30 Mart 2018 Cuma

ÇEHOV'IN MARTISI





ÇEHOV’UN MARTISI
------------------------------------

  Şehrimizde yaşayan ve doğaya her hayvan gibi faydalı kuşlardan birisidir martılar. Onların birçok becerisini farklı zamanlarda ki deneyimlerimden biliyorum. Adalara giderken karşılaştığım fırsatçı martılardan, Tekirdağ sahilinde çığlık çığlığa atılan her yiyeceği, günün fırsatı sayan bu hayvanlara; onların uçuş becerilerine, çok hızlı alçalıp, sağa sola dönüşlerine saygı; gıpta ile bakıyorum.

 Çohov’un martısı yalnızlığı veya körlüğü seçmişse; bizim şehrimizin martıları tam da bunun tersi; ciddi bir sosyallik becerileri geliştirmişlerdir. Bilmediklerimizi konuşamayız, yazamayız; anlatamayız. Belki de bizlerin gördüğü o büyük martı kolonilerinde de arkadaşlarına küsüp yalnız uçan, yaşayan martılar da vardır; yaşlılık, kırgınlık veya kendine özgü karakteri yüzünden…

 Çehov’un martısı; sevgiyi, karşılık bulamayan aşkı temsil eder. Çırpınır durur. Kendini ifade etmek, anlatmak istese de; sevgi ve sevgililerin dengede olmayışı, sevilenin reddetmesi, sevenin ise garip bir martı yalnızlığı içinde kadersel bir çöküş, kaybediş, yaşamdan lezzet alamayışa kadar uzanmasıdır.

 Kendini Martıya benzeten Çehov karakteri; Nina; ona âşık olan Treplev’i görmez bile. Oysa Treplev’in kalbi Nina için atar. Ya Nina’nın kalbi? Trigorini; yani bir yazarı sever. Hayal kırıklıklarıyla dolu yaşamlar…

  Önce martı ölür. Yani, Treplev bir gün bir martıyı öldürür. Bunun bir alçaklık olduğunu bilse de, kendi yazılarını Martı ismiyle imzalayan, aşkına karşılık bulamadığı Nina’nın önüne atar. Martıyla birlikte kendi ölümünü, ölüm fermanını o zaman sunar…

 Nina’nın genç aşığıyla ilgilenecek zamanı yoktur. Çünkü o başka bir sevginin; sevdanın peşinde… Çıkmaz sokak; bataklık çamuru gibi; debelendikçe debelenir sıkışmış insan; insancıklar…

 Oysa ne çok seçenek var yaşamın önünde; içinde; kıyıcıklarında. Küçük sandığınız tepelere gitmeyi deneyin! Karşınıza çıkacak zahmetli yolun, içinden geçeceğiniz vadilerin, uçurumların derinliği, gizemi, saklı kalmış suyolları, çınar ağaçları, birbiriyle şölensi bir birliktelik yaşayan dağ sümbülleri, ardıçlar, papatyalar, meşeler, katırtırnakları görecek; yeni yolların ve yollara bırakılan ayak izlerin öykülerini bilme, anlama hakkına sahip olmanız işten bile değil…

 İkinci perdede bir martı öldürülür. Dördüncü perdede ise, martıyı öldüren Treplev kendini vurur. Bir ses patlar; yaşamı alacak çelik bir mermi ilerler; yaşamın odacıkları, bütün duyguları yöneten, aklın, mantığın içinden.

  İlginçtir olayı ilk gören Hekim Dorn, orada bulunan anneyi dışarı çıkarmalarını söyler. Bunu söylemeden önce bir türkü mırıldanır;

  “ İşte yeniden karşında senin, büyülenmiş gibi duruyorum ben.” Bu şarkı o an mı bestelendi? Öleni mi, kalanı mı; dünya yaşamın yanılgılarını mı anlatıyor bilinmez; bilinen şey; perde kapanmıştır. Hiç kimse aşkına karşılık da bulamamıştır.

 Çohov, ince zekâsıyla, girdaba düşmüş insanları; düşecek olanları da uyarma biçimini bir güzel yazıyor, okuyor ve anlatıyor. Ne kadar çok yaşam, yaşantı ve tecrübe olsa dahi; ilkel, yabanıl kalmak isteyen insanların kaçınılmaz sonları, çelişkileri ve acılarıyla bandırma, karın doyurma becerisini bir kez daha öğretiyor; bu sofraya davet ediyor bizi; bizleri…

Güven Serin 

4 yorum:

Begonvilli Ev dedi ki...

Özlemişim; Çehov yapıtı okuyasım geldi..

GÜVEN SERİN dedi ki...


Çehov,değerli bir rüzgar;esinti...

deeptone dedi ki...

çehovu da bütün eserlerini de martı vişne bahçesi çok severim. tolstoyu da. ikisi de iyi arkadaş, birlikte bir fotoları var onlara hep bakarım. ay dedelerim deriiiim :)

GÜVEN SERİN dedi ki...


Güzel buluş;"ay dedeler" ve dünya edebiyatının vazgeçilmez olanları;tıpkı dünyanın ay dedesi gibi...