Bir rüyadır hayat;biz ispatlamaya çalıştıkça
daha da derine kaçan bir rüya...
KIZIM AVUKAT OLDU
Orta yaşlı kadın ile
yaşlı bir efendi konuşuyor Tekirdağ’ın altyapısının yenilendiği, çamur ve tozun
her yana sıçradığı caddenin köşeciğinde.
İnsanlar hiç durmadan
akıyorlar; araçlar gibi; sular seller gibi; evrenin galaksileri gibi…
Hayat Bir Rüyadır,
Calderon De La Barca ’nın
eserinde kadın ile erkek karakterler arasında geçen bir konuşma;
“ Yeni yeni dertler çıkıyor karşımıza.” Derken kadın
karakter, “ Yeni yeni korkular da!” diye cevap verir erkek karakter.
Bu makaleyi yazan
karakter ise yeni yeni sevinçleri de hatırlatıyor; yani sevinin; en küçük
kırıntının, sabahleyin yüzünüze vurduğunuz bir avuç suyun bile ne büyük nimet
olduğunu içtenliğin en hakiki şükranıyla göstermek zor olmamalı…
Gelelim
Tekirdağ’ımızın iki karakterine; yaşlı adamla, orta yaş aralığında olan kadına.
En son sözü şu olmuştu;
“ KIZIM AVUKAT OLDU!” Sanırım yaşlı adamın şaşkın ve imrenen
bakışlarını sezdi ki, ardından güzel, hokkalı bir gülüş yaptı.
Elbette kızının
avukat olması kutlanacak bir şey. Bu gülüş, bu kocaman mutluluk da bunu
anlatıyor olabilir. Üstelik adalet dağıtacak. Hakkın peşinde koşacak! Zor bir
yürüyüş avukat olmak; insanın ruhu, açlığı ile tokluğu arasında ki ince
çizginin zorluğu, belki de mesleklerin en zor olanlarından bir tanesi.
Büyüklerin; yani;
eş-dost, bir an önce ZENGİN olmanı ister, adalet peşinden koşmandan önce… Nasıl
olsa bir şekilde adalet bulunur, dağıtılır düşüncesi hep vardır saygı değer
toplumumun inancında.
Kızının avukat
oluşunu, muhteşem bir zafer gülüşüyle anlatmaya çalışan kadın, yaşlı adamın
ayaklarını yerden kesmedi. Yaşlı adam, sesinde bir değişim olmadan, ailenin
diğer fertlerinin sağlık, sıhhat durumlarını sordu.
Kadının ise
aklı-fikri kızındaydı. Yani avukat olan kızında… Ne güzel bir meslek… Cübbesiyle,
hâkimin karşısına dikilip, suçlanan insanları ipe verip ipten alışıyla; her
zaferin maddi ödülü büyük olurken, içinde sıkışmış, bir yerlerde kalmış olan
adaletin çırpınarak tekrar yüzeye çıkması; ne büyük bir karışım; çeşitleme…
Tam da Calderon De La Barca ’nın günümüzden 380 yıl
önce yazdığı eserde ki karakterlerin söz ettikleri, yeni yeni dertler, korkular
anlayışı gibi! Yeni yepyeni mutluluklar, sevinçler ve zaferler; aynı zamanda
yeni, çok yeni KORKULARI da beraberinde getiriyor. Kör olası felek; insanı
zengin ederken korkulara bulamasa olmaz mı, diye düşünmeden de edemiyor insan…
Sanatçının 380 yıl
önce kaleme aldığı eserinde bir başka karakter seslenir bize;
“ Allah’ım suçum ne? Yoksa doğmak mı? Evet doğmak!
İnsanoğlunun en büyük cinayeti! Ama benim bunda günahım ne?”
Yeni yağmış yağmurun
yerleri ıslatıp, tozu çamura dönüştürmüş haline titiz bir saygı içinde, kızı
avukat olan kadının ve etkilemek istediği yaşlı adamın yanından sahile doğru
aktım; en sevdiğim yöne; Arkeoloji Müzesinin mimari yapısının bahçeli, çiçekli
diyarının yanından; ahşap binaların olduğunu düşüne düşüne…
Calderon De La Barca da düşünerek,
irdeleyerek yazdığı eserinde Hayat Bir Rüyadır eserinde 380 yıl önce, bugüne
anlatır;
Hayat dediğin nedir?
Gelip geçici bir yanılsama.
Bir gölge oyunu, bir düzmece!
En yüce sayılanın bir değeri yok.
Çünkü bir rüyadır hayat.
Bir rüya, rüyadır sadece.
Kızı avukat olan
gerçeğin içinde, şimdinin zamanındaydı henüz. Onun sesi de birazdan bir rüya
gibi geride kalacak. Kızı ise avukat oldu, cübbesini giydi. Yüce mahkemenin
huzurunda hâkimlerin karşısına dikildi. Hak, adalet aramanın hukuk bilgileriyle
“Adalet Mülkün Temelidir!” anlayışına ters düşmemek ile çevresinin bir an önce
zengin olup, “Avukat “ gibi yaşamasını isteyecekler; kahkaha, gülüşler içinde;
Akan nehirler, ırmaklar, dereler gibi; on bin yılda bir yer
değiştiren denizler, karalar gibi; akacak nice insanın yaşam serüvenleri…
Nice kral, nice
zafer; şimdi tarihin sarı, soylu sayfalarında bir rüya değil mi? Hangisi tam
olarak gerçeği; yakaladıkları büyük mutluluğu, gücü, zenginliği dondurup ebedi
bir saltanat sürüyorlar?
Bütün bu yaşananlar,
kaybedişler, kazanışlar bir rüya olmasın sakın!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder