Kamera; Güven Serin
Kamera; Güven Serin
Delacroix'in Marian Tablosu
Lauvre Müzesi
YOLCULUK (İnsanın Öncüsü Olan Özgürlük)
İnsanın yola çıkma,
yoldaş arama veya şairin; Kavafis’in aradığı şeyi; “ Yolculuk, anlamını sadece
kendinde, yolculuk oluşunda bulur.”
Kimler çıkmadı ki
yola; yolculuğa? Yunus Emre, Evliya Çelebi, Odysseus, Mantaigne, Goethe,
Nietzsche, Kazancakis; daha niceleri…
Kavafis, ısrarla
savunur yolun, yolculuğun uzun olmasını. Bunun için yapar bütün dileklerini.
Bilir, zorluğun, mücadelenin içinden geçip çıkacak olanın daha bir insan olma
eşiğine yaklaşacak oluşunu; bütün bilgeler gibi o da bilir; kör olsa da eşiğe
gelenin, kim olduğunu anlar…
Kurtalan Ekspresle
başlayıp Kayseri’de sona eren yolculuğum, oradan Ürgüp’e geçişim; insan ruhunu
bedeni üzerinde ki hâkimiyet alanının, varlık sebebimizin, bağlı olduğumuz yasaların,
kalıpların; bütün şeylerin; bastırılmış ve baskıların çivilerinin, iplerinin,
zımbalarının ağır ağır sökülme sidir yolculuklar.
Öğretilerle doludur.
Kulakların taşlaşmış kireçlerinin erimesi, gözlere inan perdenin kalkması,
vicdanları tıkayan korkuların, çıkarların yıkılması; dokunma, tat almanın
yanında sezgilerimizin tımar edilişi anlamına da gelir; yolun yolcusu olmak…
Böyle bir anda; şair; Dile ki yolun uzun olsun, der. Serüven
dolu, bilgi dolu olsun… İnsanın sürekli ümit ettiği daha fazla olan şey; yani
sonlu hayatın sonsuza yakın oluşu, umut ve ümitlerin tazelenişi; yetinme
duygusuyla yüzleşmek; bütün bunlar yolculuğa uzanan hikâyelerde, zıtlıkların,
uzaklıkların insan bedenine yaptığı tesiri, ruhuyla dengeleyip ilahi bir
teraziyle tartışta gizlidir.
Yolculuğa tutunmuş
insanların sığınakları çoktur. Her biri yazı sanatına, fotoğrafa, videoya,
resme, şiire dökülür. İnsanlık kanıtlarıdır bütün bu zenginlikler. Ölümcül olan
kavgaların, ölümlü olan insan tarafından şölensi bir kıvama getirilme
çabalarının tamamıdır.
Bir bakmışsınız; üç
bin yıl öte; bir şairin dizelerine geçmiş; bir sayfa sonra, Kanada’da ücra bir
kasabada ki karlı bir kış güne ulaşmışsınız.
Şüphesiz, Antonio
Tabucchi’de kendi yolculuğunda uğramış oluğu Lauvre Müzesinde Delacroix’in
Marian’ı betimleyen tabloya bakar kalır. Halkın Öncüsü Olan Özgürlük, anlayışı,
algısı karşısında ister istemez imrenir; daha da ağırlıksızlaşır…
Dev tablo, tarihi,
mitolojiyi, Fransız romantizmi, barikatları, cesetleri, ulusal inancı; en önde
çıplak göğüslü yürüyen Marian’ı anlatır. Ulusal sancak elde, mitolojiyi
anımsatan giysiler içinde göğüsleri açık bir kadın; ressamın çıkmış olduğu
yolda bu eser; Delacroix’in kartviziti olarak kabul ediliyor.
Bu çalışmaya zahmet
buyurup okumanın bile yorucu olduğu zamanlardan geçiyoruz. Bir köşeden diğerine
üşenen, tembel, sana sıkışıklık içerisinde yaşamsal savaşlar veren insanların çağında;
korkunç bilgiler içerisinde, korkunç fakirliklerini çığlıklarını duyuyorum.
Umursamaz, gamsız,
aldırışsız bir insan değilim. Yer çekimine saygı duyduğum gibi çekimsizliğin de
ötelerini sancılı, sınırlı ve bitip tükenmez bir merak içerisinde her akşam
güneybatıdan doğan gezegene, batıda bulunan parlak; belki, Merkür, Venüs'e,
değişmez olan kutup yıldızına bakarak; insan beyninin sınırsız gezi alanlarını
anlamaya çalışıyorum.
Hareketin durağan
olandan üstünlüğünü, akmayan suyollarının, bataklık gazı ve kokusuyla
tanıştığını biliyorum.
Paul Valery’de bunu
bilenler arasında ve o da kendi yolculuğunda mısralarıyla çıkar ortaya;
Gök! Benim… Geliyorum ölüm mağaralarından,
Duymaya çırpınışını sahile dalgaların,
Görüyorum altın kürekli kadırgaların,
Belir işlerini şafakla karanlıklardan
Güven SERİN
2 yorum:
trenle ha kayseri ürgüp filan ne güzel yaa, karsa gidiyomuş galiba bugünlerde meraklısı çokmuş galiba. tabuchi iyi tabisiiii :) yolculuk ne güzel bir etkinlik kiii :)
Sanırım Kars ve ötesi moda;yani diğer ülkeler;Azerbeycan;gezgin olmanın sırrını galiba öğrendim:)) Altyapı yoksa;bir mok olmuyor;yani yenen ve içilen anlatılıyor;bir de güneşin altında yanan yerlerin izleri kalıyor geriye:)) Oysa;yüce yolculuk;Yunus gibi kırk yıl hizmet edecen ona :))
Yorum Gönder