CAHİDE SONKU...
ÜN ve YIKIM
Ünlü olmaya aç
insanoğlu ünlü hayatların sonunu veya sona giden süreci tam olarak irdelemez.
Yoksulluğun kültürü bilinir bu topraklarda. Orta halli olmanın da yerleşik
yaşam kalıpları varken, ünlü olmanın delice gururu, zirvenin dondurucu soğuğunu
duymamıza neden olur.
Biliyorum ki bu
toprakların diyarında nasihat pekiyi karşılanmaz. Hatta bana akıl vereceğine
“para” ver diyerek, nasihate ayrı bir karşı duruş gösterilir. O yüzden,
bildiğim bu dünyaya, nasihat duygularına sıkışmış, yaşamı sadece sonsuz bir
hoşluktan ibaret olmayışının insan sosyolojisinin, psikolojisinin ve gizemin
yolculuğunu anlamaya çalışma adına yazacağım makalemi.
Türkiye’nin tam da
kırılma zamanı; Kenan Evren Darbesi yaşanmasına 6 ay kala bir efsane gözlerini
yumdu. Cenazesinde 8 kişinin bulunduğu bilinen, bir giydiğini bir daha
giymeyen, aynı günde üç ayrı arabaya, üç farklı renkte taksiye binip dolaşan
Cahide Sonku; insanın bitmeyen yolculuğunda, biten bir sonla ünlüler dünyasına,
insan gerçeğine çok önemli yaşanmışlıklar bıraktı.
Muhsin Ertuğrul’u,
Celal Bayar’ı reddetmiş, Pera Palasın müdavimi olmuş, güzeller güzeli Cahide
Sonku… Bir zamanlar ayakkabısından şampanya içilir. Erkekler peşinde koşar ve
bu muhteşem hayatın dibe vuracağı zamana kadar; peri masalı 1970’li yıllarda
sona erdi.
Altından
sigaralıklar, zümrütle süslenmiş çakmaklar; şık, gösterişli bir beden… Viski
kadehinden ispirto içmeye o büyük yıkıma; bulaşıkçılığa kadar düşen Cahide
Sonku kendisinden sonraki birçok sanatçı için başlangıcın hazin sonu örneği
oluştururken, unutkan insan zekâsı “boş ver” kültürü, hiç ara vermeden, başka
ünlüler, zirve ve dibe vuran trajik sonları görmeye devam edecek.
Bizlerin bir türlü
anlamadığı bir şey de olmalı bu ünlü veya ünsüz insanların zirveden dibe geçiş
veya düşüş görüntüleri, onların kadersel seçimleri olabilir mi? Burada ki
evrensel sırrı, insan psikolojisinde, güce kavuşunca, irdelemekten, geniş
düşünceden uzaklaşmanın o büyük yanıltıcı rüyasının payını da gözler önüne
sermek gerekmez mi?
Dibe vurmaları bir
kayıp görmüyorum. Zenginliği veya kendini kurtarmayı sadece parasal
yeterlilikle değerlendirdiğimiz zaman, paraya kavuşmuş insanların, özellikle iç
acıları, iç sıkıntılarını, paranın ve ünün zenginliğiyle besleyemeyenlerin
arayışıdır belki…
Dibe vurmak, o insanı acınası duruma düşüren yıkımı yaşamak,
belki ünlü olmanın, sanatla yıkanmanın, sanatçı duyarlılığına erişememenin,
sıradan insan zaaflarıyla yorgun düşmenin, parlaklığın göz alacılığından bunalıp,
yolunu şaşırıp ara sokaklarında kaybolmanın dünyevi gerçeğidir de…
Cahide Sonku ve onun
efsanesi tam olarak anlaşılmadı. Belki de hiç anlaşılmayacak. Çünkü
üniversitelerin ve eğitime dair bütün kurumların amacı yüce insanı ilimin,
sanatın, felsefenin derinliğinde en uzağa, en derine, genişliğe taşımaktan çok,
güne rakamlarla damgasını vurma telaşı hâkim.
Okullarımızın,
üniversitelerimizin topluma, bilime, sanata yansıması, toplumun istikrarlı ve
uzun vadeli huzura inşası değil de, en kısa yoldan en karlı kazançların,
unvanların telaşı çok büyük…
Belki de her toplum,
kendi sonunu, kaderini, kendi kısa vadeli sadece iki renkli, iki tercihli bakış
ve kabul ediş algılarıyla hazırlıyor.
Kara veya beyaz… İyi
veya kötü… Soğuk veya sıcak… Ünlü veya ünsüz… Akıllı veya akılsız..
Sadece bu sıfatlar,
bu anlatımlar insanı anlatıyorsa, kurnazlığın gücü, eğitimden, sanattan önce
başa geçiyorsa, vergiden tutun da, zenginliğin dağıtımına kadar, düşüncenin,
eğlencenin, sporun, sanatın, bilimin içine çıkara, ahbap-çavuş ilişkilerine
benzer şeyler katılıyorsa; ara renklerin, tınıların, seçeneklerin bir anlamı
yoksa
Cahide Sonku’ya sadece acır geçeriz. Onun sonunun beklenen
şey olduğunu söyler geçeriz. Veya onun sonu gibi benim sonum olmaz; “çünkü ben
çok akıllıyım, çok yatırım yaptım.” Der, tam da bir cenaze töreninde duyduğumuz
o yüksek gururu taşırız; ölen biz değiliz. Biz, kurtulan, sağ kalan olduğumuz
için ölümü bile sorgularız; erken öldü! Çok içerdi! Az uyurdu! İyi beslenmezdi!
Gibi bir sürü renksiz, kanıtsız, insanın iç dünyasından uzak hikâyeler…
Cahide Sonku. Erkek
dünyasında kadın olmanın, aşırı beğenilip el üstünde taşımaya alıştırılmanın
kurbanı da olabilir. Tam da burada insan psikolojisi giriyor devreye. İnsana
dair, insanın kendine yetecek bilgi, görgü, deneyimleri besleyecek derelerin,
ırmakların, güzellik, şan ve şöhret ile dengelenmesinin zanaatı çıkıyor ortaya.
Cahide Sonku, o büyük
efsane, büyük destanlar gibi, edebiyata, sinemaya, felsefeye, eğitime ciddi
katkılar vermeye hazır. Sadece, acıma, yüksek gurur ile yerden yere vurma,
siyah ve beyaz bakmaktan kurtulmak şartıyla, bu yaşamın en göz alıcı yanlarına
da, pis kokan ara sokaklarına da insan
yüreği, toplumsal eşitlik, adalet isteğiyle bakalım yeter.
4 yorum:
Efsane sanatçı Cahide Sonku'nun hayatı, kesinlikle çok kapsamlı ve derinlemesine bir bakışla analiz edilip, anlamayı gerektiriyor. Dünya starları içinde de benzer örnekler çok elbette! Marilyn Monroe'nun hayatı gibi..trajik sonlar çok fazla. Ünlü olmanın büyük yıkımı!. Ve birey kadar asıl toplumun bundaki büyük payı hiç irdelenmiyor!. Tv.larda reyting furyası içinde gencecik çocukların ünlü olmak adına düşürüldükleri büyük tuzaklar!. üstelik bu tuzaklara ailelerin ve kitlenin yadsınamaz katkıları ne kadar çok!.ne büyük bir paradoks!. küçük yaşlardaki çocukların hatta bebeklerin dahi şöhreti ile para kazanan aileler...rant elde eden reklam ajansları, medya şirketleri..
Ünlü olmak sevdası içinde ne çok insan var!. ne anlamsız yarışlar! oysa hiç biri gerçek olmayan kalabalıklar!. bunları nasıl göremez insanoğlu, nasıl yaşanmış hayatlardan ders almaz? anlamak mümkün değil!. hiçbir kalabalık gözünü boyamamalı insanın! bir varmış, bir yokmuş denecek kadar kısa ve herkes için bitimli bir hayat bu!. Bazı cenazelerdeki o muazzam kalabalıklar dahi yanıltmamalı!. Rahmetli nüfuzlu ise hele, pek çoğunda kendini gösterme çabası!. Bir elin parmaklarından azdır, gerçek kalbine dokunan insan sayısı!..
Teşekkür ederim Güven 'ün ve yıkım' yazını ilgi ile okudum. Esenlikle kal..
Teşekkür ederim Esin;makalenin ruhunu çok iyi tahlil etmişsin. Büyük kalabalıklar, çok hani zenginlik; aynı zamanda BÜYÜK yıkım... Yaşamın muhteşemliği o küçük hücrelerde saklı olduğunu hiç unutmamak ne büyük lütuf...
Aydın geçinenlerin, bildikleriyle büyüklenenleri, bilmediklerini küçümseyenlerin, bunu yaparken; bilinçli ya da bilinçsiz, yasamı kaçıranların, bir saat kadar düşünüp taşınmak, gözlerini bir süre kendi içine çevirip; dünyadaki bozuk düzende ve kötülüklerde ne ölçüde payı olduğunu araştırmak, işte buna kimse yanaşmıyor sevgili Güven..
Olcay Kasımoğlu
Halbuki insanı rüyalarda aradığı insan huzuruna kavuşturacak şeyler;olayların-yaşamların neden ve sonuçlarıyla ilgilenmek,duyarlı bir vicdanla terlemek... Teşekkür ederim sevgili dost..
Yorum Gönder