DÜNYANIN ÖYKÜSÜ
---------------------------------
Elimde bir dergi;
içinde onlarca öykü… Basım yılı 2012;geçen yıl İlyas Beyle misafir olduğumuz
kurumda vermişlerdi. O gün, bugün derken geçmiş zaman. Kenarda bekleyen
dergiler iç sıkılmadan, öylesine elime alacağım güne kadar beklediler.
Yanıma alıp olmamakta
tereddüt ettim. Sanki binlerce öykü okumuşum, öykünün mayasını, erdemini,
doygunluğunu yaşamışım gibi; yorgun, anlamsız tembel bir tereddüt…
Hâlbuki birkaç
öykücü say deseler kaç öykücü sayabilirdim? Sait Faik, Orhan Kemal, Haldun
Taner; o kadar… Tam manasıyla onları bile analiz etmeden okuyup geçtim.
Yaşadığımız yer, çevre; bizleri düşünmeye, kritik yapmaya, daha da ileri
getirmeye meraklı değil. Hiç değil! Katiyen; umurunda bile değil çevremizin;
öyküler, şiirler, şairler, yazarlar üzerine yapılacak kritikler…
Varsa yoksa tüketim…
Yeni araç edinme, pahalı ve büyük evlere sığınma. 200 metrekare evde
oturanlar bile kullandıkları gerçek alanın 50 metre kareyi
geçmediğini bilirler ama bu da başka bir açlık…
Sonunda, eğile
büküle Dünyanın Öyküsü isimli dergiyi akşam için cafe de marin de okumak için
yanıma aldım. Cafenin rahat koltukları, denize birkaç adım uzaklığı, gecenin
saf sükûtu, mekânın tempolu müzikleriyle yoğunlaşmaya çalıştım derginin
öykücülerine, kritiklerine.
Vitesi atmış bir
araç gibi; oradan oraya savruldum sessizce. İçimde ki ses, tembellik,
üşengeçlik, tatminsizlik bir şeylerin yanlış olduğunu biliyordu. Bu sayfalar
bitmeden, sona gelmeden bir şeyler bulmam gerektiğini seziyordum sezmesine; göz
ucuyla çevirdiğim yapraklar 64.sayfaya kadar geldi.
En sonunda beni
durduran şair Şükrü Erbaş oldu. Öyle bir şiir, analiz ki; zamanları savuruyor
nazikçe. Ardından da Adnan Binyazar’ın şairler üzerine deneyimleri, gözlem ve
kritikleri…
Şükrü Erbaş,
tecrübe, ruhuyla ve her sanatçıda olması gereken sezgilerle dokunmuş mısraların
teline, sözcüklerine;
Orada hayalet bir değirmen
Nazlı buğday başakları, dua, bekleyiş
Rüzgârları soyunmuş parmak sular
Terli bir gökyüzü, can sıkıntısı, ağır zaman
İçine bağıran bir adam
Nereye büyüyeceğini bilmeyen çocuklar
Etekleri yaz bahçesi bir kadın
Güven Serin
Güzel bir dergiymiş anlaşılan. Vakti gelince okunmuş. Emeğinize sağlık...
YanıtlaSilTeşekkürler;yazılı basın hızla elektronik olana evrilirken,elimde tuttuğum ağacın,yaprağın,insanın,insanlığın seslerini,izlerini dinleyin,yanı başlarına notlar almak,çizikler yapmak;yaşamsal bir şey;kıvılcım...
YanıtlaSilYAŞAMAK YAŞADIĞIN ŞEYDİR...
YanıtlaSil''Orada hayalet bir değirmen
Nazlı buğday başakları, dua, bekleyiş
Rüzgârları soyunmuş parmak sular
Terli bir gökyüzü, can sıkıntısı, ağır zaman
İçine bağıran bir adam
Nereye büyüyeceğini bilmeyen çocuklar
Etekleri yaz bahçesi bir kadın''
Nasıl da inceden inceye titretiyor, iç odalarına davet ediyor. İçinde ki menzili ''Etekleri yaz bahçesi bir kadın''la yeni/den buluşturuyor...
#OlcayKasımoğlu
YanıtlaSilTeşekkürler;değerli bir çalışma...