8 Mayıs 2018 Salı

MAKULAYA KARŞI NUR


NURSEREN BEDİRGİL YURTMAN


NURSEREN BEDİRGİL YURTMAN

                                        
MAKULAYA KARŞI NUR

 

  Bir yaz günü;26 Haziran 1929 zamanı bir kız çocuğu doğdu. İsmini Nurseren koydular. Nurseren Bedirgil Yurtman! Onunla bir kitabın ön sayfalarında; Çevirmenin Önsözünün yazıldığı sayfalarda tanıştık.

 Özgün hikâyesi olan bir insan… Ahmet Cemal’in çevirmen hassasiyetini ve her daim kendisiyle yolculuğa çıkmak isteyen çalışkan, üretken bir insanla bir kitabın önsözünde tanıştım.

  Ahmet Cemal, Vergilius’un Ölümünü çevirmek için nasıl kırk yıl bekleyip, eserin ruhuna ters düşmemek için her türlü titizliği yaşadıysa, Nurseren Bedirgil Yurtman’da İlahi Komedya’yı çevirme yolculuğuna öyle çıkmış.

  Yaşam önceliğini elinde tutan insanların ortak noktası olmalı; yaşla, başla uğraşmamak! Üretmenin sınırsızlığı, sağlık şartlarının yetersizliğine bile boyun eğdirecek nitelikte… Hakkı Keskin yakından tanıdığım bu insan; yaşama dair faaliyetler konusunda 77 yaşında ki bir insanın çok ötesinde bir yaşam sürüyor.

 Daha çok yeni ağırladığım dostumun yaşamdan kopan oğlunun durumu ise bu ülkede moda veya popüler olan hastalanma cinsi veya cinslerinden… Yaşadıkları büyük kopuş veya psikolojik rahatsızlıkların yangınları en çok anne ve babalarını zorluyor.

  Arkadaşımın oğlu, sıkı bir okul, eğitim sürecine yurtdışında devam etti. Çok yüksek maaşla işe başlama ehliyetini almasına çok az kala pes etti. Hastalığına bir türlü çare bulunamıyor. Tıp Dünyasının söylemleri; psikolojik…

 Çaresizce kendi çaresini üretmek için çok genç yaşta olmasına rağmen, evine kapatılmış esir bir yaşamı tercih etmiş bir gencin hatta on binlerce, yüz binlerce insanın, insanların teslimiyet hikâyeleri böyleyken;

  Nurseren Bedirgil Yurtman’ın çevirmenliği, kitaplara olan düşkünlüğü, daha dört yaşında başlayan resim sevgisiyle doldurulacak bir hayat… Doktoru, ilerleyen göz hastalığı (Makula) yüzünden artık resim yapmamalısın! Dediğinde; O tıpkı çocukluğunda ki gibi; inadına resim yapmaya devam etti.

  Sosyal dünyada kendine açtığı sanat köşesinde, resimlerini sergilemek için iki özel klasör; bölüm açtı. Birincisi Makulaya Karşı Nur! İkincisi ise Makulaya Özel. Bu klasörlerde kendi yaptığı resimler ve göz hastalığıyla birlikte verdiği mücadelenin de fırça izleri; öylesine taptaze bir şekilde duruyor.

  Dante’nin İlahi Komedyası çevirmeni Nurseren Bedirgil Yurtman ile tanışmamın ikinci bölümü mail ile oldu. Yazdığım maili ona aktaran kişi torunu Efe Meriç. Yine onun ağzından aldığım selam; birbirini hiç görmeyen iki insanın haberleşmesi ikinci bir boyuta dönüştü.

 Yaşadıkları yeri, o diyara gittiğimde karşılıklı konuşma daveti; yerel basında yazı sanatıyla uğraşan bir insan için erdemli ve oldukça heyecanlı bir yolculuk teklifi, bileti sayılır…

  Yaşama tutunup, yaşamsal evrelerde karşılaştıkları her türlü sorunla baş etme yöntemleri geliştiren bu değerler ciddiye alınmalı! Bugünün sancılı, kırılgan dünyasında çok çabuk pes edenlerin, hayata küsenlerin belki de şifa kaynağı olabilecek öğretiler bu tür insanların kilerlerinde, edibi, felsefi tecrübelerinde saklı…

  Aslında, bizden öte diğer insanları, emekçileri, sanatçıları biraz daha yakından tanıma şansını ancak kirli ve korkunç bilgilerden, uğultulardan sıyrılarak bulabilir, görebilir ve anlayabiliriz…

  Babası ona daha dört yaşında resim hakkında bilgi verirken; “Kalemi gevşek tut ama düşürme! Elin rahat olsun! Cesur ol! Düşüncelerin kararsızlaştığı zaman sakın resmi sürdürme! Bekle! Esin perisi gelecektir”

 Bu öğütler; sanata adanmış bir insan için zenginlin, yaşama tutunmanın, yaşamla başa çıkabilmenin ipuçlarından başka bir şey değildir.

 Lakabı; “Kitap taşıyan kadın” Ne güzel bir lakap; ne büyük bir sesleniş… Gelinen son noktada ise resimlerini, Makulaya karşı Nur, ismiyle imzalıyormuş…

 Bu değerli üretici-sanatçıyla tanışmamın üçüncü perdesi biliyorum ki Bayramiç’de bir kahve, çay ve sohbet eşliğinde olacak. Daha şimdiden bu heyecanlı koşuya, buluşma anına süzülmeye başlayan bir yanım; ruhum, kıpırdanıp duruyor…

 Güven Serin 





4 yorum:

deeptone dedi ki...

vay yaa ne hikaye ama. ahmet cemal çok iyidir ama sölediğiniz çevirmeni hatırlamadım, ilahi komedyayı okumuştum, oğlak yayınlarından, çevirmenin adını unutmuşum, halbuki çok dikkat ederim ve tanırım genelde çevirmenleri. ne hayatmış yaaa. bir bakayım :)

GÜVEN SERİN dedi ki...


İyi çevirmenler,hakiki sanatçıların özüne dokunmayı hatta onların ruhlarıyla birlikte çeviri işini yaptıklarına inandığımı söylesem,hiç de fena olmaz:))

Recep Hilmi TUFAN | rehitu.com dedi ki...

Bu resimleri acaba yeni mi çizmiş; yâni 70'li yaşlarda mı çizmiş yoksa eski mi? Şapka çıkarılması gereken bir sanatçı imiş; sâyenizde tanıdık...

GÜVEN SERİN dedi ki...


Sanırım;70'li yaşlarda çizmiş;gözleri ona sırtını dönünce,ellerine sarılmış...Teşekkürler Recep Bey.