ESKİYE RAĞBET OLSA,
-------------------------------
Sıkça tekrarlanan bir
atasözcüdür; “ Eskiye rağbet olsa, bitpazarına nur yağardı.” Bazı atasözleri
yeterli menzile ulaşmaz. Anlık bir anlam ve farklı izahlara işaret eder.
Tam da buradan yola çıkarsak;
eski dediğimiz nice değerin; antika dünyasında nasıl bir alıcı kitlesine iştah
kabarttığı bilinir. Eskinin, zanaati ve sanatsal olan tarafı bir tarafa; gizemi
ve uzun uğraş yolculuğu vardır.
Yeninin çabukluğu,
anlık hale gelişi; bizleri kıpır kıpır yapıyor görünse de, kabımıza sağmaz
halimizin, içi boşaltılmış, mumyalanmaya hazır bedenlere dönüşeceğiz
hissiyatına kapılıyorum.
Hazır mumyalardan
söz etmişken, Geçmişi; yüzlerce; hatta binlerce yıl öteye giden Feyyum
Portreleri, göz kamaştırdığı kadar, yapılış amaçları bilinse dahi, kendi
içinde, ilk olma özelliği yanında; geçmişin içinden çıkıp gelmeleri; yüzlerce
portrenin sağsalim ve capcanlı bakıyor oluşu; kendi içinde tekinsizliğe yer
verirken, sanatı irdeleyenlere bolca kritik yapma, kendi sahalarını genişletme
imkânı yaratıyor.
Bu heykeller melez
olarak kabul ediliyor. İçinde, Mısır Krallığı ve Yunan Medeniyetinin kültürel,
sanatsal izlerini taşıyorlar. Yani, portrelerde çalışan sanatçılar; Yunan
asıllı Mısırlılar. Portrelerin temsil etti kişiler ise toplumun her grubundan
diyebileceğimiz özellikleri taşıyor; Öğretmen, asker, sporcu, Serapis rahibi,
tüccar, çiçekçi; bazılarının isimleri dahi biliniyor.
Yeninin çekiciliği,
albenisi, ulaşılmazı ulaşır hale getirişi; bugünün bilgisayar, akıllı telefon
kullanımlarından tutun da, Mars yolculuk hazırlıklarına, enötede ki, dış uzayda
ki garip, gösterişli yıldız ve gezegenlere kadar her şey bu muhteşem
uzantılarıyla insanlığı baştan çıkartıyor.
Yeniliğe bıkmayan
medeniyet ve teknoloji mühendisleri; insanlığın durdurulamaz göçüne; belki de
dünyanın ıssızlaşmasına neden olacak; zafer veya çöküşü başlattıklarını
düşünüyorum.
Uçuk bir düşünceden
çok, gözleme ve sezgilere dayalı bir düşünce. Bunu söylemekten ve yazmaktan
dolayı korkuyor muyum? Hayır! İnsanoğlunun başına gelecek en kötü şey; dünyayı
terk edecek oluşu veya teknoloji sürümlerinin içinde kaybolması değil; katiyen…
Ölümsüzlük aşısını
veya otunu bulamamış; aslında gizliden gizliye bütün çabası; kalıcı olmak olan
insanın, ulaşılmaz hayallerinden birisi de; soğuk odacıklarda, kanı çekilmiş,
dondurulmuş olarak; yaşama çağırılacağı yüzyılı beklemekten başka bir
çaresizlik değil…
Hepimizin çaresizliği
budur. Kalıcılık; bedensel manada hiçbir şekilde yok gibi görünüyor. Bu yüzden,
sanata, zanaate sığınma var. Felsefenin eşelenmesi de bu yüzden; daha çok
anlam, kavram doğurtup, anlamsızlıktan, büyük yaşam kargaşasından kurtulmak…
Her gün başka bir
kabadayılığa tanık oluyorum. Bir gün ahkâm kesen, büyük gösteriş, çalım yapan
birisi; ikinci gün, maskesi düşmüş, ruhu alınmış bir canlıya dönüyor. Sizin
anlayacağınız; ne yaşar, ne yaşamaz durumları…
Eskiye rağbet yağsa,
bitpazarı şenlik olurdu olmasına da; Göbekli Tepenin eskiliği, tarihçilerin,
arkeologların tarih sayfalarında ki boşluğu ne şekilde dolduracak oluşlarının
coşkusu, kuşkularıyla dolu.
Yerin altı da öyle;
denizlerin, çöllerin altı da öyle; bilinmezliklerle dolu ve dolu… Ya bizim
uğraştığımız büyük telaş; uykusuz, yorgun yüzlerin acınacak sevimli halleri;
sanki gizliden gizliye ruhumuzu emen kötü bir tanrıça; hepimizin ipini eline
geçirmiş gibi; bizler çırpındıkça o besleniyor.
Nasıl mı? Silah
satıyor… İlaç satıyor… Uzay seyahati satıyor. Karmaşa, galibiyet, korku sattığı
gibi; zenginlik de sunuyor; pırıltılı yeraltı tapınaklarında istediğin kadar
araştırma imkânı; yeter ki, üret; bu üretime bir katkı ver; istemediğin kadar
ödül, şan, şöhret ve maaş…
Feyyum Porteleri
için çok şey söylemek mümkün. Bir tek şey söyleyemeyiz; poz veren kişi ‘model’
olmadığı gibi, ressamda tüccar olmamıştı… İki kişinin rızasıyla yapılan bir
çalışma; kalıcılık anlaşması…
Bu eserler için
Berger şu yorumu kayıtlara geçiyor; “ Resimlerin en kalbürüstü olanları
karşısında ressamın muazzam enerjisini hissetmemizin sebebi; hedef yüksek,
hareket alanı darmış. Bu koşullar sanatta enerjiyi yaratır.”
Güven Serin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder