SAMSUNA
GİTMEDEN ÖNCEKİ SON AKŞAM
Şevket Süreyya
Aydemir; Mustafa Kemal’in doğumuna; yani doğum yerine bir başka tarihsel var
oluş gerçeğiyle; Kemal Yeri Bölgesini işaret eder. Conk Bayırı ile Kocadere
Arası olan yerde; bir tepe; Kemal Yeri…
Gelibolu Savaşı,
işgal edenle, işgal edilen; vatanını savunanlarla, karşı duruşa, savaş sanatını
katan bir komutanı da dünya sahnesine taşımıştır. Mustafa Kemal’i. Üç gün
uyumamış; yorgun düşmüş bedeni, dipdiri zihninin üretimiyle bir genelge
yayınlar.
Kendisine gösterilen
fedakârlıktan söz eder. Kazanılan başarılardan, alınan vazifenin öneminden! Ve
bu güvenin, sevginin farkında olarak onlara; silah arkadaşlarına sunulan veda
sözcükleri…
Bir cepheden
diğerine giderken ve her tarafta ölümün çürük, keskin kokuları kokarken; yine
de saf tepelerin kekik kokusunu duymak isteyen, her daim savaşa saygı duyarken,
barışı özleyen bir asalet içerisinde atına biner…
Bir cepheye edilen
vedaının gecesi; tarihe geçen ismiyle; Devlet Ülkesinde Devler Savaşı; bir
cephede daha kanla, toprağın; sesle sessizliğin buluşma anı yaşanacaktı!
Conkbayırı muharebesi böyle, bu algı ve cesaretle başlar.
O geceye düşen
notlarda; gecenin kalkan karanlık perdesinden söz edilir. Hücum anının başlama
zamanı; bir kamçının havaya kalkışı ve aynı hızla yere inme işaretinin hücuma
dönüşen; süngü ve mermilerin insanlık nazarında birbirine kavuştuğu Conkbayırı
muharebesi, gövdenin kırmızıya bulandığı, tenin, tensizliğe koştuğu bir
destanın da adıdır…
O geceden geriye
kalan sözcükler; her şeyin unutulduğu andır. Ölümün ÖLÜME meydan okuduğu bir
zaman… Tam da o tepelere gittiğinizde, bir şafağın vaktine kulağınızı ruhunuzla
dayadığınızda o sesleri, birbiri boğazlayan insanların, kavgasından çok muazzam
iradesini, inanmış olanla, şaşkın olanın bir tek vücuda dönme türküsünün
yakılışını dinlemeniz mümkündür.
Sadece dört saat
süren Conkbayırı muharebesi; karşı tarafın ölüm kayıtlarına 20 Bin insanın
isimlerinin kazınmasıyla son bulur. Bizim tarafı hiç sormayın! Ölüm; ölümü
yenme savaşında, insan sayısının da bir önemi kalmıyor; söz konusu olan; bir
avuç vatan parçasının kurtarılma anıysa…
Dört saat süren ve
gecenin perdesini aralayan bu büyük muharebeyi, karşı tepeden izleyen İngiliz
Binbaşının notları arasında şu sözcükler, eskimeyen bir önemi koruyacak bir
şekilde; tarihin en şanlı kayıt defterine not edilmiştir.
“ Ben ömrümde böle
bir topçu hazırlığı görmedim. Mermilerin isabetinde ki keskinlik şaşırtacak
cinstendi. Türk siperleri paramparça ediliyordu.”,
Ve notunu şöyle bitirir; “ Tepede yine Türkler vardı!
Türklerle karşılaştık. Aramızda vahşi bir boğuşma başladı.”
Büyük bir
imparatorluğun sonuna gelinse bile; sonun zaferini, başlangıç anı gibi gören,
yitik insanların, yepyeni umutları, ümitleri ve yeşertmeye çalıştıkları
büzülmüş; gün yüzüne çıkartılmayı bekleyen tohumları vardı.
Bu bitiş anına;
“Kanlı bir gölge” gibi bakmak, yanlış anlaşılmıyordu. Biterken bile kazanılan
savaş; kazınılırken bile kaybedenlerin tarafında sayılıp, başkenti işgal
edilecek; 57 düşman gemisinin İstanbul’u kuşatmasıyla, el birliğiyle işgalin
şamatasının başlayacağı zamanlar çok yakındı…
Kanlı gölgenin,
büyük imparatorluğu yok edilmek, paylaşılmak üzere; leş yiyicilerinin
çekişmeleri başlamıştı. İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar ve Yunanlılar…
Şişli’de son akşam
yemeğinde üç arkadaş buluşurlar. Mustafa Kemal, Ali Fuat ve Rauf Bey…
Mustafa Kemal’in
Samsun’a gitmeden önce ki son akşam yemeği ve ağzından dökülen sözcükler;
“ Beraber çalışacağız
Fuat!” , “ Paşam, benim kolordum daima emrindedir.”
Bu köşenin, bu
sözcüklerin yazarı olarak; Şişli’de yenen bu akşam yemeğinin anlamı, tarihsel
önemini halen yeterince anlayamamış olmanın derin hüznü içindeyim. Bu anı
resmetmeyen ressamlar, heykeltıraşlar! Şarkısını, türküsünü bestelemeyen
sanatkârlar! Operasını, tiyatrosunu sahnelemeyen yönetmenler!
Ne çok şey var;
tarihi, sanatı, felsefeyi ilgilendiren; ne çok önemli an… Bu anlar, o kadar saf
ki, seyirci, sahne ve yönetmen beklemek yerine; Anadolu’nun bağrına; belki de
insanlığın binlerce yıl yaptığı şeye; sığınmaya, toparlanmaya ve kendine
dönüşmeye gitme ve gelme mucizesine gebe kalıyordur…
Güven Serin
4 yorum:
Çok güzel bir yazı olmuş. Emeğinize sağlık... Geçmişi anlayıp ders çıkararak ama geçmişte takılıp kalmayarak geleceği daha güzel yarınlara taşıyacak bir nesle ihtiyaç var.
Teşekkür ederim;haklısınız...
kemal yeri ne güzel isimmiş :)
Vay canına;öyle :Kemalyeri :))
Yorum Gönder