Kamera; Güven Kıyı Köy-Kırklareli
İnsanın nazik eli doğanın doğallığına
dokunmadığı zaman tabiat da kendi
bayramını yaşıyor; coşuyor,çocukça
heyecanlanıp hayaller kuruyor.
BAYRAM DEDİKLERİ
Adına ister Şeker,
Ramazan, Kurban Bayramı, ister başka bir isim verin; eğer ki bayramı bayram
yapan coşkuyu, neşeyi, sevgiyi, özlemi yitirmişse adı bayram olsa da kendi
bayram değildir artık.
Bayramlar da
toplumlar gibi değişime mecburdur. Belli kalıbı sıkıştırılmış bayramlar,
belediyeler, özel kuruluşlar, dernekler, vakıflar ve devlet tarafından faydaya,
huzura, eğlenceye dönük destek görmediği sürece halkın kıyımına uğrarlar. İşte
bir bayram daha geride kaldı. Anılarla, hatıralarla, yolda yaşanan trafik
çileleriyle geride kaldı. Bir sürü fotoğraflar çekildi, insanlar ziyaret
edildi. Hatırlanacak anlar, neşeden çok hüzün, coşkudan çok burukluk.
Neden acaba?
Toplumların değişen iç coşkuları yarım yamalak uygulanan hükümet programları,
kırılan, dökülenleri tamir edecek terzilerin; psikologların yeterli sayıda
olmayışı, teknolojik değişimin muhteşem kapital hareketleriyle birlikte
bireysel yaşam ve o bireysellikten tat almak, topluluğun güzel birleşimlerini,
kucaklaşmalarını, sunulan bayram tatlılarını, hoş sohbetlerini şimdilik bir
kenara itti.
Benim bildiğim
insan, insanlığı neşelendirmek için en hakiki hüzünlerden bile güzel şeyler
çıkarır ortaya. Ama ne hazindir ki savaş ve göç sanatlarını, halı ve çömlek
sanatlarını yücelten atalarımız yerleşik düzenlerin şehircilik sanatını
çıkaramamış ortaya. Güzel bayramlar çıkarmış ama bayramları güncelleyen,
koruyan yeterli sayıda kurum-kuruluş çıkmamış… Hâlbuki gelişen teknoloji
insanın emrinde olduğu kadar, bayramların da emrindedir. Bayramlara katılacak
çeşitli katkılar, eğlenceler sayesinde en hakiki hüzünler bile geçici olarak
saf dışı kalır.
Şimdi sormak lazım;
gittiğiniz gördüğünüzü, uğradığınız yerde kaç insanın yüzü gülüyor, gönlü
bayram telaşı içindeydi. Hoş geldin karşılamalarının kaçı gerçekten de doğal
gülümsemeler içindeydi? Sorarım?
Şeker ve Ramazan
Bayramlarını, Kurtuluş Savaşımızı, Cumhuriyet Bayramını sadece tatil olarak
tatil düşüncesine indiren ve uzaklara seyahat ile bütünleştiren felsefelerin,
uygulayıcıların artması yine soylu sermayenin güzel yüzü adınadır.
Bayram deyince
sevgiyi, eğlenceyi, coşkuyu ve barışı göremiyorsam, gittiğim her yerde
burukluk, kırgınlık; kendi aile içinde bile birbirine küsmüş insanların haklı
sebeplerini dinliyorsam o bayram, bayram olmaktan çıkmıştır artık. Güzel bir
gösteri de değildir. Kötü bir rol yapma, çirkin bir sanattır artık.
Nerede O Eski
Bayramlar! Sözcüklerine, eskinin nurlu yüzlerine sığınmayın sakın. Hiçbir şey
ne eksik ne fazladır. Ne eskinin şartları bugün, ne de bugünün şartları eski
gibidir. Eskiyi yaşatmak, tarih ile anılar ile hatıralar ile toplum ile barışık
olmaktır. Yeniliği eskinin dostluğuna yöneltmektir de aynı zamanda. Ama eski
ile yanıp tutuşurken, yeniye hiçbir katkı yapmazken, kendi sokağını pislik
içinde tutarken; eskinin güler yüzlü bayramlarına özlem duymanız gerçek bir
budalalıktan ibarettir.
Bıkmadan
söyleyeceğim ve yazacağım; dünya ormanlarını, denizlerini, dağlarını düşünmek
güzel! Ama kendi şehrinde bir tek ağaç dikmek ondan daha güzel! Kendi şehrinin
dağını, yaylasını korumak onlardan da güzel!
Dünya barışını
istemek, dünyaya evrensel sevgi ile bakmak güzel! Ama kendi akrabaların ile
barışık olmak, kendi apartman ve sitende sevilmek ve sayılmak; sevilirken
saymayı da öğrenmek daha da güzel.
Hürriyet Mahallesine
yeni taşınmış Doktor Serdar şunu da yaz dedi;
“Hadi Yavuz
Mahallesinde, Ertuğrul Mahallesinde park, bahçe ve büyük meydanlar yapılmadı.
Ama yeni kurulan bu mahallelerin meydanı, büyük parkları niye yok? Beton
yığınları arasına sıkışmış insanların birbiri ile sosyalleşmesi, birbirine
sevgi ve saygı göstermesi mümkün mü? Bunları da yaz kardeşim!”
İnsan düşünmeyi,
dinlemeyi görsün; yazılacak o kadar çok şey var ki! İşte, sadece betona,
karayollarına, bireyselciliğin çift çeker araçlarına yatırım yaparsanız eski
bayramları da, komşulukları da ararsınız. Hani toplu taşıma nerede? Denizin
karşısındaki yerleşim yerlerinden haberimiz bile yok. Ulaşım rezaleti
bayramların en hakiki unutulmaz çirkinlikleri değil midir?
Bayram dedikleri
şeyler, toplumların kendi kendilerine
katlettiği güzelliklerdir. Eskiler ile avunmak yerine yenilenmenin, değişimin
ve de ahmaklığı bırakıp, bizi nerede kandırdıklarının bayramını yaşasak ya!
Bayram dedikleri
şey; BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder