İĞRENÇLEŞEN FUTBOL
AŞKI
----------------------------------------------
Bıçkın delikanlılık
olayı “dokunma yanarsın” aşamasına gelmiş! Üstelik çoktan; üzüm üzüme baka baka
kararmamış; çürümüş…
Dokunma yanarsın
felsefesini benimsemiş efendiler için bizim gibi insanların içki içmesi de,
futbol izlemesi de standartlara uygun değil. Bağırmıyoruz, nara atmıyor,
eğriye, doğruya küfür savurmuyoruz…
Küfür; özellikle
“ANA” odaklı, neredeyse bu ülkenin kültürü haline geldi. En çok can yakacak
olan şey; “ana” sözcüğünün daha çok can acıttığını bildikleri için bütün kavga,
hoyratlık, iğrençlik bu sıfatın etrafında döner…
Sıradanlığın ve
yetinmenin dinginliği içinde, bir parça gecenin efkârını dağıtmak adına
Beşiktaş Antalyaspor maçını izlemek için yakınımda bulunan, sadece maç izlemeye
gittiğim mekâna gittim.
Ben hariç, orada
bulunanlar birbirlerini tanıyorlar. Çünkü maç bitince benim gibi kimse kirişi
kırmıyor! Tanıdıkları için birbirlerini, topluluğun özgüvenini muhteşem bir
iğrençlik oluşumuna yol açıyor. Tıpkı, küçük zararsız bir çığ parçacığı gibi;
sonra dehşete doğru sürükleniyor…
İnsanların en rahat
edecekleri, en çok eğlenip deşarj olacakları bu tür sosyal mekânlar, ipin ucunu
kaçıralı çok oldu. Şimdi, bu sıradan ve soylu bir ticari getiri akıntısı oldu.
Nehirler gibi; statlarda olabildiğince büyük devasa dalgaları olan denize
dönüşüyorlar.
Aklını kaçırmışlığın
veya insan yolculuğunun büyük tezatları, onurlu olmayan geçitlerden onura doğru
kaçışıyorlar. Öyle çabuk değişiyorlar ki; biraz önce anasına küfür ettiği kendi
futbolcusu bir gol atsa; neredeyse can yoldaş haline geliyor.
Büyük savurganlık;
eğlence hayatına da kök salmış… Hatta sonsuzu kovalayan, rüzgarlarla savaşan
bir hovardalık…
Bu mekâna zaman
zaman geldiğim için insan tiplerini davranışlarını tanımaya başladım. Hemen
sağımda oturan aristokrat görünüşlü genç adam biraz bana benziyor;
centilmenliğini bir parça korumaya çalışıyor. Kızınca en fazla; “ Çöp, bunlar!”
diyor. Biraz önce küfür edenler, azalan zaman içinde Beşiktaş’ın yenik
durumunda oluşuna; “Sakin ol!” seslenişleri de yapıyorlar; sanki sakinliğin ne
demek olduğunu en iyi biliyorlarmış gibi…
Bütün bunlar belki
bir totem? Belki de bir ezilmişliğin, dışlanmışlığın her daim sıfat sahibi olma
oyunları…
Bir ara; daha
doğrusu Beşiktaş’ın golleri erken yemesi, genç galeci Utku’yu da erken pes
ettirdi. Büyük seyirci karşısında büyük heyecan duymamak olmaz… Topa dokunacağı
zaman; aşk titremeleri yaşamaya başladı…
Goller ardı ardına
geldikçe, sağımdan, solumdan yağan küfürlerin hava akımları, tükürük
kırıntıları; boynumu, yüzümü, kulaklarımı; hatta ruhumu bile kirletmeye yetti.
Büyük girdap içinde bir ara; “Burada işim ne?” Sorusunu sordum.
İmdadıma edebiyat
yetişti. Ne büyük kurtuluş seçeneği! Gök ve yerlerden yıldırımlar yağarken,
güvenli bir mağaraya sığınmak gibi bir şey… Birden etrafımda ki insanların
tiyatro oyuncuları olduklarını düşledim.
Ne müthiş enerji
içindeydi oyuncular. Ne çok kendileri ve aynı zamanda başkalarıydılar… Kendisi
olmayan bir tek ben! O kadar yol yürüdüm; döndüm baktım; Bir arpa boyu…
Bu yüzden büyük
düşünür Pessoa, sanatın varlığını iğrenç şeylerden kurtulmamızı sağlayan bir
yansılamadır der. Danimarka Prensi Hamlet’in babasının ruhu ve amcasının
iğrençliği, annesinin saflığı karşısında duyduğu büyük acıları ve çileleri
hissettikçe, kendimizi unuturuz…
Mekân, bir tiyatroya
dönünce, ben, ben olmaktan öte geçtim; sert sandalyem, rahat bir tiyatro
koltuğuna dönüşmüştü. Üstelik tecrübeli mekân sahibi, çay demleme ve
dinlendirme işini çok iyi yapıyor; tıpkı dedelerimiz zamanı çay kokuyor etraf.
Dem almış çayın
kokusuna ve tadına dokunarak; Beşiktaş Antalyaspor tiyatrosunu izledim;
milyonlarca seyirciyle birlikte… Maç sonu, yenik tarafın bir taraftarı değil,
tüy gibi hafiflemiş bir izleyici, yaşamın dümenine geçmiş bir şoför misali
gecenin sarhoş dinginliğinde caddenin rahat sessizliğinde yürüdüm, gittim…
4 yorum:
Sporun bir oyun olduğunu öğrenebilecek miyiz acaba
Bir şeyler eksik;büyük bir şeyler;belki de binlerce yıl süren insan savaşları böyle ruh beden buluyor...
ay bizim neyimiz doğru kiiii :)
Eğri eğri,doğru doğru;eğri ama yine de doğru;diye bir şarkı da var:)) Barış Manço'nun...
Yorum Gönder