Kamera; Güven Ganoslar-Tekirdağ
İnsan doğanın kendisidir. Doğanın işleyişi,
üreticiliği, değişime açlığı ve yaşam ile
uyumlu süreci insanın iradesi ile
birleşir.
Ortaya ürpertici derece güzellikler çıkar;
bütün mülkiyetleri içe sayan, ruhani bir
esintiyi yanında hisseden insan hiçbir
ölümün,kötülüğün, nefretin oyununa
gelmeden yaşam için yürür ve koşar...
Yaşam,yaşamak ve yaşatmak; bütün
kötülüklerden üstündür;bütün zamanlar
bu türküyü besteler ve söylerler...
CAN KAYIPLARI
Can kayıpları, bu ülke insanının duymaya alıştığı en önemli yaşam biçimleri haline gelmiştir. İsterseniz yüz yıl geriye inelim; Balkan Savaşları, Çanakkale Savaşı ve kısa bir süre sonra Kurtuluş Savaşı. Hepsi büyük bedeller; canlar ödenerek yapılmıştır.
Canla ödeme yapmak aynı zamanda cananları; anneyi, eşi, dostu, sevgiliyi de yokluğun içinde yok kılar. Zordur canını kaybetmiş güler yüzlü canan olmak; çok zor bir iştir. Alışıldık bir sürü nasihat duyarsınız; “ ölenle ölünmez… Onu kalbimizde yaşatacağız… O, ölmedi…” Duyduğunuz nasihatlerin çekiciliği kulağa hoş gelse de yüreğinizdeki ateşin soğumasına zaman vardır daha.
Dünya insanının savaşı hiç bitmeyecek; bu bellidir. Ne toprak kavgaları, ne petrol kavgaları ne de teknoloji alanında, ilim-bilim alanında yapılan savaşlar son bulacaktır; hepsi kendi yoluna devam ederken; nice insanı güzel canından, cananlarından edecektir.
İnsanın en büyük savaşı ilk önce kendisiyledir. Kendisinin ne halde olduğunu bilen insan, kendi savaşına hazırlanırsa diğer savaşlara da kafa tutabilir. Her zaman aklın öncülüğünde yapabileceklerini ve yapamayacaklarını; nedenler, niçinler sorgulanıp tatlı canımızı da yaşam içinde daha uzun yaşatma imkânlarına kavuşuruz.
İlk önce insandır; insan olmaktır insanın insanlık vazifesi… İnsan, her şeye doyabilir, her şeyden tiksinebilir zamanı gelince. Ama saygınlık, erdem, sevgi; hiçbir zaman doyulmayacak kadar güzel şeylerdir.
Gülinaz Çimen 82 yaşında bir kadın. Ellerini gökyüzüne kaldırmış dua ediyor. Artvin’de yaşıyor. Artvin’in eşsiz doğası, rüzgârı, yağmurları ile yıkanmış yıllar boyu. Doğaya uyumlu, doğayı sevmiş her insan gibi o da insanı; insanlığı insanın canını; yaşam hakkını sevmiş.
Her şeye fiyat biçersiniz de insana; insanın insan olmuş haline fiyat biçemezsiniz. Sanmayın ki her insanın ticaret eşyası gibi bir değeri vardır. Satın alınmayı, satılmayı kabul eden her insanın ruhsal durumu ve bulunduğu şartlar da iyi değerlendirilmeli. Eğitimi, görgüyü, erdemi, saygınlığı, sevgiyi tanımış evrenselliği vicdana yerleştirmiş hiçbir insanın borsa değeri yoktur. Sonsuza uzanan bir ederi vardır. Bir güzel söz, bir kahve, bir merhaba o insanın size katılmasını ve size “merhaba” demesine yeter de artar bile…
Gilinaz Çimen 82 yaşında güzel bir kadın. Ruhu Artvin’in doğası gibi rüzgârlı ve bol oksijenli! Gök bakışlarında insanın erdemi ile sesleniyor diğer insanlara; hem de büyük bir insanlık şiiri söyler gibi sesleniyor.
Gülinaz Çimen Hamın yaşadığı yerde yangın çıktı. Yedi ev, bir cami ve bir samanlık yandı. Yanan evlerden birisi de Gülinaz Çimen’in evidir. Yangın sona erince Gülinaz Çimen durum tespiti yaptıktan sonra can kaybı olmayınca toprak kokan ellerini göğe; evrene açılan büyük-sonsuz boşluğa kaldırıp sesleniyor;
“ acımız büyük ama çok şükür CAN kaybımız yoktur.”
Bir metre yer için, bir parça bez için canlara kıyıldığı bu güzel diyarda; evi, samanlığı gitmiş 82 yaşındaki Gülinaz Çimen’in hayat felsefesi; “ilkönce can” diyor. Canları kurtarmalı. Canlar yaşatılmalı ki yine el verilsin, emek harcansın, insanın insanlık yolculuğu gözyaşı, ağıtlardan uzak kalsın…
Yaşamı güzel kılan insanlar bu felsefeleri ile yaşam içinde hayat-ümit sunmaya devam edecekler. Kaldıkları yerden yıkılanı, yananı, talan edileni telafi etmeye çalışacaklar; hem de yürekleri ile.
Dünyadaki en zengin insan; hayatı kavrayıp kendi iç huzurunu, kendi krallığını diğer insanlara emir verme, baskı yapma olarak görmeyen insandır. Bilir ki her şeyin bir sonu vardır; bir yangın, bir sel, bir deprem hayatın tekrar başladığı yere sürükler. Yeniden efsaneler doğar ve o efsanelerin içinden yükselen yeni yeni insan toplulukları ırkların, milletlerin, dinlerin, madenlerin, teknolojilerin savaşını verir; sil baştan hep aynı güzel oyunlarla…
Nereye çıksam, kiminle konuşsam bol nasihat, bol fikir duyuyorum. Bildik, emek harcanmamış tekrarlanan eskimiş, miadı geçmiş ve içinde insan olmayan fikirler. Aslında bu fikirler bir düş bile değil ama iyi niyetli bakarsak bir düş diyelim! Herkes kendi düşünü kursun; kendi zenginliğini, kendi özgürlüğü, kendi krallığını…
Fakat yaşamımızı düşlerle renklendirirken, ağıtların, korkuların, yalan ve talanların içinden böyle sıyrıldığımızı düşünürken, Maksim Gorgi’nin bir sözüne de kulak verip onu düşlerimizi aralayacak bir anahtar olarak da kabul etmemiz bize zarar vermez diye düşünüyorum.
“Eğer hepimiz yalnız düş kurmayla uğraşırsak, yaşamın güzel olmasını kim sağlayacak?” diye hatırlatmada bulunuyor Gorgi.
Elbette Artvin’de yaşayan 82 yaşındaki Gülinaz Çimen’ler savunacak; bu insanlar evrensel buyruklarla yaşamı güzel kılmaya çalışan gönüllüler ordusudur.
GÜVEN SERİN
2 yorum:
Hayat geçici, önce insan olmalı!..insan 'insan olabilmeli!'..ve insanca bakabilmeli hayata, yaratana-yaratılana!..
Şimdi o gönüllüler ordusuna ne çok ihtiyacımız var bizim!..
Bugün okuduğum en anlamlı yazı idi!..Güzel bakan yüreğinize sağlık Güven Bey..
Esenlikler dilerim...
Günaydın Esmir. Güzel bir gün ve ümitleri kaybolmamış bir insanın gönüllüler ordusu kurma isteği; kesinlikle ve acilen... Dünya ormanları, dereleri, ırmakları elbet ama bir tek ağaç, çiçek ve kendi kapımızın önü ile başlayıp merhaba, diye seslenişleri çoğaltmalı... Yoksa hayat anlamsızlaşıyor; zaten bütün bu büyük hoyratlıklar anlamsızlaşan hayatın doğurduğu ucube evlatlar değil mi?
Gönüllüler Ordusu, ilk yürüyüşlerine bulundukları yer neresi olursa olsun, yapacakları katkı en küçük bile olsa, yeter ki doğa ile uyumlu, içinde sevgiden bir kırıntı taşısın...
Teşekkür ederim.
Yorum Gönder