15 Ocak 2025 Çarşamba

AHMET KURT: ŞOFÖR AHMET

 

Kamera; Güven 

Kamera; Bülent

                              ŞOFÖR AHMET: AHMET KURT AĞABEY

   Ahmet Ağabey ile tenis sporuna gönül verdiğim yıllarda tanıştım. Tekirdağ Gençlik ve İl Spor Müdürlüğü tenis kortlarına ne zaman gitsem, Ahmet Ağabey, Kamil Ağabey oradalar. İki yakın köylü, iki arkadaş. Karakterleri birbirine çok zıt olsa da, artık “Yaş Kemale erdi” felsefesi içinde oldukları için, örnek arkadaş görünümü içindeydiler.

   Ahmet KURT Ağabey merkez köylerimizden Yukarıkılıçlı doğumlu olduğunu her zaman söyler, kente yaşayan bir insanın ve şoför merakı içinde tanıştığı her insana; “ Nerelisin?” demeyi kendisinde borç-mecburiyet hissederdi.

   Birçok şoförde olduğu gibi onda da anlatılacak o kadar çok öykü vardı ki, yeter ki dinlemeye zamanın olsun… Bir benim nereli olduğumu, nerede doğduğumu öğrenemedi; yaşarken…

   Şimdi söyleme zamanı; Ahmet Ağabey’i büyük saygı ve derin bir sevgiyle anarken; Paşaköy/İpsala/Edirne diyarında, Meriç Nehri sularının Ege ile buluştuğu diyarlara yakın ve esintisi bol bir yerde doğduğumu…

   Batı Pınar Sokak’ta bahçeli evinde oturuyordu. Ağzından hiç eksik olmayan sigarası, tenis kortlarının hemen dibindeki bahçeli evinin yeşile adanmış şenliği onun da yüzünden eksik olmazdı.

    Babacan lafını fazlasıyla hak etmiş; eşi öldükten sonra da AİLE kavramına sımsıkı sarılmış, kendince kırmızıçizgileri fazlasıyla olan bir insan; ŞOFÖR AHMET KURT, Yukarıkılıçlı doğumlu.

  Şoförlükten emekli olalı çok olmuş. Kendini eğlemek, şoförlükten kalan neşeli hissiyatı tenis kortları bahçesinde yaşamak, onun en bildik, en istikrarlı davranışları, yaşam şekli haline gelmişti. Oranın görevlisi olsa o kadar büyük sorumluluk hissetmez, benimsemezdi; her türlü zevkli oyunların oynandığı, mücadelelerin yapıldığı kortları…

 Kimin kiminle maç yapıp, kimin yendiğini çok iyi bilirdi. Birisi hakkında özel bir haber ancak onun bilgisi ve size güvenmesi halinde saf halde yansırdı kulaklarınıza ve düşüncelerinize.

  Sigarasını eksik etmediği gibi neşesini de, gözlemlerini de hiç eksik etmezdi. Bir yazar olsaydı, belki de en güzel öyküleri, düz yazıları o yazacaktı… Telefonlarımız vardı birbirimizde. Önce gelirsem, onu kortlarda görmemiş isem, telefon eder geldiğimi bildirirdim.

  Çay, sohbet derken, şoförlüğün bir sürü deneyimini anlatmaya başlardı. Sözünün ve nazının geçtiği kişilere şaka yapmayı çok sevdiği gibi; “ Bu çingeneyi tanıyor musun, bu filanca köyden” derken, yine gülümserdi. Çingene sözcüğü onun için sırdaşlık, arkadaşlık, dostluk misaliydi. Bir küçümseme, bir ayrıcalık değildi seslenişindeki niyeti…

  Bir gün “ Şoför Ahmet öldü” dediler. Doğanın doğal dengesi saydığımız, kabul etmek mecburiyetinde bulunduğumuz ölümlerden…

   Emri olan yaratıcının ölümlerden birisi daha yaşanmıştı. Batı Pınar Sokak’ta bahçeli bir evde, tek başına bir aile görevi, sorumluluğu ve istikrarı içindeki Ahmet Ağabey, tenis kortlarıyla birlikte, sigarasını, neşesini, arkadaşlarını, dostlarını bırakıp gitmişti…

  Mekânlar insanlarıyla güzel ve değerlidir. Neredeyse her gün uğradığımız, maçlar yaptığımız yerlere, maç yapmazken de gitmemizin belli amacı sadece spora, sporculara yakın değil; Ahmet Ağabey, Kamil Ağabey gibi tanıdık yüzlere, aydınlık ruhlara; “ Merhaba” birkaç çay içip, birkaç yudum söz etmek demek- miş; kaybedince onları, ne çok şeyler eksiliyor bizden ve mekânlardan; Tekirdağ’dan…

 Güven SERİN 

  





Hiç yorum yok: