12 Mart 2018 Pazartesi

DÜNYANIN ÖYKÜLERİ




  DÜNYANIN ÖYKÜSÜ
---------------------------------

   Elimde bir dergi; içinde onlarca öykü… Basım yılı 2012;geçen yıl İlyas Beyle misafir olduğumuz kurumda vermişlerdi. O gün, bugün derken geçmiş zaman. Kenarda bekleyen dergiler iç sıkılmadan, öylesine elime alacağım güne kadar beklediler.

  Yanıma alıp olmamakta tereddüt ettim. Sanki binlerce öykü okumuşum, öykünün mayasını, erdemini, doygunluğunu yaşamışım gibi; yorgun, anlamsız tembel bir tereddüt…

  Hâlbuki birkaç öykücü say deseler kaç öykücü sayabilirdim? Sait Faik, Orhan Kemal, Haldun Taner; o kadar… Tam manasıyla onları bile analiz etmeden okuyup geçtim. Yaşadığımız yer, çevre; bizleri düşünmeye, kritik yapmaya, daha da ileri getirmeye meraklı değil. Hiç değil! Katiyen; umurunda bile değil çevremizin; öyküler, şiirler, şairler, yazarlar üzerine yapılacak kritikler…

  Varsa yoksa tüketim… Yeni araç edinme, pahalı ve büyük evlere sığınma. 200 metrekare evde oturanlar bile kullandıkları gerçek alanın 50 metre kareyi geçmediğini bilirler ama bu da başka bir açlık…

  Sonunda, eğile büküle Dünyanın Öyküsü isimli dergiyi akşam için cafe de marin de okumak için yanıma aldım. Cafenin rahat koltukları, denize birkaç adım uzaklığı, gecenin saf sükûtu, mekânın tempolu müzikleriyle yoğunlaşmaya çalıştım derginin öykücülerine, kritiklerine.

  Vitesi atmış bir araç gibi; oradan oraya savruldum sessizce. İçimde ki ses, tembellik, üşengeçlik, tatminsizlik bir şeylerin yanlış olduğunu biliyordu. Bu sayfalar bitmeden, sona gelmeden bir şeyler bulmam gerektiğini seziyordum sezmesine; göz ucuyla çevirdiğim yapraklar 64.sayfaya kadar geldi.

 En sonunda beni durduran şair Şükrü Erbaş oldu. Öyle bir şiir, analiz ki; zamanları savuruyor nazikçe. Ardından da Adnan Binyazar’ın şairler üzerine deneyimleri, gözlem ve kritikleri…

  Şükrü Erbaş, tecrübe, ruhuyla ve her sanatçıda olması gereken sezgilerle dokunmuş mısraların teline, sözcüklerine;

Orada hayalet bir değirmen
Nazlı buğday başakları, dua, bekleyiş
Rüzgârları soyunmuş parmak sular
Terli bir gökyüzü, can sıkıntısı, ağır zaman
İçine bağıran bir adam
Nereye büyüyeceğini bilmeyen çocuklar
Etekleri yaz bahçesi bir kadın

 Güven Serin 


4 yorum:

Ebemkuşağı dedi ki...

Güzel bir dergiymiş anlaşılan. Vakti gelince okunmuş. Emeğinize sağlık...

GÜVEN SERİN dedi ki...

Teşekkürler;yazılı basın hızla elektronik olana evrilirken,elimde tuttuğum ağacın,yaprağın,insanın,insanlığın seslerini,izlerini dinleyin,yanı başlarına notlar almak,çizikler yapmak;yaşamsal bir şey;kıvılcım...

https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=7374168482621215247#usersettings dedi ki...

YAŞAMAK YAŞADIĞIN ŞEYDİR...

''Orada hayalet bir değirmen
Nazlı buğday başakları, dua, bekleyiş
Rüzgârları soyunmuş parmak sular
Terli bir gökyüzü, can sıkıntısı, ağır zaman
İçine bağıran bir adam
Nereye büyüyeceğini bilmeyen çocuklar
Etekleri yaz bahçesi bir kadın''



Nasıl da inceden inceye titretiyor, iç odalarına davet ediyor. İçinde ki menzili ''Etekleri yaz bahçesi bir kadın''la yeni/den buluşturuyor...

#OlcayKasımoğlu



GÜVEN SERİN dedi ki...



Teşekkürler;değerli bir çalışma...