HER ŞEYİN MODASI GEÇER, TAKILARIN GEÇMEZ
İster takıların kadınları, isterseniz kadınların takıları olarak sözünü edelim. Takı merakının insanlık tarihi kadar eski olduğunu biliyoruz. En ilkel zamanlarda daha hayvan dişlerinden, kemiklerinden, derilerden yapılan takılar, hiçbir zaman önemini yitirmedi. Aksine günümüzden binlerce yıl öncekinden de önemli, değerli hale geldi.
M.Ö.4000 yıllarında altın, gümüş ve bronz takıların da üretilir hale gelmesi, bazı takıların sanat eseri haline dönüşüp, kendi eşsiz ve muhteşem öyküleri yazmaya başlaması, takıların dönüşümünü de anlamamızı sağlıyor.
Truva Antik Şehri ve orada bulunan kadın takılarının yurtdışına kaçırılış öyküsünü ve ününü tüm dünya bilir… Antik şehirlerin yakınlarında bulunan arkeoloji müzelerinde kadın takılarına özel bölümler ayrılmıştır. Hangi ülkeye, şehre giderseniz gidin, gezeceğiniz arkeoloji müzesinde göreceğiniz kadın takıları, muhteşem duruşları, eşsiz el emeği işçiliği ve sanatlarıyla göz alıcıdırlar…
Balkanlarda, Kafkasya’da gezdiğim arkeoloji müzeleri ve ülkemizdeki arkeoloji müzelerimizde de kadın takıları, birbirlerinden ayrı güzelliğe ve değerlere sahipler. Defalarca görülmesi gereken, o kültürün, onlara ait bu eşsiz dünyanın anlamını kavramak için bir fırsat ve emek, müzelerde takı meraklılarını bekliyor.
Antik çağlardaki takıların bir başka anlamları vardı; dinsel ve koruyucu amaçlarla üretilmişlerdi. Diyarbakır Çayönü ve Konya Çatalhöyük antik şehirlerinde bulunan takıların özelliği, hem dini, hem de koruyucu amaçlar için olduğu anlaşılıyor.
Görünen o ki, her şeyin modası geçer ama kadınların takıya olan merakı, düşkünlüğü asla geçmez. Bu moda, kadınlarımız durduğu sürece durmaya, gelişmeye, dönüşmeye devam etse de, yine kadınlarımız boyunlarında, bileklerinde, kulaklarında o gösterişli muhteşem nesneleri sergilemeye devam edecekler…
Dinsel ve korunma amaçlı çıkılan takı yolculuğunda, artık takılara meraklı kadınlarımız; süslenmek, kendini beğendirmek, kabul ettirmek amacıyla da takı takıyorlar. Takı merakı kadınları inceleyenlerin ifadeleri böyle… Bende katılıyorum…
Sormak isterim; süslenmenin, kendini sevmenin nesi kötü? Kadın kendi dünyasına takıların katacağı bir faydayı görmüşse ve bundan da besleniyor, mutlu olup huzur buluyorsa; kime ne?
Bu işi abartanlar yok mu?Varsa var; bunca emeği,birikimi,zenginliği saklayıp da ne bulacak?Bunun yerine hangi düğüne giderseniz gidin,o gecenin yıldızı veya en gösterişli takı takmış kadını eşsiz bir şekilde takılarıyla en az Sümer,Hitit,Mısır kadını kadar gösterişli bir gece yaşayacak ve yaşatacaktır.
Kolları dolduran takıların genişliği her geçen gün artıyor. Çünkü ticaret denen takı dünyası; arz ve talebi çok sever ve iyi bilir. Son gitmiş olduğum düğünlerde gözüme ilişen birkaç Mısır kadını görüntüsü içindeki Türk kadınları, parmaklarını, kollarını takıyla öyle bir doldurmuşlar ki, boyunlarındaki kolyeleri üst üste takarak ayrı bir moda, takı sergilemesini de başarmışlar.
O düğünde, sadece bir kadınımızın boynunda, üst üste takılmış beş tane altın kolye gördüm. Öyle saydım. Kollarındaki bileziklerin değerini, güzelliğini, ışıltısını saygıyla selamlıyorum.
Bu değerli takı merakı, hiç bitmeyecek; bellidir. Fakat biraz düşününce, kendini iş yaşamına, bilime sanata veren kadınlarımızın bu ışıltılı, zengin gösterişli takılardan biraz uzak kaldığını da görüyor, izliyorum.
Takı seven veya sevmeyen kadınlar, hatta erkekler diye hiç kimseyi ayırmadan bu konudaki merakımı dile getirdim. Daha fazla detaya girip zülfüyare dokunmadan takı sanatına ve merakına en derin saygılarımı yolluyorum.
Güven SERİN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder