NURSEREN BEDİRGİL YURTMAN
NURSEREN BEDİRGİL YURTMAN
MAKULAYA KARŞI NUR
Bir yaz günü;26
Haziran 1929 zamanı bir kız çocuğu doğdu. İsmini Nurseren koydular. Nurseren
Bedirgil Yurtman! Onunla bir kitabın ön sayfalarında; Çevirmenin Önsözünün
yazıldığı sayfalarda tanıştık.
Özgün hikâyesi olan
bir insan… Ahmet Cemal’in çevirmen hassasiyetini ve her daim kendisiyle
yolculuğa çıkmak isteyen çalışkan, üretken bir insanla bir kitabın önsözünde
tanıştım.
Ahmet Cemal,
Vergilius’un Ölümünü çevirmek için nasıl kırk yıl bekleyip, eserin ruhuna ters
düşmemek için her türlü titizliği yaşadıysa, Nurseren Bedirgil Yurtman’da İlahi
Komedya’yı çevirme yolculuğuna öyle çıkmış.
Yaşam önceliğini
elinde tutan insanların ortak noktası olmalı; yaşla, başla uğraşmamak!
Üretmenin sınırsızlığı, sağlık şartlarının yetersizliğine bile boyun eğdirecek
nitelikte… Hakkı Keskin yakından tanıdığım bu insan; yaşama dair faaliyetler
konusunda 77 yaşında ki bir insanın çok ötesinde bir yaşam sürüyor.
Daha çok yeni
ağırladığım dostumun yaşamdan kopan oğlunun durumu ise bu ülkede moda veya
popüler olan hastalanma cinsi veya cinslerinden… Yaşadıkları büyük kopuş veya
psikolojik rahatsızlıkların yangınları en çok anne ve babalarını zorluyor.
Arkadaşımın oğlu,
sıkı bir okul, eğitim sürecine yurtdışında devam etti. Çok yüksek maaşla işe
başlama ehliyetini almasına çok az kala pes etti. Hastalığına bir türlü çare
bulunamıyor. Tıp Dünyasının söylemleri; psikolojik…
Çaresizce kendi
çaresini üretmek için çok genç yaşta olmasına rağmen, evine kapatılmış esir bir
yaşamı tercih etmiş bir gencin hatta on binlerce, yüz binlerce insanın,
insanların teslimiyet hikâyeleri böyleyken;
Nurseren Bedirgil
Yurtman’ın çevirmenliği, kitaplara olan düşkünlüğü, daha dört yaşında başlayan
resim sevgisiyle doldurulacak bir hayat… Doktoru, ilerleyen göz hastalığı
(Makula) yüzünden artık resim yapmamalısın! Dediğinde; O tıpkı çocukluğunda ki gibi;
inadına resim yapmaya devam etti.
Sosyal dünyada
kendine açtığı sanat köşesinde, resimlerini sergilemek için iki özel klasör;
bölüm açtı. Birincisi Makulaya Karşı Nur! İkincisi ise Makulaya Özel. Bu
klasörlerde kendi yaptığı resimler ve göz hastalığıyla birlikte verdiği
mücadelenin de fırça izleri; öylesine taptaze bir şekilde duruyor.
Dante’nin İlahi
Komedyası çevirmeni Nurseren Bedirgil Yurtman ile tanışmamın ikinci bölümü mail
ile oldu. Yazdığım maili ona aktaran kişi torunu Efe Meriç. Yine onun ağzından
aldığım selam; birbirini hiç görmeyen iki insanın haberleşmesi ikinci bir
boyuta dönüştü.
Yaşadıkları yeri, o diyara
gittiğimde karşılıklı konuşma daveti; yerel basında yazı sanatıyla uğraşan bir
insan için erdemli ve oldukça heyecanlı bir yolculuk teklifi, bileti sayılır…
Yaşama tutunup,
yaşamsal evrelerde karşılaştıkları her türlü sorunla baş etme yöntemleri geliştiren
bu değerler ciddiye alınmalı! Bugünün sancılı, kırılgan dünyasında çok çabuk
pes edenlerin, hayata küsenlerin belki de şifa kaynağı olabilecek öğretiler bu
tür insanların kilerlerinde, edibi, felsefi tecrübelerinde saklı…
Aslında, bizden öte
diğer insanları, emekçileri, sanatçıları biraz daha yakından tanıma şansını
ancak kirli ve korkunç bilgilerden, uğultulardan sıyrılarak bulabilir,
görebilir ve anlayabiliriz…
Babası ona daha dört
yaşında resim hakkında bilgi verirken; “Kalemi gevşek tut ama düşürme! Elin
rahat olsun! Cesur ol! Düşüncelerin kararsızlaştığı zaman sakın resmi sürdürme!
Bekle! Esin perisi gelecektir”
Bu öğütler; sanata
adanmış bir insan için zenginlin, yaşama tutunmanın, yaşamla başa çıkabilmenin
ipuçlarından başka bir şey değildir.
Lakabı; “Kitap
taşıyan kadın” Ne güzel bir lakap; ne büyük bir sesleniş… Gelinen son noktada
ise resimlerini, Makulaya karşı Nur, ismiyle imzalıyormuş…
Bu değerli
üretici-sanatçıyla tanışmamın üçüncü perdesi biliyorum ki Bayramiç’de bir kahve,
çay ve sohbet eşliğinde olacak. Daha şimdiden bu heyecanlı koşuya, buluşma
anına süzülmeye başlayan bir yanım; ruhum, kıpırdanıp duruyor…
Güven Serin
vay yaa ne hikaye ama. ahmet cemal çok iyidir ama sölediğiniz çevirmeni hatırlamadım, ilahi komedyayı okumuştum, oğlak yayınlarından, çevirmenin adını unutmuşum, halbuki çok dikkat ederim ve tanırım genelde çevirmenleri. ne hayatmış yaaa. bir bakayım :)
YanıtlaSil
YanıtlaSilİyi çevirmenler,hakiki sanatçıların özüne dokunmayı hatta onların ruhlarıyla birlikte çeviri işini yaptıklarına inandığımı söylesem,hiç de fena olmaz:))
Bu resimleri acaba yeni mi çizmiş; yâni 70'li yaşlarda mı çizmiş yoksa eski mi? Şapka çıkarılması gereken bir sanatçı imiş; sâyenizde tanıdık...
YanıtlaSil
YanıtlaSilSanırım;70'li yaşlarda çizmiş;gözleri ona sırtını dönünce,ellerine sarılmış...Teşekkürler Recep Bey.