30 Ağustos 2016 Salı

HOŞKÖY HORA FENERİ CAN ÇEKİŞİYOR


Kamera; Güven-HORA FENERİ


                                          HOŞKÖY HORA FENERİ CAN ÇEKİŞİYOR




    Bugün gelinen nokta, tarihimizi halen anlamak istemediğimiz, bu topraklarda ait olan nice tarihi eseri, oluşumu görmezlikten gelip, dışarı kaçırdıysak; yok olmasına göz yumduysak, tıpkı Hora Feneri de öyle yok oluyor.

  Sesimizi kime duyurmalı? Tarihi eserleri, hikâyelere, şiirlere konu olmuş Hora Feneri ve Ganoslar Diyarında nice taş, ahşap ev; bugünün en çok kabul görebilecek; şehir turizmine ciddi hizmetler edecekken; bu görmezlik, suskunluk, pişkinlik niçin?


  Kıyı Emniyeti Müdürlüğü tarafından diğer fenerler gibi Hoş Köy Feneri de tarihi fener olarak kabul görüldüğü gibi koruma altına alınan eserlerimizden sadece birisi.

 Nasıl ki Ahırkapı Feneri, Anadolu Feneri, Şile Feneri bir öneme, geçmişe ve özel bir yapıya sahipse, Hoşköy Feneri de aynen öyle; 165 yaşında,hiç kaynak yapılmadan Fransız mühendisliği ve işçiliğiyle yapılmış Maramara’da seyir halinde binlerce gemiye yol göstermiş,yer bildirmiş Öksel Demir’in şiiriyle, edebiyatımıza girmiş bu fenerin şimdiki hali içler acısı…


  Hoşköy Fenerinin bu hale gelmesinin sorumluluğu; sorumluları her ne kadar Kıyı Emniyeti Müdürlüğü yöneticileri gibi görünse de, halkımızın duyarsızlığını, siyasetçilerimizin; yani milletvekillerimizin, il ve ilçe başkanlarımızın, sivil toplum derneklerinin, muhtarının, azasının, belediye başkanının da duyarsızlığı, kendi siyasi korku ve kazançlarıyla çevrelerinden, tarihlerinden kopuk oluşları da üzerinde durmamız gereken bir konu…

 Bazı ülkeler, yoktan; olmayan tarihleri bile yaratmaya çalışırken, hikâye, efsane, mitoloji destekli inanılmaz bir turizm kazancı elde ederken, bizler; var olanı, ortada bulunan değerleri, güzellikleri; artık bir efsane olmuş; Ganosların bitiminde; denizden 50 metre yüksek bir tepede,25 metre yüksekliğinde, incir ağaçlarıyla çevrilmiş, kendine özgü fener evleri ve yapısıyla bu eseri korumakta zorluk çekiyoruz.

 Elbette, bu şehrin basını, yazanı, düşüneni olarak sesimi sadece kamuoyuna değil; Kıyı Emniyeti Müdürlüğüne de duyurdum. Duyurmaya da devam edeceğim…

 Büyükşehir Başkanı Kadir Albayrak, bu yörelerin kıymetini en iyi bilecek olanlardan birisi. İnsan olarak, tarihe önem verdiği gibi, bu yörenin Tekirdağ turizmi için, motor görevi yapacağının da bilincinde.

  Uçmakdere Köyü; Yeniköy, Gaziköy böyle yerlerden sadece birileri… Uçmakdere de az da olsa yapılan çalışmalar; orada yaşayan köy sakinlerini, turizimle kucaklaşmaya, turizmden görgü, ekonomik kazanç elde etmeye başladılar. Özellikle hafta sonları oraları görülmeye değer…

 Üstelik doğa bilinci, doğayı koruma tam olarak yerleşmemişken; birçok alan çöp deryasına battığı halde; Ganoslar, buraların tepeleri, taş mekânları, insanı, bağları, şarapları, Hora Feneri ve hikâyeleri; bizim şehrimizin kalkınmasında, sanayiden çok daha önemli bir yere sahip olacaktır.

 Yeter ki inanalım! Herkes elini sadece vicdanına değil, taşın altına da üstüne de koysun! Başka milletlerin sadece turizm için yaratılan tarihlerine koşup, gitmek, bolca fotoğraf çektirme hayranlığı artık gülünç derece gülünç… Kendi tarihimizi fark etmenin yüksek onurunu, değerli erdemini duyma şansı; yine sizin elinize Sayın Tekirdağlı dostlarım…

 Güven Serin 
 


2 yorum:

Asi ve Mavi dedi ki...

Sevgili Güven, insanlar yaşadığı yerin sorumluluğunu taşımıyor. Hep biri, birileri çıksın yapılması gereken yapsın diye bekliyor.Bu konuda ki hassasiyetini bildiğimden olsa gerek, duyarlılığın ve eylemsel çabaların beni her zaman mutlu etmiştir. En azında bir emsal teşkil ediyorsun. Buda bir çok insani motive eder,silkeler. Gösterdiğin çabayı herkesin göstermesi gerekiyor.
Çok sevdiğim bir notu paylaşmak isterim ''Çömez yakınıyormuş: “Bize öyküler anlatıyorsun ama anlamlarını açmıyorsun.” Usta yanıt vermiş: “Biri sana meyveyi çiğneyerek ikram etse hoşuna gider miydi?” Paul Brunton..
İnsanlar, durdukları yerden dünyayı kurtarmaya devam ediyorlar. Demagojiden öteye gitmeyen bu söylemlerin içi boş kalıyor.
Söz ve eylem kardeştir. Bu bağlamda seni kutluyorum sevgili yazarım..Hayatın içinde, hayatla beslenmek bu olsa gerek, sevgimle kal..

GÜVEN SERİN dedi ki...



Sorumluluğunu bilmeyen kurumlar kuruluşlar;insan yığınlarıyla günü gün ederken;tarih,belki de onlara sislerin ardından acıyarak bakıyor; bu kadar büyük güzellikler,emekler,ortaya çıkmış eserler yok edilir mi diye...