YEDİNCİ SANAT, YEDİNCİ MÜHÜR
Güzel sanatlara,
resim, mimari, dans, şiir ve müzikten sonra katılan yedinci sanat dalı
sinemadır.
Yedinin gizeminden
midir bilinmez, sinema altı sanat dalını da içinde barındırır. Görselliğiyle,
sesleri, konularıyla, zanaat sanata dönüşmüşse kahrolası yaşamı bataklıktan
kurtarma, yaşamın her evresinde yepyeni heyecanları, eskinin de birikimi
üzerine inşa etme şansı yakalaya biliriz.
Sinema; o büyülü perde;
şimdi şık mekânlara, bol reklâm öncesi tüketim kışkırtmalarına önayak olsa da,
içimizde tamamlanmamış bilincin de üst, tampon, besin olarak kullanacağı
yedinci sanat dalı.
Yedinci Mühür de
sinemanın bir parçası. İsveç doğumlu sanatçı İngmar Bergman’ın 1957 yılında
yönettiği siyah beyaz film. Film olmaktan öte, aç olan insan ruhuna, bütün duyu
organlarından akmayı bekliyor.
Yaşamın düzenbazlığı
karşısında kendi bilincimizi, duruşumuzu tam olarak değerlendirmediğimiz
durumlarda bitmeyen hayal kırıklıkları hiçbir zaman peşimizi bırakmıyor.
Bırakmayacak ta…
Tıpkı; ölüme herkesin
inanıp, kendi ölümüne bir türlü inanmadığı gibi…
Yedinci Mühür filmi
ölüm ile satranç oynayan şövalyenin diyaloglarıyla başlıyor;
Kimsin? Ben ölümüm!
Benim için mi geldin? Evet. Hazır mısın? Bedenim korkuyor, ben değil.
Ölüm, görevini yapmak
üzeridir; üzerinde ki siyah giysi; karanlığı, hiçliği, yerin altını; uzayda ki
simsiyah kara delikleri anlatsa da, şövalyenin bir planı vardır. Ölüme
seslenir;
Bir dakika! Hep öyle derler! Satranç sever misin? Nereden
bildin! Ve süre kazanmayı amaçlayan şövalye ölüm ile satranç oynamaya başlar.
İyi oyuncudur…
Bergman’ın sanatı;
sineması avucumuzda ki bir yudum yaşamı anlatmaya çalışır. Henüz yaşam sona
ermediyse, süreyi uzatma ihtiyacı duyuyorsak; yaşamın anlamsızlığını anlamlı
hale; sonun katlanılır bir hoşluğa dönüşmesine belki pencere, kapı; belki
yepyeni başlangıç…
Pisagorculara göre 7,
tek sayı ve erkektir. Uğuru temsil eder. Antik çağlar, dünyanın yedi
harikasından söz eder… Haftanın günleri yedidir. İncil’e göre kuzu ‘7’ mühürü
açtığında gökyüzünü sessizlik kaplayacakmış. Kıyamet alameti… Sonra, yedi melek
yedi borazanı çalmaya hazırlanacak…
Kur’an-ı Kerime
göre Allah Yeri ve Göğü ‘ 7’
tabaka halinde yaratmış. Kur’an-ı Kerim cehennemin 7 kapısı olduğunu
belirtiyor.
Yedi evrensel sanat,
müzikte yedi adet nota vardır. Eski Mısır’da Güneş Tanrısı Ra yedi ruhludur. Dünyada
yedi kıta bulunur.
Peki, ama dostlarım;
yedi katmanlı göğün yeryüzünde yaşayan sizlerin anlamlı, kültüre dönüşmüş kaç hikâyesi
vardır? Yedinin hikâyesi saymakla bitmez. Nice insanın ise, göstermelik
oluşumlardan, kavga, gürültü, kirli bilgi, görüden öte geçmeyen yaşam sanatının
yediden öte olduğu gerçekken; bizler illa bulunduğumuz yeri bataklığa mı
çevirelim?
Bir ressam kilisenin
duvarlarına resim çizer. Yanına yaklaşan şövalye hayretle sorar;
O da ne öyle? Ölümün
dansı! Bunları niye çiziyorsun? İnsanlara ölümü hatırlatmak için. Bu onları
mutlu etmez. Niye hep mutlu olsunlar ki! Niye biraz da korkmasınlar? O zaman
resmine kimse bakmaz. İnan bana bakarlar; bir kafatası çıplak bir kadından daha
ilginçtir. Onları korkutursan düşünürler! Düşündükçe daha da korkarlar. Sonra
da rahiplerin kollarına koşarlar. Bu beni ilgilendirmez!
Sen sadece ölümü
çiziyorsun. Ben olanı çiziyorum. Başkaları ne yaparsa yapsın! Kim bilir sana
nasıl küfredecekler!
“ Güneş halen tepede!
İşte elim; oynata biliyorum. Ve ben şövalye; ölümle oynuyorum.”
Konu-komşu, akraba girdabını bir kenara bırakıp, bizi esas
yenecek olan ölümle satranç oynamaya ne dersiniz? Zaman denen şeyin,
zamansızlığa ve sanatın bütün dallarına dokunmaya ihtiyacı vardır. İnsanın
ruhuyla dokuduğu her şey; bilince yepyeni oyun taktikleri öğretebilir…
Güven Serin
2 yorum:
Sevgili Güven;
Her sanat yapıtının içinde, insanoğlunun yaşamla bir hesaplaşmasının bulunduğu söylenebilir. Hayatı sanat yoluyla anlama çabası, bireylerin ve toplumların gelişmesi yolunda temel ivmelerden biri olmuştur.
Hepimizin içinde, ortaya çıkmak için belirli koşulları bekleyen mucizeler vardır ve her insanın yaşamı, onu kendine götüren bir yol denemesidir.
''Yedinci mühür'' insanoğlunun kendi gerçeğiyle yüzleşmesidir aynı zamanda Bütün bunlara bakınca ölümün olduğu bu dünyada, yarın diye bir şey yok aslında, yarın bizim düşlerimiz ve umut ettiklerimizdir.
Sevdiklerimize dokunmadıktan sonra, bütün yaşadıklarımız hayaldir aslında.
''Zaman denen şeyin, zamansızlığa ve sanatın bütün dallarına dokunmaya ihtiyacı vardır. İnsanın ruhuyla dokuduğu her şey; bilince yepyeni oyun taktikleri öğretebilir.'' Neden olmasın sevgili dost..
Olcay
Teşekkür ederim. İnsanın insanlık sürecinde var ettiği sanat dalları;insanın kılcal damarları kadar geniş,gizemli ve gerekli...
Yorum Gönder