6 Ocak 2025 Pazartesi

BEN EVDEN KAÇTIM

 

                                                    BEN EVDEN KAÇTIM

  Evden kaçtım ben.

Kapalıydım önceden.

Öyle istiyor sevdiğim ve babam.

Bir süzülüş,

Körpe gözyaşları…

 Bir el uzanıyor,

Islaklığın hissiyatına

Duygulandım müziği duyunca.

Evleniyor bugün o…

 Kim?

Üç yıl birlikte olduğum oğlan.

Oysa bitmedi sevgimiz.

Ben, ben değilim artık…

 Kapalıydım önceden,

Şimdi açık…

Aynı mahallede yaşıyoruz

Katlanamam buna

Kaçtım, mahalleden,

Beni örseleyecek her şeyden…

Yaşın?

On sekiz…

Gözlerin kocaman ve siyah

Tenin beyaz ve aydınlık

Sevgiye dokunmuşsun

Bırak öyle kalsın

 Küsme kendine, tenine

Ve seni sen yapan ruhuna

Yüzleş gerçeğin kendisiyle

Kanma sevgisizliğin art niyetine.

 Bir ana, bir sevda dilleniyor

Kanma gururuna

Kaçma kendinden

Yaşama tutun dört elle Tuğba

Yaşam, sevginin seçenekleriyle dolu…

15 HAZİRAN 2015

 Not; Bir vapur yol alıyor, yaşama akan bir yaşanmışlık; on sekiz yaşında bir kız ‘Tuğba’ ile aramızda geçen bir diyalog…

 Güven SERİN 

 



4 Ocak 2025 Cumartesi

ŞÖHRET TUTKUSU

 

Güzel Cahide Sonku


Muhteşem Marılyn Monroe

                           BAŞ DÖNDÜRÜCÜ ŞÖHRET TUTKUSU

   Şöhret denen şeyi kolay kolay kimse elinin tersiyle itemez. Bir şekilde “ünlü” olayım da ödenecek ne bedel varsa öderim diye milyonlarca insanın sonsuz umutları yarı yola bile ulaşmadan sonlanmıştır.

   Sanırın, ölene kadar savunup söyleyeceğim bir söz; “ Bu toplum, sade yaşamı, yoksulluğu, ezikliği kabul eder de, bir türlü zenginliği hakkıyla, huzuruyla yaşayamaz-beceremez.”

   Her zamanki gibi; “Sözüm meclisten dışarı…”

   Şöhret olup, muazzam ün yapıp da sonları trajedi ile biten iki kadını saygı ile anacağım. Marılyn Monroe ve Cahide Sonku…

   Şimdi sizi şöhret merakı olan genç bir kızla, olgun yaşa gelmiş bir yazarın konuşmasına davet ediyorum. Genç Kız:

—Kusura bakmayın ama başarınız iyice şımartmış sizi! Yazar:

 —Hangi başarıdan söz ediyorsun? Kendimi kesinlikle beğenmiyorum. Ayrıca yazar olduğuma sevindiğim filan yok. Asıl sevdiğim şeyler şu göl, şu ağaçlar, şu gökyüzüdür… Doğanın güzelliklerini duyumsuyorum, doğa ana tutkularımı kamçılayıp yazmak için önlenemez bir istek veriyor bana.

 Genç Kız: Çalışmaya kendinizi o kadar kaptırmışsınız ki, ne gerçek değerinizi anlamaya vaktiniz var ne de böyle bir isteğiniz. Ben sizin kadar büyük bir yazar olsam bütün varlığımı topluma adar, aynı zamanda da onların mutluluğunun benim büyüklüğüme erişebilmek, beni görkemli zafer arabasıyla taşımak olduğunu bilirdim.

Yazar: Zafer arabasıyla taşımakmış! Yoksa ben Agamemnon muyum?

Genç Kadın: Her şeyin acısına dayanır, sadece şöhret olmayı isterdim… Gerçek baş döndürücü şöhret! Of başım dönüyor!

   Yukarıda geçen konuşmalar; genç kız ile yazar arasında geçse de Anton Çehov’un Martı isimli oyunundan aldım.

   Şöhret olmayı, olmuş olanın bıkkınlığını çok iyi anlatıyor. Yukarıda sözünü ettiğim iki isme; Marlıyn Monroe ile Cahide Sonku’nun şöhret yaşamları; sıra dışı sonlarını hiçbir şekilde acıyarak bakma hakkına sahip değiliz. Sadece anlamaya çalışmalıyız; şöhretin ne olduğunu…

   Genç yaşamlarında şöhrete, maddi zenginliğe kavuşmuş olsalar da, şöhreti yönetmek, tıpkı zenginliği yönetmek gibi çok ayrı bir deneyim, tecrübe olduğunu da anlatıyor; onların sonları…

   Her iki kadın; yaşamları, sonlarıyla, farklı ülkelerde olsalar da, tüm şöhret düşkünlerini, düş kırıklığına uğramış ve uğrayacak olanları ilgilendiren çok değerli anıları, eğitime, öğretime dönük muhteşem zengin fikirleri de geride bırakıp gittiler.

   Ünlülerin en büyük mirası, sadece eserleri değildir. Yaşamları da büyük birer mirastır. İnsanlığa, okumaya, öğrenci olmaya adanmış herkese bırakılmıştır.

  Marılyn Monroe’nin günlük tuttuğu defterinden küçük bir notla sonlandırıyorum yazımı;

“ Bu işkenceyi neden çekiyorum? Ya da kendimi neden başkalarından aşağı görüyorum!”

   Edebi dünyaya, bize sunduklarına ne kadar çok şey borçluyuz…

 Güven SERİN