CUMHURİYET: YÜZ YAŞINDA
( Ey Yükselen Yeni Nesil, Gelecek Sizindir )
Bir yüzyıl önce başlayan bir öyküdür Cumhuriyet.19 Mayıs 1919 günü bir vapur rüzgârı, insancıl bir anlayış, vatan ile millet sevgisinin de karşılığıdır Cumhuriyet…
Cumhuriyet kurulmadan öncesi ve kurulduğu ilk yıllarda bu topraklarda ne kadının adı vardı, ne kitabın, sanatın, fabrikanın… Osmanlı İmparatorluğu’ndan geriye kalan dört fabrika, kırk bin köy; büyük çoğunluğu okulsuz, yolsuz, susuz… Anne ölümleri % 45 düzeyinde, çocuk ölümleriyse % 25
Her türlü hastalık kol geziyor. Ortalama ömür 40 yaş,40 yılı aşan kişi kendini şanslı sayıyordu. Ama en önemlisi de Cumhuriyet’ten önce toplumun bir yarısı; kadınlarımız kayıp; yoktular… Ne miras hakları, ne seçme ve seçilme hakları, ne de çalışma yaşamında isimleri vardı.
Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyet ilanından iki yıl sonra; 30 Ağustos 1925’de Kastamonu’da yaptığı bir konuşmada kadınlara erkeklerle aynı hakları vermenin önemini anlatır;
“ Bir toplum, bir millet erkekle kadın denilen iki cins insanlardan oluşmaktadır. Olabilir mi ki bir kitlenin bir parçasını ilerletelim, diğerini göz ardı edelim de, kitlenin tamamı ilerlemiş olabilsin? Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin? Şüphe yok, ilerleme adımları iki cins tarafından beraber, arkadaşça atılmak ve gelime sahalarında birlikte mesafe almak gereklidir.
Kısacası Cumhuriyet’in ideali kadınlarla erkeklere eşit haklardan yararlanmasıydı. Yüz yaşına gelen, yüzüncü yılını kutladığımız Cumhuriyetimiz, yüz yıl içinde farklı hükümet programlarını eleştirebilir, farklı siyasi görüşlerin uygulamalarını kabul etmeyebiliriz ama Cumhuriyet’in ilkelerine, kazanımlarına sırt çevirdiğimiz an yaşam sevincimiz ve insanı insan kılan umutlar, heyecan kaybolur.
Bu yüzden Cumhuriyet ile başlayan sanat, edebiyat, bilim sıçraması Dünya Klasikleri denen eserleri de ülkemize gelmesini sağladı. Aynı atılımları, dönüşüm ve yenilikleri Osmanlı İmparatorluğu yapsaydı şüphesiz çökmez ve dünya uygarlıkları arasında öncü; mutlu ve zengin bir ülke insanlarına sahip olurduk.
Kaybettiğimiz toprakların, kültürlerin büyüklüğü için tarihsel, sosyal, kültürel yönlerden üzülebilir, insani dersler çıkartabiliriz. Ama asla Cumhuriyete küsmemeli, elimizdeki bu zenginliklerin varlığını bedenimiz ve ruhumuz ile birlikte, köreltmemeli, eskitme-meliyiz.
Dünya Klasikleri eserlerinden en öne çıkan Danıel Defoe’nin Robınson Crusoe isimli dev eseri, ne bir çocuk, ne de serüvenin adresi, romanıdır! Tam manasıyla insanın kaybettikleri ile kazandıkları, ulaşamadıkları ile ulaştıkları arasındaki o muazzam kültüre-BİLİNCE dokunmak, onu sahiplenmektir de.
Cumhuriyet de öyle evrensel ama aynı zamanda onu anlayacak olanların bilinci ve duygularıyla birlikte yenilenerek, silkelenerek yaşata bilinir…
Cumhuriyetimizin 100.yılında Cumhuriyet bize seslenir: - Ben, aynı zamanda demokrasiyim ve büyük önder Atatürk’ün ifadelerindeki gibi; “ Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Milletin kaderini millet belirler.”
Ben 100 yaşındayım. Kadim milletin, yüzlerce yıl sonraya akacak nesillerini kucaklamaya, diğer milletlerin de haklarına saygı duymaya adanmış bir üst insan icadı: Cumhuriyet…
“ Dalgalan sende şafaklar gibi; ey şanlı hilal. Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal…”
“ Ey yükselen yeni nesil, gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve sürdürecek sizsiniz.”
YAŞASIN CUMHURİYET…
Güven SERİN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder