GÜVEN SERİN, BU
DEĞİRMENİN SUYU NEREDEN GELİYOR?
----------------------------------------------------------------------
Hareketli pasajlardan
birisidir atölye olarak kullandığım küçük dükkânın bulunduğu Hüseyin Pehlivan
Pasajı. Onu hareketli kılan şeyler birkaç iş yeri ve elektrik faturalarının
ödeme veznelerinin bulunuyor oluşundandır.
Emekli bir öğretmen
arkadaş; kendince yarı şaka, yarı ciddi; fatura ödemek için salondan geçerken,
pasajın duyacağı şekilde bağırdı;
“ Güven Serin, bu değirmenin suyu nereden geliyor?”
Faturasını ödeyip atölyeme gelir gelmez; gazeteden kaç para aldığımı sordu.
Hiç! Gönüllü yazıyorum, dediğinde, söyleyecek çok şeyi varmışçasına; o zaman;
bu değirmen, sular; hatırlatıldı…
Başka şeylere;
olmayacak şeylere ne çok para bulup, ne çok zaman harcarız da, söz konusu
yaşadığımız yerler olunca ve üstelik dünyayı daha iyi kılacak olan yazın
hayatına destek vermek, yeterince anlamlı bulunup takdir edilmez…
Bana bu soruyu soran
emekli bir öğretmen. Kendisi de sosyal hayatın içinde olup, şehre katkı vermeye
çalışanlardan… Belki de değirmenin suyunu sorarken, kendisi de o sudan
faydalanmayı düşündü…
Kim bilir kaç insan
da bu soruyu sordu bugüne kadar. Zor iş; gönüllü olmak! Tıpkı Kurtuluş
Savaşının gönüllüleri gibi…
Sokrates nasıl
zamanında anlaşılmak yerine idama zorlandıysa, o da gönüllü sarıldıysa baldıran
zehri dolu tasa; dedemin meyhane hayatına, babamın siyasete kurban gidişine
duyduğum saygı kadar; saygı ve sevgiyle bağlıyım yazın hayatının manevi
sarılışına.
Kentler, ülkeler;
sanayicileri, yöneticileriyle bir noktaya kadar tanınabilir, anıla bilinirler.
Sanata adanmış, şairleri, ressamları, yazarları tarafından ise; sonsuzu
göğüsleyecek bir ödül; karne veya zamanlar ötesine geçiş belgesi almayı hak
kazanırlar.
Bu işin özü; insanı,
doğayı, yaşadın yeri sevip, kendini bu dünyaya borçlu saymak… Bir de
hatırlatmak isterim; yazın dünyası şifa kaynaklarıyla dolup taşar. Yüzmesini,
yıkanmasını, yeme ve içmesini bilene; o kadar çok lezzetli şey var ki; her daim
diri ve mutlusunuzdur; içinizde fırtınalar koparken, yoksulluğunuz dip
yapmışken dahi; mülkiyetsizliğinizi, düşlerle dengelersiniz.
Bu yüzdendir Homeros
Destanının ölmezliği; Truva’nın küllerinin merak edilişi, Helen’in ve Paris’in
hikâyesi; bu yüzden kıt ve değerlidir; çünkü edebiyatın, mitolojinin ve
felsefenin eliyle, sanatçının soluğu ve yıldız tozları karışmıştır hamurlarına…
Yaşadığım sürece kim
bilir daha kaç kişi seslenecek bana; Güven Serin, bu değirmenin suyu nereden
geliyor? Şaşırmak isterim bazılarını! Örtülü ödenekten yardım alıyorum, desem;
kim bilir ne çok merak tetiklemiş olurum!
Bu sefer de; acaba
kaç para?
Güven Serin
4 yorum:
Değirmenin suyu dereden gelir. Değirmenin kenarında su yoksa oraya değirmen yapmanın bir anlamı yok. Önemli olan değirmeni kurduktan sonra buğday öğütüp un haline getirebilmektir. Yoksa değirmenin çarkı dönsün dursun öğütmedikten sonra. Tuhafıma emekli öğretmenin değirmenin suyunun nereden geldiğini sorması
Yaşadıkça öğreneceğimiz ne çok şey var;durağan halde ki insanlığın ürettiği bataklıkları,akış,öğrenim halde ki insanın yaptıkları güzellikleri,faydaları görme ve anlama biçimleri;teşekkürler Yusuf Sezgin..
meyhane siyaset yazmak. aman seen kurban gitcek şeyler yazmaaa :)
Peki;Teşekkürler Deep...
Yorum Gönder