İnternet..
RASİM ÖZTEKİN ÖLDÜ!
( Namı diğer Fehmi Bey-Güneş
Açmadan Önce Yağmur Gibiyim )
Duyduğumda bu
haberi “ Güneş açmadan önce yağmur gibiydim…” Sancılar içinde, devriâlemin
vazgeçilmez yüzleşmesi ahengi içinde ama yine de büyük sancılar içinde…
Sevilen insanlar
dünyayı var eden çok büyük depremler gibi, yepyeni sarsıntılar yaratırlar. O
depremler olmasaydı bu dünya olmazdı bilimine inansak bile; zordur ayrılıklar…
Her daim zamansızdır… Barış da öyle olmuştu, Levent de, Tarık da, Münir de,
Orhan Veli de, Sait Faik de, Haldun Taner de, Orhan Kemal de…
Güneş açmadan
önceki yağmur taneleri gibiyim… Sağanağım ve o yüzden az çıkıyor sesim… Az
çıkan sızının eşliğinde bir piyano, bir keman ve bir de viyola, döküyor
biriktirdiklerini güneşten biraz önce…
Ölmüş Rasim Öztekin,
güneş çıkmadan önceki yağmur gibiyim; birazdan çıkacak olan güneş, silecek
yağmurun topraklara, çiçeklere, kayalara düşen o hazin izlerini…
Yeniden başlayacak
onun öyküsü. Kaderidir derler sanatçının böyle çekip gitmesi… Yaşarken değil,
yaşamından sonra gelecek nesillere bir madendir bulacak olanları sevince boğacak,
yeniden yüreklendirecek, insan yaradılışının en önemli anıdır; ölüm; tıpkı,
güneş çıkmadan önceki yağmur kadardır zamanı; doğar, yaşar ve ölür
insancıkların tümü…
Oysa sanatçıdır
Rasim Öztekin; güneşten önceki yağmur gibi değildir, dünyanın kuruluşundan
sonra var olan büyük sular gibi; uygun zamanı bekleyecek ve yineden doğacak;
bizlerin nesilleri için…
Kalbi taş olana,
tüccarlığın yaz yağmurlarına tutunmuş olanlara hiçbir şey ifade etmeyecektir,
yeniden doğuş ve var oluş denklemi… Günün sesini, çığlıklarını, kargaşasını
duymak isterler; bir dolu gün yerine bir dolu kargaşadır sahteciliğin kandırma
sanatına kanmış olanlar.
Sanatçıdır daim
olan; doğmamışlığın sancısını çekip de doğmuşluğun o güzel hatırına doygun,
hüzünlü mutluluklar içinde soluk alıp veren; Rasim Öztekinlerdir, Özkullardır…
Güneş doğmadan
önceki yağmur gibiyim; garip ama bir o kadar şuurlu sancılar içinde, tıpkı
sanatçının özgün, yürekli seslenişi gibi;
Pir Sultan Abdal’ım ey Hızır Paşa
Yazılan geliyor sağ olan başa
Beni hasret koydun kavim kardaşa
Kâtip arzuhalım yaz yâre böyle…”
Güven SERİN
4 yorum:
Okurken ''O iyi insanlar o güzel atlara binip, çekip gittiler'' sözünü sürekli akla getiren aşırı duygusal bir yazı çıkmış elinizden. Kaleminize sağlık.
Ne yazık ki tiyatro ve sinema dünyası bir ustasını daha kaybetti. Çok vakitsizdi gidişi. 5. kavuğu daha yeni devretmişti:(
Gülen yüzü, sevimli halleriyle aileden biri gibi hissettirdi onca yıl. Allah rahmet eylesin. Mekânı cennet olsun.🙏🙏
Bazı insanlar vardır sebepsiz mutluluk verir, yüzünüzde gülümseme oluşturur. Hiç tanışmadım, konuşmadım, sadece izledim. Ama her gördüğümde yüzümde bir tebessüm oluşturdu... Allah rahmet eylesin.
Teşekkürler Zeugma; ölüm,hatırlatıyor yüce ve kıt olan değerleri; öldüğü an,içimizde bir ses yükseliyor gökyüzüne,ölen insanın peşinden ama yer çekimi sadece ölene izin veriyor; içim öyle buruk ki; felsefem ise dönüşüm,doğanın,evrenin vazgeçilmez döngüsü ve dengesi üzerine teselli peşinde...
Teşekkürler SzgnBsl,aynı düşünceler içindeyim; tebessümü sunmak,çok özel bir iletişim,kök salma biçimi; bu işi çok az insanlar yapıyor; sanatçılar bu yüzden ayrı gezegenden gelmişler gibi; ne çok şeyler sunuyorlar her daim sorun ürettiği sanılan dünyaya...
Yorum Gönder