edin. Hemen şikâyet ediyor.”
Bol rüzgârlı, Gün
Doğusunun çalım sattığı Tepeköy’e ulaştık. Suyu da rüzgârı gibi bol! Havası ve ışığı,
insanın iliklerine kadar işliyor. Viran Kiliseye gideceğimizi anlayan birkaç
aylak Tepeköy insanı; hemen define işinden söz etti. Hasan isimli bir kişi
cebinde ki el çizimi bir haritayı uzattı bana. Kayıtsız kaldığımı görünce
şaşırdı. Anladığım kadarıyla kolay yoldan para kazanmak, harita karşılığında
bir şeyler bekleme içindeydi. Zararsız bir beklenti…
Kilisenin dört
duvarı küçük bir kitabesi duruyor. Bugüne kadar yok sayılmış. Tekirdağ
Büyükşehir Belediyesi turizm politikası içinde olan Tepeköy, Kilise ve eski
haline getirilmeyi bekleyen çeşme… Kilisenin yakınlarında yaşayan Ümmügül Hanım
da beklentisi; kilise civarında hazine olup olmadığı üzerine…
Onların hazinelerine,
beklentilerine her zaman olduğu gibi, içimden, ilikler imden, genlerimden gelen
evrensel gülümseme ile cevap verdim. En büyük hazine o ana tanıklık ettiğimizin
farkında olmak. Bize ait olan bütün duyu organların farkında olmak, şanstan öte,
bir mucizevî zenginlik; hazine…
Güven Serin
2 yorum:
keyiflendim vallaa :)
Yarasın Deep:))
Yorum Gönder