SON SÖZ
Dünya yaşamının kıyısına gelen insan; insanlar son aşamaya
son sözleriyle damga vururlar. Bir aydının kaleme aldığı gibi;
“ Son sözün etkisi
büyüktür. Varlığın yokluğun birleştiği anda, sözcüklerin kazandığı etki hiçbir
açıklamayla kıyaslanamaz. Son sözünü söyleyen adam kendini en büyük hatiplerden
daha iyi dinletir.”
Hepimizin yakınları
bu yaşamdan ayrılırken son sözlerini söylemişlerdir. Belki de son sözleri son
bir bakış olmuştur. Bir itiraf, bir iltifat, bir acı, bir tebessüm…
Mustafa Kemal’in;
Türkiye Cumhuriyetini Kuran insanın son sözü; “ Aleykümselâm” yani Esenlik,
selamet sizin de üzerinizde olsun!
Babam Yusuf Serin
ile ölümünden bir hafta önce çalışma yerimde görüştük. Birlikte Aydın Beyin
soğuk limonatasını yudumladık. Sıcağın Ağustos zamanı ter içinde sıkkın
bedenlerimizin sıkkınlığının ter ve sıcak olmadığını konuşarak, uzlaşarak son
sözler olarak hafızalarımıza kayıt ettik.
Babamın son sözleri
zarif bir itirafa dönüştü. Baştan beri siyasetin soylu teslimiyetini yapan bu
insan, kendi ekonomisini yakından takip edememiş, ekonominin iplerinin elinden
kaçışını yine siyasi, insani tecrübesiyle dile getirip bir af, bir ışık, bir
yol gibi bana aktardı.
Ya İsa’nın son sözü?
Çarmıha gerilmiş İsa son sözü ; “ Yarabbi! Beni böyle terk edecek miydin?”
Peygamberlik sıfatını
kazanmış birisinin insan korkusunu ayrı bir trajedi olarak tartışıp, insan
halimizi, bize öncülük etmiş peygamberlerin şartlar değişince imanları da
tartışılacakken, İsa’nın bu son sözü Hıristiyanların inancını sarsmak yerine
coşturuyor.
Muhammed’in son
sözleri Ömer’in emriyle kimselere duyurulmuyor. Gizemini koruyor…
Alman şair, yazar
Goethe ise kendi felsefesini zirveye taşıyan sözünü son söz olarak edebi,
felsefi tarihe kazıyor;
“ Daha fazla ışık!”
Yaşamı baştan beri seven, coşkusu hiç eksik olmayan Goethe’nin üreteceği bir
iksirdir pencerenin perdelerinin açılması ve ölüm anına vuracak ışığın daha da
fazlalaşma arzusu…
Rousseau’nun son
sözü de buna benzer şeyler;
“ Pencereleri açın,
yeşilliği göreyim.”
Yaşama dört elle
sarılan, bedenini oldukça fazla seven Tolstoy’un son sözlerini merak
ediyorsanız;
“ Eğer akıbet bu ise
hiçbir şey değil!”
İnsanın içi ürperiyor;
yerküreden göklere uzanıyor birden… Son anın insana yansıyan ve o insanın
edebi, felsefi, sosyolojik aynı zamanda yüksek iradesinin algıladığı şeyler;
bize bir şeyler anlatıyor.
Tesadüfü bir şey mi?
Yoksa insanın aradığı ebediyetin eksik olan parçaları veya dünyevi yaşamın son
saniyelerinin bile kıymetli oluşunu anlatmak mı?
Moliere’nin son sözü
da ünlüdür; Doktorlar kendisini görmek ister. Hizmetçi ölümünden önce yatağına
uzanan Moliere doktorların geldiğini söyleyince;
“ Şimdi hastayım
kabul edemem.” Diyerek ziyareti istemez. Ölüm kapıya dayanmış, belki de hiçbir
çarenin fayda etmediğini sezgisel ve fiziksel olarak anlayıp, ölüm trajedisine
güldürü eklemek istemişti.
Koca Sokrates ölüm
kokan zehir dolu tası içmeden önce çocuklarının kulağına eğilerek şu son
sözleri fısıldadığı bilinir;
“ Asklepios’a bir
horoz borçluyum.”
Andre Chinier ölümle
yargılanıp idamı açıklanıp giyotine giderken elini başına götürerek;
“ Ne de olsa bunun içinde bir şeyler vardı.” Sözcüklerini
son söz olarak giyotinin altına bırakı vermiştir.
4 yorum:
Sevgili Güven, çok güzel bir çalışma. Ben ne söylerdim diye düşündüm, sanırım bu sözlerle veda ederdim yaşama, şayet veda etme şansına sahip olsaydım. Görmeden bakan, duymadan dinleyen, hissetmeden dokunan, düşünmeden konuşan,sevmeyi bilmeyen insanlardan uzaklaşın, derdim...Bu dünyaya dokunup gidenlere selam ile, sevdiklerin ışıklar içinde uyusun.
Teşekkür ederim;oldukça insanca istekler bir dua gibi her daim haykırmalı;haykırışın karşılığı ne olursa olsun...
İnsan hayatında; ilk izlenim, ilk karşılaşma ve karşılama/lar... ne kadar önemli ise, son bakış, son sözler ve uğurlamalar da.. bir o kadar önemli!.
Ve yaşarken yaptıklarıyla, aramızdan ayrılırken de geriye bıraktıkları eserlerle toplumlara ve tüm insanlığa ışık olan nadide insanların 'son sözleri' de bir o kadar değerli ve manidar!. İz bırakan değerli şahsiyetlerin her biri ışıklar içinde uyusunlar.
Ve dünya bir yana, kendi canımızdan, kanımızdan olan insanlar ise bizim en değerlilerimiz. Onlar ayrılırken, bizlere fısıldadıkları o son sözler, son bakışlar, dilekler, belki kimi sırlar hiç bir zaman unutulmuyor. Dağ gibi yürekleri olan babalarımız! (fedakar analarımız) Başın sağolsun Güven. Sabırlar dilerim. Allah sizlere ve evlatlarınıza güzel ömürler versin..
Teşekkür ederim Esin;edebi,felsefi hayatın anlamlı tespitleri,sesleri,yazılımları şenlendiriyor bütün hüzün dolu saatleri...
Yorum Gönder