Kamera; Güven Koç Müzesi-
Abdülcanbaz ve Turhan Selçuk; saygıyla...
O bir İstanbul beyefendisi. Haksızlığa, üç kağıtçılığa
karşı. Aynı zamanda dimdik ve sağlıklı; spor yapıyor.
İDMAN ZAMANI
Büyük boylu
sporlardan vazgeçtim. Her şeyi başka yerlere havale etmiş bizler, bedenimizi de
aynı yerlere bırakmışa benziyoruz. Çarşıda, caddede, hemen hemen her yerde
gördüğüm insanlar neredeyse üzerlerinde bir beden daha taşıyorlar.
Neden söz ettiğimi
anladınız; muhteşem kilolarımızdan! Beden içinde beden taşımanın zorluğunu
anlamak istiyorsanız, 5 kiloluk bir su bidonunu bir saat kadar taşımaya
çalışınız. Ne kadar ağır ve yok edici değil mi? Ya üzerimizde bir ömür boyu
taşıdığımız fazlalıklar! Tıpkı ruhumuzda taşıdığımız ön yargılar gibi değil mi?
Ne tabularımızdan, ne
kilolarımızdan kurtulma gibi niyetimiz var! Ama ben yine sesleneceğim. Yazının,
yazmanın sihirli gücü hatırına sesleneceğim kendine önem ve saygı veren güzel
insanlara.
Gün boyu hemen hemen
büyük çoğunluğumuz bir yerlere hapsoluyoruz; ofislere, iş merkezlerine,
araçlara, evlere, postanelere, çayhanelere… Sonuç; büyük sıkıntı ve stres…
Çaresi nedir peki? Haplar mı? Elbette hayır…
Çaresi, sabahtan
olmuyorsa akşama doğru yürüyüş yapmak; yürüyüşün yaratacağı dinginlik, yapılan
yarım saatlik idman, insanı başka bir şekilde düşündürmeye başlıyor. Bu konuda
yapılan yüzlerce deney var. Doğruluğun kanıtları hızla çoğalıyor. Yorucu geçen
günün sonunda iyi bir yürüyüş; bedeni yöneten aklı diri hale getiriyor.
Araştırmalar
gösteriyor ki beden idmanları sayesinde kan akışının çok daha iyi artması
sonucunda beynin can alıcı bölgesi olarak bilinen hipokampus (hafıza-yön bulma)
bölgesinin egzersiz sırasında son derece etkin hale gelmesidir. Bu yapının
içindeki sinir hücreleri çok daha hızlı çalışmaya başlıyor. Bu durumda kişinin
bilişsel işlevlerinde de bir gelişme meydana geliyor.
Hareketi her zaman
sevdim. Çocuk duygularla, oyun aşkıyla, tepeden vadiye, vadiden ovaya gitmenin
farklı sevdalarıyla sevdim… Biraz bilimden yararlanırsanız, bu muhteşem
dünyanın tamamıyla hareket sayesinde gök kubbenin bu büyük boşluğunda yol
aldığını görürsünüz. Eğer ki dünya dönmesini bir saniyeliğine durdurmuş olsa
hepimiz uzaya savruluruz. Uzayın o soğuk, o muhteşem boşluğu içinde soğuğun,
havasızlığın muazzam tükenişini yaşarız.
Yürüyüşlere, amatör
sporlara ilk başladığımda bana söylenen sözlerden birisi de şuydu; “ Ooo sen
hiç ölmesin arkadaş!” Bende şu cevabı vermiştim; “ Belki de çok genç ölürüm ama
aksıran, tıksıran, iki büklüm bir adam olarak değil arkadaş!”
Şimdi söz hipokampus
yani hafıza ve yön bulma bölgemizden açılmışken, bunca stres baskı
şehirlerimizde cirit atıyorken, sporun en basit olanına; yürüyüş ve hafif
koşulara; yani idmana bekliyorum sizi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder