YETİMLİK HİSSİYATI
-----------------------
Sözcük anlamı babası
ölmüş çocuk… Bize yansıyan tarafı, iç burkan bir yalnızlık, artçı depremler
kadar öldürücü olmayan bir şey…
Dinlerin de işaret
ettiği, kollanıp, mutlu edilmesi gereken insanlar olarak bilinir yetimler.
Bitmeyen savaşların neden olduğu; milyonlarca çocuk; hep aynı yazgının içinde,
belki de hiç dokunamadığı, hep güzel bir düş olarak hatırlanacak bir baba…
Barış Manço’nun
birçok şarkısında görebilirsiniz bu hissiyatı. Şarkı seslendirmeye ilk
başladığı gençlik yıllarında dahi, bir yetim hissiyatı yerleşir, ritmi coşkuya,
sosyalliğe, huzura ait şarkıların sözcüklerine.
Iraklı şair
Abdülkerim Kasid, bir başka yetim anlatımını, dizelerine aktarır;
Ellerime
Geçmiş ve gelecekten
İki taş alacağım
Ve onlarla koşacağım
En hafif rüzgârla bile uçacağım
Bir rüzgâr çağıracağım, gelsin de
Gelsin de bütün izleri silsin diye
Ve bir yetim gibi oturacağım
Yolun kenarına, yasını tutarak
İki taşımın.
Acaba, yetim
olmayanların yalnızlığı, yetimlerin, düşslel, özlemsel ve edebi yalnızlık kadar
güçlü, itibarlı ve her daim taze midir? Sanmam! Kızgınlığa dair bütün dereleri,
ırmakları, o yalnızlığa taşırlar; yetim olmayan yalnız biçareler. Her daim, bir
şiddet, korku ve alacak meselesinin ödenmemiş bedelinin davasını sürmektir
yazgıları.
Iraklı şaire
yakınlığı, ona olan merakı, John Berger’in son zamanlarına rastlar. Bu kadar
gezmiş, görmüş, okumuş, öğrenip deneyimlermiş bir insan, bu iradenin şaşmazlığı
içinde çok önemli tespitini düşüyor insanlık tarihine;
“ Gündelik hayat var ama onu kuşatan şey boşluk. Bugün,
milyarlarcamızın içinde yalnız olduğumuz bir boşluk. Böylesi bir ölümü bile can
yoldaşına dönüştürebilir.” Berger, ölüme yakın zamanlarda düşmüştür bu notu;
ebedi yaşama, ölümsüz bir eserin, kaidesi üzerine oturtulması kadar içi, dışı
dolu ve yer kaplar; insanın ruhunda, milyarlık nöronlarında.
Bu kedi
Kulak mı kabartıyor
Gevezeliğime?
Güven Serin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder