Kamera; Güven-HORA FENERİ
HOŞKÖY HORA FENERİ CAN ÇEKİŞİYOR
Bugün gelinen nokta, tarihimizi halen anlamak
istemediğimiz, bu topraklarda ait olan nice tarihi eseri, oluşumu görmezlikten
gelip, dışarı kaçırdıysak; yok olmasına göz yumduysak, tıpkı Hora Feneri de
öyle yok oluyor.
Sesimizi kime
duyurmalı? Tarihi eserleri, hikâyelere, şiirlere konu olmuş Hora Feneri ve
Ganoslar Diyarında nice taş, ahşap ev; bugünün en çok kabul görebilecek; şehir
turizmine ciddi hizmetler edecekken; bu görmezlik, suskunluk, pişkinlik niçin?
Kıyı Emniyeti
Müdürlüğü tarafından diğer fenerler gibi Hoş Köy Feneri de tarihi fener olarak
kabul görüldüğü gibi koruma altına alınan eserlerimizden sadece birisi.
Nasıl ki Ahırkapı
Feneri, Anadolu Feneri, Şile Feneri bir öneme, geçmişe ve özel bir yapıya
sahipse, Hoşköy Feneri de aynen öyle; 165 yaşında,hiç kaynak yapılmadan Fransız
mühendisliği ve işçiliğiyle yapılmış Maramara’da seyir halinde binlerce gemiye
yol göstermiş,yer bildirmiş Öksel Demir’in şiiriyle, edebiyatımıza girmiş bu
fenerin şimdiki hali içler acısı…
Hoşköy Fenerinin bu
hale gelmesinin sorumluluğu; sorumluları her ne kadar Kıyı Emniyeti Müdürlüğü
yöneticileri gibi görünse de, halkımızın duyarsızlığını, siyasetçilerimizin;
yani milletvekillerimizin, il ve ilçe başkanlarımızın, sivil toplum
derneklerinin, muhtarının, azasının, belediye başkanının da duyarsızlığı, kendi
siyasi korku ve kazançlarıyla çevrelerinden, tarihlerinden kopuk oluşları da
üzerinde durmamız gereken bir konu…
Bazı ülkeler, yoktan;
olmayan tarihleri bile yaratmaya çalışırken, hikâye, efsane, mitoloji destekli
inanılmaz bir turizm kazancı elde ederken, bizler; var olanı, ortada bulunan
değerleri, güzellikleri; artık bir efsane olmuş; Ganosların bitiminde; denizden
50 metre
yüksek bir tepede,25 metre yüksekliğinde, incir ağaçlarıyla çevrilmiş, kendine
özgü fener evleri ve yapısıyla bu eseri korumakta zorluk çekiyoruz.
Elbette, bu şehrin
basını, yazanı, düşüneni olarak sesimi sadece kamuoyuna değil; Kıyı Emniyeti
Müdürlüğüne de duyurdum. Duyurmaya da devam edeceğim…
Büyükşehir Başkanı
Kadir Albayrak, bu yörelerin kıymetini en iyi bilecek olanlardan birisi. İnsan
olarak, tarihe önem verdiği gibi, bu yörenin Tekirdağ turizmi için, motor
görevi yapacağının da bilincinde.
Uçmakdere Köyü; Yeniköy, Gaziköy böyle
yerlerden sadece birileri… Uçmakdere de az da olsa yapılan çalışmalar; orada
yaşayan köy sakinlerini, turizimle kucaklaşmaya, turizmden görgü, ekonomik
kazanç elde etmeye başladılar. Özellikle hafta sonları oraları görülmeye değer…
Üstelik doğa bilinci,
doğayı koruma tam olarak yerleşmemişken; birçok alan çöp deryasına battığı
halde; Ganoslar, buraların tepeleri, taş mekânları, insanı, bağları, şarapları,
Hora Feneri ve hikâyeleri; bizim şehrimizin kalkınmasında, sanayiden çok daha
önemli bir yere sahip olacaktır.
Yeter ki inanalım!
Herkes elini sadece vicdanına değil, taşın altına da üstüne de koysun! Başka
milletlerin sadece turizm için yaratılan tarihlerine koşup, gitmek, bolca
fotoğraf çektirme hayranlığı artık gülünç derece gülünç… Kendi tarihimizi fark
etmenin yüksek onurunu, değerli erdemini duyma şansı; yine sizin elinize Sayın
Tekirdağlı dostlarım…
Güven Serin
Sevgili Güven, insanlar yaşadığı yerin sorumluluğunu taşımıyor. Hep biri, birileri çıksın yapılması gereken yapsın diye bekliyor.Bu konuda ki hassasiyetini bildiğimden olsa gerek, duyarlılığın ve eylemsel çabaların beni her zaman mutlu etmiştir. En azında bir emsal teşkil ediyorsun. Buda bir çok insani motive eder,silkeler. Gösterdiğin çabayı herkesin göstermesi gerekiyor.
YanıtlaSilÇok sevdiğim bir notu paylaşmak isterim ''Çömez yakınıyormuş: “Bize öyküler anlatıyorsun ama anlamlarını açmıyorsun.” Usta yanıt vermiş: “Biri sana meyveyi çiğneyerek ikram etse hoşuna gider miydi?” Paul Brunton..
İnsanlar, durdukları yerden dünyayı kurtarmaya devam ediyorlar. Demagojiden öteye gitmeyen bu söylemlerin içi boş kalıyor.
Söz ve eylem kardeştir. Bu bağlamda seni kutluyorum sevgili yazarım..Hayatın içinde, hayatla beslenmek bu olsa gerek, sevgimle kal..
YanıtlaSilSorumluluğunu bilmeyen kurumlar kuruluşlar;insan yığınlarıyla günü gün ederken;tarih,belki de onlara sislerin ardından acıyarak bakıyor; bu kadar büyük güzellikler,emekler,ortaya çıkmış eserler yok edilir mi diye...