21 Nisan 2016 Perşembe

KIZIM AVUKAT OLDU


Bir rüyadır hayat;biz ispatlamaya çalıştıkça
daha da derine kaçan bir rüya...


KIZIM AVUKAT OLDU


  Orta yaşlı kadın ile yaşlı bir efendi konuşuyor Tekirdağ’ın altyapısının yenilendiği, çamur ve tozun her yana sıçradığı caddenin köşeciğinde.

 İnsanlar hiç durmadan akıyorlar; araçlar gibi; sular seller gibi; evrenin galaksileri gibi…

 Hayat Bir Rüyadır, Calderon De La Barca’nın eserinde kadın ile erkek karakterler arasında geçen bir konuşma;

“ Yeni yeni dertler çıkıyor karşımıza.” Derken kadın karakter, “ Yeni yeni korkular da!” diye cevap verir erkek karakter.

  Bu makaleyi yazan karakter ise yeni yeni sevinçleri de hatırlatıyor; yani sevinin; en küçük kırıntının, sabahleyin yüzünüze vurduğunuz bir avuç suyun bile ne büyük nimet olduğunu içtenliğin en hakiki şükranıyla göstermek zor olmamalı…

  Gelelim Tekirdağ’ımızın iki karakterine; yaşlı adamla, orta yaş aralığında olan kadına. En son sözü şu olmuştu;

“ KIZIM AVUKAT OLDU!” Sanırım yaşlı adamın şaşkın ve imrenen bakışlarını sezdi ki, ardından güzel, hokkalı bir gülüş yaptı.

  Elbette kızının avukat olması kutlanacak bir şey. Bu gülüş, bu kocaman mutluluk da bunu anlatıyor olabilir. Üstelik adalet dağıtacak. Hakkın peşinde koşacak! Zor bir yürüyüş avukat olmak; insanın ruhu, açlığı ile tokluğu arasında ki ince çizginin zorluğu, belki de mesleklerin en zor olanlarından bir tanesi.

 Büyüklerin; yani; eş-dost, bir an önce ZENGİN olmanı ister, adalet peşinden koşmandan önce… Nasıl olsa bir şekilde adalet bulunur, dağıtılır düşüncesi hep vardır saygı değer toplumumun inancında.

 Kızının avukat oluşunu, muhteşem bir zafer gülüşüyle anlatmaya çalışan kadın, yaşlı adamın ayaklarını yerden kesmedi. Yaşlı adam, sesinde bir değişim olmadan, ailenin diğer fertlerinin sağlık, sıhhat durumlarını sordu.

 Kadının ise aklı-fikri kızındaydı. Yani avukat olan kızında… Ne güzel bir meslek… Cübbesiyle, hâkimin karşısına dikilip, suçlanan insanları ipe verip ipten alışıyla; her zaferin maddi ödülü büyük olurken, içinde sıkışmış, bir yerlerde kalmış olan adaletin çırpınarak tekrar yüzeye çıkması; ne büyük bir karışım; çeşitleme…

 Tam da Calderon De La Barca’nın günümüzden 380 yıl önce yazdığı eserde ki karakterlerin söz ettikleri, yeni yeni dertler, korkular anlayışı gibi! Yeni yepyeni mutluluklar, sevinçler ve zaferler; aynı zamanda yeni, çok yeni KORKULARI da beraberinde getiriyor. Kör olası felek; insanı zengin ederken korkulara bulamasa olmaz mı, diye düşünmeden de edemiyor insan…

 Sanatçının 380 yıl önce kaleme aldığı eserinde bir başka karakter seslenir bize;

“ Allah’ım suçum ne? Yoksa doğmak mı? Evet doğmak! İnsanoğlunun en büyük cinayeti! Ama benim bunda günahım ne?”

 Yeni yağmış yağmurun yerleri ıslatıp, tozu çamura dönüştürmüş haline titiz bir saygı içinde, kızı avukat olan kadının ve etkilemek istediği yaşlı adamın yanından sahile doğru aktım; en sevdiğim yöne; Arkeoloji Müzesinin mimari yapısının bahçeli, çiçekli diyarının yanından; ahşap binaların olduğunu düşüne düşüne…

 Calderon De La Barca da düşünerek, irdeleyerek yazdığı eserinde Hayat Bir Rüyadır eserinde 380 yıl önce, bugüne anlatır;

Hayat dediğin nedir?
Gelip geçici bir yanılsama.
Bir gölge oyunu, bir düzmece!
En yüce sayılanın bir değeri yok.
Çünkü bir rüyadır hayat.
Bir rüya, rüyadır sadece.

 Kızı avukat olan gerçeğin içinde, şimdinin zamanındaydı henüz. Onun sesi de birazdan bir rüya gibi geride kalacak. Kızı ise avukat oldu, cübbesini giydi. Yüce mahkemenin huzurunda hâkimlerin karşısına dikildi. Hak, adalet aramanın hukuk bilgileriyle “Adalet Mülkün Temelidir!” anlayışına ters düşmemek ile çevresinin bir an önce zengin olup, “Avukat “ gibi yaşamasını isteyecekler; kahkaha, gülüşler içinde;

Akan nehirler, ırmaklar, dereler gibi; on bin yılda bir yer değiştiren denizler, karalar gibi; akacak nice insanın yaşam serüvenleri…

  Nice kral, nice zafer; şimdi tarihin sarı, soylu sayfalarında bir rüya değil mi? Hangisi tam olarak gerçeği; yakaladıkları büyük mutluluğu, gücü, zenginliği dondurup ebedi bir saltanat sürüyorlar?

 Bütün bu yaşananlar, kaybedişler, kazanışlar bir rüya olmasın sakın!


 Güven Serin 





Hiç yorum yok: