HAYATIMI TOPRAĞA
VERİYORUM
---------------------------------------------------
Bir yazar; yazgısını
yazmada, düşünmede ve irdelemede tamamlasın! Düşünün bir kere; yazdıkça sandığa
atsın eserlerini! Ve sonunda onun felsefesi şu fikri savunsun;
“ Öyleyse kim kurtaracak beni var olmaktan? Hayatımı toprağa
veriyorum.”
Fernando Pessoa, yaşamı boyunca yazıp durdu. Neredeyse bütün
yazdıklarını onun meşhur sandığına attı. Günümüz insanının her saniyesini
sosyal medyada paylaşmak için yanıp tutuştuğunu düşününce; ne kadar uzak
şimdiki zamana Pessoa; ne kadar çok…
Ölümünden sonra
sandık açıldığında ortaya çıkan sayfa sayısı, yaklaşık olarak 27 Bindir… Akıl
alacak gibi görünmese de; sanatçılar her daim toplumların birkaç adım önünde
giderler. Yaşamı, yaşam sapmalarını ve kırılmalarını da önce yaşama hakkına
veya eziyetine de onlar sahip olurlar.
Tıpkı Latin Şair
Vergilius gibi, henüz bitirmediği büyük yapıtını yakmak, yok etmek istemiştir;
Son nefeste dahi…
Pessoa, bunca düşünceyi,
yazıyı, eseri niçin biriktirdi? Neden yayınlamadı? Bugünün ve dünün insanı; ün,
şan, güç için yanıp tutuşuyordu oysa! Bu da bir sanat oyunu mu? Bir tepkinin,
inatçılığın karşılığı mı? Bilinmez…
Belki de yakın zaman
önce konuştuğum bir arkadaşım; boşu boşuna bunca yıl idealizm adına çalışıp,
durmuşum! Onca kazancı, emeği; toplum için harcayacağım derken, kendi hayatım
akıp gitti, diyerek bir küskünlüğü, pişmanlığı dile getirmesi; insanın,
insanlardan beklediği karşılığı bulamayınca; her şeyden vazgeçme gibi bir huyu
olduğu da anlaşılır hale geliyor…
Sanki biraz ötemde
Pessoa’nın sesi, soluğu bir şeyler anlatmaya çalışıyor; bütün amacının seyir;
eylemsiz kalarak sessizce dünyayı, ona ait olan yaşamı, kendi içinde bir
komediye dönüştürmek; bütün ciddiyetini de muhafaza ederek; gülecek olanlar gülsün,
düşünecekler düşünsün; onun erdemi, seyretmek ve eylemsiz kalmaktır…
Güven Serin
8 yorum:
İlginç; ama bence sıra dışı ve özel bir adammış. Öyle istemiş demek ki ve gerçeğe dönüştürmüş. Aslında yüz yıldır çözülemeyen bir problemi çözüp de 1 milyon dolarlık ödülü reddeden Grigori Perelman'ın tavrına çok benziyor:)
Bu tür insanlar her açıdan ve bıkmadan incelenmeli;ne çok şeyler biliyorlar hayata dair;üstelik her gün korktuğumuz ölümü çoktan çözmüşler ve en önemlisi barbarlık ateşini söndürerek doğmuş olmalılar...Katkıların için teşekkür ederim Zeugma...
ay ben pessoa için lizbona gitmek istiyorum vallasııı :)
Sanırım seyahat etme zamanı gelmiş Deep:)) Lizbon ve Pessoa orada;belki de her yerde:))
Benimde aklıma blog için yazdığım yazılarım geldi. Sürewkli notlar alıyorum. Başkaları için anlamsız, benim için anlamlı. Öldükten sonra arkamdan ne derler acab?
İyi arşiv yapmanızı,hatta yedek yapmanızı öneririm... Yazılarım hem bilgisayarda, hem bende ki yedek arşivinde hem de gazetenin arşivinde;şimdi gönlüm rahat:)) Bizden sonra ne olurlar? İşte;onun ne olacağı tam olarak belli değil;çünkü şimdinin zamanında kavak yelleri esiyor,rüzgar ve sesler,karmaşa çok yoğun;ama ilahi ve manevi mutluluk;bu anda saklı;eğer doğruysa o söylem;iyi sanat yolunu bulur,tezi;belki bizlerin yazıları da bir yerlerde kök salacak ve biz orada tekrar doğacağız...
Hayatlarımızı toprağa vermeden kısa bir nefes alıp geriye çekilmeli ve sorgulamalıyz. Ne yapmak istiyoruz ve ne yapıyoruz.
Doğruya doğru;belki de bir hayat daha bekliyordur yaşamın hemen kıyısında;tam da zamanı varken,geri kalan hayatı yaşamını;Teşekkürler..
Yorum Gönder